Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Geçmiş ve Perde

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Nylénia Calanthe
Muggle* Lütfen bir mesleğe ya da seçmen şapkaya başvuru yapın.



Mesaj Sayısı : 23
Gerçek İsim : Ceren
Tarafı : Taraf nedir? Ne işe yarar?
Kan Durumu : Safkan
Rp yaşı : 13
Evcil Hayvan : Vynsié - Kedi
Kayıt tarihi : 03/07/09
Geçmiş ve Perde Olgun10

Geçmiş ve Perde Empty
MesajKonu: Geçmiş ve Perde   Geçmiş ve Perde Icon_minitimeÇarş. Ağus. 05, 2009 3:06 pm


" Ah, nasıl da unutuyorum değil mi bazen yalanların üzerine bir hayat kurduğunu? "
" Nylénia beni bu şekilde itham etme hakkını sana kim verdi?"
" Kimse! Sen zaten yeterince vermiyor musun?"

On üç yaşından bir gün bile büyük olmayan kız, kollarını kavuşturmuş kızgınlıktan ışıldyana gözlerle kendisine çok benzeyen adama bakıyordu. Bütün hayatını zehir eden adama. Kaçmak ve saklanmak üzerine kurulmuş olan hayatı boyunca, bu canının cehenneme gitmesi için dua ettiği adamı birkaç kez görmüştü ama her seferinde de elinde tek kalakn kalp ağrısından başka bir şey olmamıştı. En sonunda bu şekilde durmanın onlara bir faydası olmayacağına karar verdiğinde, gözlerini ondan başka bir yöne çevirdi. Onunkilere çok benzeyen gözler sinirini bozuyordu. Belki etrafında tonla gürültü çıkaran insanların ona bir faydası dokunurdu. Oturdukarı bar, pek bilinen bir yer değildi. Bu nedenle de diğerlerine oranla daha temiz ve sakin insanlar vardı içeride. Mavi gözleri hemen sağındaki masaya kaydı. Sarışın bir kadın, neredeyde kucağına çıktığı bir adamın kulağına bir şeyler fısıldıyordu. Söylediklerinin de sihir yasaları ile ilgili olmadığını anlamak çok da zır sayılmazdı. Neden uğraşıyordu ki?! Yani şimdi kalksa, hızlıca uzaklaşsa babası onu durdurabilecek miydi? Hayır, kesinlikle. Ama yapamıyordu. Ne kadar nefret ederse etsin, kimseyi masada bir başına bırakamazdı, annesi ona bu terbiyeyi vermişti. Bedenini sertçe oturduğu sandalyeye yaslarken, uzun süredir var olan sessizlik aralarındaki gerilimin artmasına neden oluyordu. Bir volkan vardı sanki, patlamak üzereydi ama belli etmiyordu. Nylénia tüylerinin diken diken olduğunu hissedebiliyordu. "Nylénia biliyorsun, annen seni benden çok uzun bir süre sakladı." Aniden ortaya atılan bu özensiz cümle karşısında, çehresindeki kasılma alametlerini saklama gereğini duymadan, parmaklarını kırmak istermiş gibi sıkan adama baktı. "
Perché mi chiedo?*" Nylénia saf İtalyancası ile bu sözleri sarf ettikten sonra ayağa kalktı. Masanın üzerinde duran küçük el çantasını hışımla kaptıktan sonra, şaşkınlıkla ona bakan babasına baktı. Gözbebeklerinde titreşen küçümseme belki de bir adamın başına gelebilecek en kötü şeydi. "Bence sen bu sorunun cevabını bul, ondan sonra tekrar görüşelim.
Ciao papà.*" Genç kız, uyuşmuş bacaklarını hareket ettirmekte zorlanarak ilerlerken, gözlerine hücum eden yaşları saklmaya çalışıyordu.

***


Yaklaşık on beş dakikadır yürüyor olmalıydı. Bu normalde onun gayet rahat yürüyebileceği bir mesafe anlamına geliyordu ancak şimdi iman tahtasına oturan taş yüzünden daha fazla yürümeyecekti. İnsanlara çarp çarpa kendine yol açıyordu, bir an önce sessiz ve tenha bir yere geçmeliydi. Bir süre ağlamak onu rahatlatacaktı. Üzerindeki siyah cübbeye biraz daha sarındı. Havanın soğuk olduğu söylenemezdi ama ruhu bu kadar üşüyorken, havayı hissedemiyordu bile. Hızlı adımlarla, neşe içinde bağıran çocukların arasından geçiyordu. Ah, ne kadar da İtalya'ya benziyordu! Küçükken Roma'nın arka sokaklarında bağıra çağıra top oynadıkları anlar aklına gelmişti. "Vieni, Enrique al ballo." Nylénia o zamanlar sekiz yaşındaydı. Kitap okumaktan dışarı çıkmaya pek vakit bulamazdı ama hergün hemen hemen aynı saatte oynanan futbol oyununu seyretmeye bayılırdı. Çocuklar kardeşlerinden öğrendikleri küfürlerin anlamını bilmeden söyleyip duruyorlardı. En çok da o zaman gülümserdi. Küfür etmek ona egzotik gelmişti her zaman. Tabi o da etmek isterdi ama annesi duyarsa kalpten gidebilirdi. Bu nedenle de şimdilik ağzının bekaretini koruyordu. Bir an için İtalya'da olabilmek için delicesine bir istek duydu. Annesine ulaşsa Hogwarts denen bu okula gitmek istemediğini söylese... Basit bir mektup ya da telefon- Nylénia, telefon büyücülerde yok, en son dediğinde adam "Feleton" demişti. "Af edersiniz bayan ama ne dediğiniz hakkında bir fikrim yok. En son sizin gibi biri geldiğinde bana Kotopark'ı sormuştu." "Şey, o otopark olmasın?" Nylénia'nın geçirdiği en tuhaf günlerden biriydi ve büyücü dünyasındaki ilk günün için de oldukça sevimliydi. Çatılmış kaşları biraz yumuşarken, amacından biraz daha uzak bir mesafe yürümüş olabileceğini fark etti.

Biraz önce adım atamadığı yollarda şimdi kimsecikler yoktu. Ufacık bir hayat belirtisi bile yoktu hatta. Yapraklar kıpırdamıyor, dallardaki kuşlar sanki ölmüş, etrafta büyük, insanı yutabilecek bir sessizlik var.Küçük bir kaos'un başlaması için uygun bir ortam olduğunu düşündü ister istemez. "Evet, büyük patlama nerede kaldı?" Pek beklemesine gerek kalmadan başını iri gövdeli bir ağaca çarpınca, büyük patlama da gerçekleşmiş oluyordu. Al sana patlama Lethe. Başka bir isteğin var mıydı? Bir an için Yer ile Gök'ün yer değiştirdiğine yemin edebilecekken, çabucak toparlanması gerektiğini hissetti. Hızlıca çam iğnelerinin üzerinden kalktı. Bir yandan cübbesinin pamuklu kumaşına yapışan acayip şeyleri temizlemeye çalışıyor bir yandan insanlıktan daha da uzaklaşıyordu. İki göz, bir burun görmek istemiyordu şimdi. Kısa bir yürüyüş sonunda, tellerle çevrilmiş ürkütücü bir evin önüne geldiğinde insanların mantıksızlığı canını acıtmıştı. Merlin'in kolzet kapağı! Bu evin insanları korkutan ne yanı olabilirdi ki? Yok evden acayip sesler çıkıyordu, yok İnferiuslar sarmıştı evi. O İnferiuslar sizi yesin! Kararlı adımlarla tellere yaklaştı ve jimnastik sayesinde esnek kalan kemiklerini kullanarak, küçük bir boşluktan içeri girdi. Eee ne vardı yani şimdi bunda? Mangal yürekli değildi ama kimsenin aptal bir ev yüzünden kuyruğunu titretmesine gerek yoktu. Hızlıca evden içeri girdiğinde, toz yüzünden ardı ardına iki defa hapşırdı. Burnunda üçüncü hapşırığın kaşıntıları vardı şimdi de. Burnunu kaşıya kaşıya yukarı kata çıktığında, onu takip eden soğukluk çileden çıkmasına neden oldu. Evden çıktığından beri takip edildiğini biliyordu ama bu kadar işkence de fazla değil miydi artık?

- Bak hapşırmaya çalışıyorum ve hala beceremedim. Üstelik sen de peşimde dolanmaya devam ediyorsun. Ortaya çıkmaya ne dersin, Miele?


Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Geçmiş ve Perde
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: SD Geçmişi-
Buraya geçin: