Olethea Muggle* Lütfen bir mesleğe ya da seçmen şapkaya başvuru yapın.
Mesaj Sayısı : 49 Gerçek İsim : Yeşim. Tarafı : Karanlık Taraf. Kan Durumu : Safkan. Rp yaşı : 17. Evcil Hayvan : Sonsuza dek uyumadan önce yanındaki sıvıyı içerek ölen bir yarasa. Kayıt tarihi : 03/08/09
| Konu: Priscilla Ptsi Ağus. 03, 2009 5:39 pm | |
| Rp başka bir karakterimle yapılmış olup bütünüyle bana aittir.
Ölümün o engin sessizliğiyle kenetlenmiş dudaklar satırlarda dolaşan gözlerin ruha ulaştırdığı şaşkınlıkla titrerken sakinleşmek üzere boşuna debelenip duran canavarın dizginlerini sıkmakla yetindi genç kadın. Annesine gelen aşk mektuplarını biricik kadim dostundan saklayarak okumak çürümüş kalbinde sağlam kalan küçük bir parçayı sızlatarak delip geçmişti sanki. Aslında Mei’nin kimsenin geçmişini umursadığını biliyordu, ama bugüne değin birbirlerinden hiçbir şey saklamamış ve gizli kapaklı işlere kalkışmamış iki kadından birinin ihaneti gerçekleştirmesi, ayrıca bu ihaneti gerçekleştiren kişinin de kendini olması hazmedilebilir bir durum değildi. Derin anlamlar yüklenmiş kelimeler silikleşirken içinden yükselen öfke duygusunun yakıcı alevi arasında dudaklarından başlayan titremenin tüm bedenine yayılmasına engel olamadı. Umarsızca düzelmeyi beklerken hissettiklerini ne kendisi anlayabilir ne de başkası çözebilirdi. Uzun bir süredir yabancı kaldığı duyguların hepsi birer birer kendini göstermeye başlamışlardı. Ne yazık ki onlardan birkaçını bile umursamayan Anias yine eski donuk kadına dönüştüğünde mektubu hafif kıvılcımlar çıkaran şömineye atarak tahta kapıyı arkasından hızla kapattı. Zarif olmaya yakın incelikteki parmaklardan çıkan zehir tahtaların kapanır kapanmaz parçalanarak dağılmasına neden olmuştu.
Zeminin eski olduğu kadar çok kalitesiz parkeden yapılmış olması nedeniyle topuklu ayakkabıların her adımında kulakları tiz bir gıcırtıya boğan gürültüler meydana geliyordu. Tünün karanlığında bile görkeminden bir şey kaybetmeyen görüntüyü yalanlayan içyapı gösterişli kaliteye alışkın Anias’ın hoşuna gitmemişti. Alışkanlıklardan çok kişilik bozukluğundan olsa gerek sınırları gerekenden daha yükselerek basit bir cadıdan çok kraliçe edasıyla yaşıyordu Fransa’daki malikânesinde. Tabi tam bir kraliçe olmasa da Markiz unvanını kazandığına göre gösterişe düşkünlünü hor görülmemeliydi. Çürük basamakların üzerinden süzülürcesine indikten sonra sıkıca toplanmış sarı saçlarını bir arada tutan iki küçük şişi çıkardı yavaşça. Muska haline getirilmiş, normalde saç toplamak için değil de yaşlı kadınların örgü işlerinde kullanılan iki alet tutku derlemcisinin elinde gerçekten tehlikeli silahlara dönüşebiliyordu. Şişleri eskrim maçında görülebilecek keskin hamlelerden birini kullanarak öne uzatıp arka bahçeye açılan geçitin anahtar deliğinden içeri soktuğunda muskasından çıkan büyük bir enerji dalgası geçitin aurasını kırarak ona geçmek için yol açtı. Karanlığa alışkın gözleri kısılırken boynunda duran kolye ışıldamaya başlayarak kadına uçsuz bucaksız gibi görünen yolda ilerlemesini kolaylaştıracak ışığı verdi. Yolculuğunun sonuna gelirken yeniden eve dönme fikri sabahki kavga hatırlanınca biraz korkutucu bir fikre dönüşüyordu.
Mei her zamanki gibi sivri dilini tutmayı reddederek ağza alınmayacak şeyler söylemişti Anais’in tanımadığı bir yabancıya. Kızgındı, kızgınlığı da ironisine karışarak sözcükleri dağlıyordu kor bir ateşle. Belirli bir noktaya geldiğinde arkadaşının sakinleşeceğini düşünen kadın yanılgısını kavrayamadan deli gibi etrafa büyüler saçmaya başlamıştı Mei. Birdenbire nasıl bu kadar köpürdüğünü anlamaya çalışarak hayrete düşen Anais’in tek çaresi onu bağlamaktı. Kırılan tabak-çanak sesleri arasında oniks taşıyla ince, kıvrımlı şeritler geçilmiş asasını sallayarak arkadaşını bağlamıştı. İki cadı korku dolu bakışlarla birbirini süzerken ağzının bağlı olmadığını fark eden Mei yıkıcı kelimeleri sonsuza dek bağlı gibi göründüğünü dostuna yönlendirmişti. Aralarındaki bağ koparken onun kontrolsüzlüğünün düzelmeyeceğini artık kesinlikle anlayan Anais, bir daha geri dönmemek üzere evden çıkmıştı. Neyse ki görüşmek zorunda kalmayacaklardı. Mei İtalya’daki Sihir Bakanlığında görevliydi, Anais ise başı boz geziyordu. Aslında onun derlemci sıfatıyla tanındığını bilmeyen yoktu. Yine de Fransa’nın muggle kentiyle İngiltere’nin büyücülük dünyasını bağlayan evi pizza yuvasından baya uzaktaydı. Böylece ikinci büyük ayrılışını yaşamıştı genç kadın.
Sonunda gün ışığına kavuşsa da bir yarasa kadar kör hissediyordu kendini. Çaresiz çırpınışları ve irileşen gözbebekleri ışığın parlaklığından kamaşarak ölümle boğuşan bir ruh gibi savunmasız bıraktı onu. Sonra, çevresi ışığı emerek onun görüşünü biraz olsun düzelttiğinde kolyesi de parlaklığını yitirerek bu sefer karanlık getirmişti yanında. Nereye gitmesi gerektiğini bilmeyen Anais elbisesinin derinlerinde bir yerde tuhaf bir titreşim hissederek durakladı. Bu ona orta hizmetçisinin zorla almasında ısrar ettiği ve telefon adı verilen cızırtılı da olsa kilometrelerce öteden konuşmaya yarayan oldukça pahalı bir aletti. Baykuş postasından sonra malikânesindeki İsviçre yapımı eski ev telefonunu tercih edeceğini biliyordu içten içe. ‘Alo-’ devam edemeden dudaklarını yarı yarıya açık bırakacak dramatik ses melodrama kaçan bir keskinlikle onu çağırıyordu. Yanıtlamasına fırsat kalmayacağını tahmin eden genç kadın telefonun suratına kapatılmasını hoş karşılayarak alete hışımla baktı, ardından ne kadar işe yaradığını hatırlayarak elbisesinin kuytu köşelerinden bir yere yerleştirdi. Korsesini aynı sıkılıkta saran elbisenin gerçekte hiç cebi olmasa da basit bir büyüyle halledilmişti bu sorun. Görünmez, varlığı bile belirgin olmayan kumaş fazlalıklarını üzerinde taşımayı seven bir cadıydı neyse ki.
Karacamdan Kelebek adına yaraşır şekilde karanlık bir caddeye yerleştirilmişti. Zira buradaki dükkânlar birbirine benzer şekilde yasak şeyler satıyorlardı. İşi düşmedikçe böyle bir yere katiyen gelmezdi, ancak Vespera emir verir gibi kesin konuştuğundan gelme mecburiyeti hissetmişti. Gözleri dükkânın sembolü parlak kelebekten ayrılarak kapıya yöneldiğinde arkadaşının içeride ne haltlar karıştırdığını merak etmediğini söyleyemezdi. Temkinli adımlarla ilerleyerek kapıyı aştığında lanetlenmediği için şanslı saydı kendini. Şimdi yan taraftaki Latince kitaplara doğru dönük yüzünü ne tarafa çevirmesi gerektiğini bilemezken orda öylece dikilip kalmıştı. Vespera’nın dükkanı içinde garip odalar bulunduruyordu. Başına dert açmadan gitmesi gereken yeri arayamayacağını bilen genç kadın gözlerini kapatarak sadece kendi duyabileceği seste mırıldandı. Herhangi bir tepki alamayınca büyü kullanılmadığını anlayarak sesini yükseltti. Melodik ses belirsiz bir yankıyla Karacamdan Kelebeğin içinde yankılanıyordu süratlice. ‘Salve Vespa. Her neredeysen senden münasip bir açıklama istiyorum. Ayrıca ortaya çık.’ | |
|
Loranne Elizabeth Widmore Muggle* Lütfen bir mesleğe ya da seçmen şapkaya başvuru yapın.
Mesaj Sayısı : 1028 Nerden : Mersin - G.Antep ;) Meslek : Öğrenci -_- Gerçek İsim : Seda. Tarafı : Karanlık Kan Durumu : Saf - Kan Rp yaşı : 25 Evcil Hayvan : Kayıt tarihi : 03/07/09
| Konu: Geri: Priscilla Ptsi Ağus. 03, 2009 5:50 pm | |
| Daha ilk cümleden kendini fazlasıyla ortaya koyan tasvirlerin güzeldi. Kelime hazinen çok geniş ama birden fazla betimlemeyi bir cümle içine sığdırman biraz sıkıcılık katmış sanki.
Betimleme:25
Uzunluk iyiydi.
Uzunluk:15
Tek bir konuşma cümlesi ve iki renk. Gri kullanmak çok güzel omuş. Renk güzeldi, bana göre itici bir yanı yok.
Renk Düzeni: 15
İlk cümlelerde ve devamında gelen cümlelerde virgül kullanmaman ne okuduğumu zor kavramama neden oldu. Cümlelerin açıklayoco ama noktalama işaretlerinin eksikliği fazlasıyla belli oluyor.
İmlâ: 13
Dediğim gibi bir cümleye birden fazla betimleme yığman biraz sıkıcılık katmış. 2.Paragrafın sonunda tıkandım. Ama yinede meraklı ve güzel bir kurgusu vardı ve sende bunu çok iyi kullanmışsın.
Yazım: 13 Rp Puanın: 81 + 4= 85 | |
|