“ Ölüm mü caydıracak beni ? Karşında bütün ailesini kaybetmiş ve her gün ölmek için inanmadığı tanrıya yalvaran biri var. “ dedi Vladimir.
Her lafı kalbime saplanan bir bıçaktı .Ölümü ensemde hissedebiliyordum.Ve çok iyi biliyordum ki onu öldürürsem kendimi öldürmüş olucaktım.Hayallerimi , vazgeçişimi , aşkımı , umutlarımı.Onu seviyordum.Hogwarts’ta ki karşılaşmamızdan beri.Bu ölüm tanrıçasına ; Bana bu yüzden kimsenin dokunmasına izin vermemiştim.Onu bekliyordum.Sadece onu.Yeşil gözleri mavi gözlerime kenetlenmişti.Ağzımı açtım ama kelimeler boğazımda düğümlenmişti.Ölmek istiyordum.Evet Ölmek…Hayat hep zordu benim için.Maddi yönden hep şanslıydım belki.Ama ya ruhum? Onu hangisi düşünmüştü ki? Ne annem nede babam. Onların çekişmeleri arasında büyüdüm.Onların ölüm arzularıyla.Onların ihanetleriyle.Ve onların ölümleriyle.Her geçen sene hayatımdan koca bir parça alıp gidiyordu.Şimdi de sevdiğim adamı istiyordu benden tanrı.Ve benim öldürmemi.Hayatta kaç acıyı unuttum.Kaç kaybedişi umursamadım…Ama Vladimir hayata tutunma sebebimmiş.Onun yaşadığını bilmek bile…Yaşadığını bilmek bile yetiyomuş aslında.Yeşil gözleri Romanya’nın uçsuz bucaksız uzanan çayırları gibiydi.Özgürlüğü temsil ediyorlardı.İsyanı da.
“Ben..ben..” diyebilmiştim ancak.Ne söyleyeceğimi ne yapacağımı bilmeden öylece duruyordum.Asamın ucu onu gösteriyordu.O ölümü kabullenmişti.Ve kendini inandırdığını fark ettim.Benim onu öldüreceğime.Ne kadar acı.İki sevgili birbirlerine bu kadar düşmanca bakarken aşkı düşünmeleri.Ama beni asıl zehirleyen düşünce ona koşup sarılsam beni kabul edip etmeyeceğiydi.Korkuyordum.Bunun aramızda iyileşmeyecek bir yara olarak kalmasından.Ama ne söylese ne yapsa haklıydı.Belki de ben asamı indirirsem o bana çevirecekti asasını.Korku değildi bedenime hakim olan ve titrememe sebep olan duydu.Pişmanlıktı bunlara sebep.Pişmandım her şeyden.Hayatta olmamdan , onu üzmemeden.Asamı yavaşça indiriyordum ki Lous’un sesini duydum.
“Kahrolasıca , Avex öldür hadi onu! Ne bekliyorsun? Yapamayacaksan zevkle bu piçi öldürebilirim!”
Sinirlenmiştim.Beynimin derinliklerinde bilincim beni uyarıyordu.Her yanlışımdan önce beni uyarırdı zaten.Ve yine yanlış yapıcaktım biliyordum.Ama benim doğrularım hep yanlışlardı.Alıştım buna.Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım.Hızlıca arkamı döndüm asam Lous’un iki kaşının ortasını gösteriyordu.Ve hiç düşünmeden döküldü kelimeler dudaklarımdan :
“Avada kedavra! “
Yeşil ışık her yeri doldurmuştu biranda.Ve çuvalı andıran bedeninin yere yığılışı.Ardından boş sözlerim çınladı arazide :
“Üzgünüm Lous.”
Gözlerim tekrar Vladimir’in yeşil yakut gözlerini buldu.Şaşırmıştı.Ağzı açık bana bakıyordu.Gözlerimin dolmasına sebep oldu onun bu hali.Bu kadar çabuk mu inanmıştı yani onu öldürüceğime ? Sevgimden bu kadar çabuk mu vazgeçmişti ? Göz yaşlarımı elimin tersiyle sildim.Siyah pelerinimin içinde küçük bir çocuk gibi hissediyordum kendimi.Kalbi kırık.Koşarak yanıma geldi ve sıcacık kollarıyla sardı beni.Buydu işte yıllarca gece göz yaşlarımın sebebi.Bu sıcaklığa olan özlemimdendi.Hafifçe uzaklaştı benden.Suratını yakından incelemek özlediğim bir şeydi.Elimi pürüzsüz suratında gezdirdim.Kelimeler biran da döküldü dudaklarımdan :
“Seni öldüreceğimi mi sandım? Bu kadar kolay mı vazgeçmiştin sevgimden? Seviyorum seni Vladimir.Lord’un beni öldürüceğini biliyorum.Ama bu kısacık an için bile değer. “
Ölümü kabullenmiştim evet.Onun kokusunu duyduktan sonra ne önemi vardı ki? Kaçmak bile yoktu aklımda.Kadifemsi sesiyle konuşmaya başladığında sesini ne kadar özlediğimi bi kez daha anladım.
“Avex…Gözlerin de nefreti gördüm.Bana sandım bu nefret.Korkum…Seni çok seviyorum.Lord’a karşı birlikte savaşıcaz.Sana dokunmasına izin vermiycem asla.Asla!” demişti .
Evet aslında nefretim onaydı ama beni kendine bu kadar bağlayıp çekip gitmesindendi.Söylemek istemiyordum ama bunu ona.Sadece suçlu ve kırılgan bir Avex vardı onun gözlerinde.Sessizce ona öylece bakarken elimi dudaklarına götürdüm.Onun şehvetli öpücüğüne ihtiyacım vardı.Anlamış olacaktı ki dudaklarıma yapıştırdı dudaklarını.Kaç saat yada kaç saniye birbirimizi keşfettiğimizi bilmiyorum.Dudaklarını dudaklarımdan çeker çekmez eliyle asamı elimden çekip aldı.Biran ne olduğunu anlayamadım.Bi şeyler çekilip gidiyordu içimden sanki.Gözlerimi açtığımda kendimi yemyeşil bir çayırda buldum.Küçük bir köy gözüküyordu uzaklarda.Gülümseyerek bana bakıyordu.Gerçekten gülüyordu ama .Gözlerinin içinde ki o mutluluğu görebiliyordum.Elini belime dolayıp yürümesine yardım etmemi istedi.Topallıyordu.Gözlerim tekrar dolmuştu.Acısını hissedebiliyordum.Ve Aşkıda…