Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Tilkiler xD

Aşağa gitmek 
3 posters
YazarMesaj
Dianne Dickenson
Bitkibilim Profesörü
Bitkibilim Profesörü
Dianne Dickenson


Mesaj Sayısı : 171
Nerden : İzmir.
Gerçek İsim : Esra. ^^
Tarafı : Tarafsız.
Kan Durumu : Safkan ya da melez, kendisi de bilmiyor.
Rp yaşı : Hebele.
Özel Yetenek : Yok.
Evcil Hayvan : Bitkileri tercih ediyor.
Kayıt tarihi : 16/06/09
Tilkiler xD Calisi10

Tilkiler xD Empty
MesajKonu: Tilkiler xD   Tilkiler xD Icon_minitimeÇarş. Ağus. 05, 2009 10:57 pm

TNT’de bir Hustle vardı dizi, izleyen vardır belki. Dolandırıcı bir grup var, bunlar plan falan yapıyorlar o konuda. İşte hani onları aratmadığını düşündüğüm bir takım üçkağıtları/hırsızlıkları, ben, Esra, üşenmedim derledim. Bazıları şu aslında buz olan jeton tarzında şeyler. Çoğu yerli malı ama emin olmadıklarım da var. Yerli malı olanların yakayı ele vermeleri genelde dayanamayıp arkadaşlarına anlatmalarıyla falan olmuş. Herneyse. Bunlar denemeniz için değildir bu arada yav. *-* Dürüst olalım falan filan, yuppi. xP

* Bir aile bir akşam, çoluk çocuk oturmuş televizyon seyretmektedir. O sırada hırsızlar televizyon anteninin kablosunu keserler. Aile, televizyonun bozulduğuna kanaat getirir, makineyi bir iki kurcalayıp yatarlar. Ertesi sabah, ailenin babası işe, çocuklar da okula gider. İşte böyle bir vakitte, hırsızlardan biri kapıyı çalar, ailenin annesi de bakar kapıya. Adam “Yenge, abi gönderdi beni, televizyonu bana verecekmişsiniz, tamire götürecekmişim.” der, ailenin annesi de verir televizyonu, bozuktur çünkü televizyon. Akşam aile babasının işten dönmesi ve “Hanım televizyon nerede?” diye sormasıyla televizyonun çalındığını anlarlar.

Aynı aile, olayı takip eden Pazar günü balkonda kahvaltı yapmaktadır. O sırada, önceden eve gelip kadından televizyonu almış olan adam balkonun aşağısından sallana sallana geçmektedir. Ailenin annesinin kocasına geçen adamın televizyonu alan adam olduğunu söylemesiyle beraber aile babası don gömlek (lafın gelişi, aslında don atlet) fırlar dışarı, hırsızı kovalamaya başlar. Hırsız önde, adam arkasında gözden kaybolduktan bir süre sonra kapı çalar, ailenin annesi kapıyı açar. Adamın biri “Abla, abi hırsızı yakalamış, pantalonuyla cüzdanını istiyor.” der, ailenin annesi de verir pantalonla cüzdanı. Adamın pantalonu alıp gitmesinden yarım saat sonra falan, ailenin babası belirir kapıda. Nefes nefesedir ve üstünde hâlâ pantolon yoktur. Aile babasının “Çok hızlı kaçıyordu, yakalayamadım.” demesiyle beraber anlaşılır ki gelen ikinci adam da hırsızlığın bir parçasıdır.

* Bir minübüs şöförü, boş minübüsüyle tenha bir güzergâhta ilerlemektedir. Yolun kenarında bekleyen bir adamı minibüse alır. Şöför, adama nereye gittiğini sorar ve adam da “Ben Azrail’im, ben bir yere gitmiyorum ama sen öteki tarafa gidiyorsun.” Tarzı bir cevap verir. Minübüs şöförü bu cevaba kahkayı basar tabii, inanmaz. “Gül bakalım,” der azrail olduğunu iddaa eden adam. “Üç yüz metre ileride bir çeşme var, o çeşmenin önünde bir adam bekliyor olacak. Onu da minibüse al.” Şöför hâlâ gülmektedir ama içine kurt düşmüştür bir kere. Üç yüz metre sonra gerçekten de bir çeşme ve önünde bekleyen bir adam görürler. Şöför kahkahalar içinde tam da çeşmenin önünde durur ve adam da minibüse biner. “Gel kardeş, gel, arkamdaki adam Azrail’mişç” der şöför ve yeni binmiş adamın cevabı onu gerçekten korkutur. “Abi ne adamı, ne Azrail’i? Bir sen varsın minübüste bir de ben varım.” Azrail olduğunu söyleyen adam şöföre “Git çeşmede abdest al, iki rekat da namaz kıl, sonra canını alacağım.” der. Şöför arabadan aceleyle fırlar, anahtarı falan da kontakta bırakır. O abdest almaya daha başlamadan önce, Azrail olduğunu iddaa eden adamla, arabaya çeşmenin önünden binmiş yardakçısı minübüsü çalıştırıp kaçarlar.

* Kadının biri taksiye biner, arka koltuğa oturur ve çantasını da yana koyar. Taksi yola çıktıktan bir süre sonra yanına baktığında çantasının orada olmadığını görür. Şöföre sorar ne olduğunu. Şöför kadına çantasını büyük ihtimalle bir yerde unuttuğunu, dönüp bakabileceklerini söyler. “Ah, evet, galiba iş yerimde unuttum.” der kadın geri dönmeleri için. Kadın bayağı zeki bir şeydir, taksiyi tam da karakolun önünde durdurmayı başarır. Polislerden birisine hemen derdini anlatır ve polisler de arabayı aramaya başlarlar. Bagajı açtıklarında kadının kayıp çantasıyla beraber bir adam bulurlar. Bu adam, taksiye binip arka koltuğa oturan müşterilerin çantalarını, çantaları çok büyükse de cüzdan, cep tolefonu gibi eşyalarını müşterilerin görmedikleri bir delikten almaktadır.

* İzmir’de olmuş diye biliyorum bu. İstanbul’da olmuşsa bile Akbil denen arkadaşla ilgim alakam olmadığından İzmirli ve Kentkart’lı versiyonunu anlatacağım. Genç bir abimiz, Belediye Otobüsü’ne biner, Kentkart’ı gösterir ve kartı cebine koyar tekrar. Kentkart’ın gösterildiği cihaz da “Bakiye yetersiz.” gibilerinden öter. “Nasıl olur?” der abi, şöföre. “Daha az önce 20 lira yüklettim, inanmıyorsanız bakın.” Abi cebinden kartı çıkartır ve bakarlar ki gerçekten de 20 liradan bir öğrenci bileti kadar eksik para vardır. (67 kr’tu o zamanlar, 19,33 TL vardır yani kartta.) Şöför “Makine boş dedi ama demek ki çekmiş karttan parayı.” diye düşünür ve abinin binmesine izin verir.

Bu abinin aslında birbirinin aynısı desene sahip iki Kentkart’ı vardır, biri boştur ve birinde de 19,33 TL yüklüdür. Kartı okuyan makine, kartın boş olduğunu söylediğinde haklıdır yani. Abi bu sırada boş olan kartı cebine koyar ve şöför kontrol etmek istediğinde içinde 19,33 TL olan kartı çıkartır. Bu abinin yaptığı tek hata, arkadaşına iki yıldır bedeva seyahat ettiğini anlattığı bir sırada, önünde oturanın bir savcı olma ihtimalini hesap edemeyişi olmuştur.

* Hmm, aslında bu diğerlerine kıyasla o kadar zekice değil ama soğukkanlılığı takdir etmek lazım. Bir çift evlerine geldiklerinde, siyah mantoyla, güneş gözlüğüyle, bir elinde telsizle falan evin içinde dolaşan bir abiyle karşılaşırlar. Abimiz, sivil polis olduğunu ve komşulardan eve hırsız girdiği yönünde şikayet aldıklarını söyler. Ama ekler abimiz; evi kontrol etmiştir ve kimseyi bulamamıştır o ana dek. Yine de çift evde durmasa da aşağıda bekleyen devriye arabasına binse daha iyi olacaktır ona göre. “Ama ondan önce,” der abi, çifte. “hırsızın içeri girdiğini ama bir şey alamadan kaçtığını düşünmemize rağmen altınlarınızın falan burada olduğuna bakın isterseniz.” Çiftin dişi olan teki, aceleyle altınlarını sakladığı yere bakar, yerlerinde durduklarını görür, “Oh, çalmamışlar.” diye rahatlar. Çift aslında olmayan bir devriye arabasını aramak için aşağıya inerken kadının duyduğu sevinç, çok uzun sürmeyecektir. Altınların nerede olduğunu görmüş olan ve aramak için zaman kaybetmesi gerekmeyen sözde sivil polis, altınların tamamını toplayıp kaçar.

* Bu da en az iki kapılı stadyumlarda yapılan maçlara bedava girmenin bir yoluymuş ama işe yarayacağını zannetmiyorum gerçekten. *-* Denemeyin, para verin, bilet alın işte. Uslu bir genç olursanız belki bir gün şirinlerin köyünü görebilirsiniz bile hem. *-* Lelele, neyse. Standyumun A kapısında bekleyen polis memuruna giden bir abimiz, içerideki arkadaşlarından birine arabanın anahtarını teslim etmesi gerektiğini söyler, beş dakika içinde döneceği konusunda yeminler eder, cüzdanını, kimliğini ve bu da yetmeyince cep telefonunu rehin bırakır. İçeri girince de B kapısına yönelir. “Benim aslında biletim vardı zaten.” havalarında B kapısındaki polis memuruna gidip dışarı çıkmak istediğini ama sonra geri dönmeyi de istediğini, Stadyum’un dışındaki arkadaşına arabanın anahtarlarını vermesi gerektiğini, bunun için isterse eline işaret falan koyabileceğini söyler. B kapısındaki polis memuru, abimizi işaretler ve bu abi dışarı çıkar. “Çok kalabalıktı, kapıları karıştırmışım, arkadaşı bulana kadar da ölüyordum zaten. Çok sağolun, gerçekten.” ayaklarına yatarak A kapısındaki polis memuruna bıraktığı telefonunu, cüzdanını ve kimliğini geri alır. Sonra B kapısına gider, memura eline yaptığı işareti gösterir, içeri girer ve maçı bedave seyreder. Böyle bir şey işte bu da.

* Bu, İzmir’in ünlü şehir efsanelerinden diye biliyorum. Bir baba, bir anne ve bir çocuktan oluşan aile, piknik/mangal keyfi yapmak üzere arabalarına atlarlar. Bu keyig sırasında baba, içkiyi fazla kaçırır. Baba, yolda kontrolün olacağını tahmin ediyordur ama annenin ehliyeti olmadığı için arabayı o kullanmak zorundadır. Hızlı bir beyin fırtınasının sonucunda baba, çareyi çocuğa rakıyla gargara yaptırmakta bulur. Babanın tahmin ettiği gibi yolda çevirme de vardır zaten. Arabayı durdururlar, memur babadan cihaza üflemesini söyler ve alkol miktarı yüksek çıkar. “Olur mu memur bey, yanlışınız var, ben içmedim. Cihaz bozuktur.” der baba. Memur inanmayınca da öneride bulunur. “Peki, diyelim ben içtim, oğlum da mı içti? Çocuğa üfletelim isterseniz.” Bir süre önce rakıyla gargara yapmış çocukta da alkol çıkınca memur cihazın bozuk olduğuna ikna olur ve babayı serbest bırakır. Bildiğimiz kadarıyla bu baba, yaşadığını arkadaş ortamında anlatırken polisimsi savcımsı birisi duymuş ve sonrasında da yaptığı yüzünden kanuni işlem görmüştür. ^^ Ben kendi babamın yalancısıyım aslında bu konuda. xD

* O kadar başarılı olmamakla beraber bu da kendi halinde bir dolandırıcılığımsı. Kantincinin birinin itirafı. xD Adam, karışık tostlarda önce dört dilim sucuğu ekmeğin içine koyuyor ve onu öyle bastırıyor, ama öğrencilere vermeden önce de içindeki o dört dilim sucuğun üçünü alıyormuş. Öğrenciler “E abi sen buna karışık diyorsun, hani nerede sucuk, bir dilim var bunun içinde.” dediğinde tostun içini açıp tostu bastırdığı sırada çıkan sucuk izleri gösteriyor ve “Bak burada dört dilim varmış, izi duruyor, demek ki öbür üçünü sen yedin.” diyormuş. xS

* En yeni gelişme, son buluş, yüzyılın icadı: Leydiyiz en centılmın, karşınızda, Hortumlu Sigara! Şimdi biliyorsunuz, 29 Temmuz’dan bu yana kapalı mekânlarda sigara içilmesi yasak ama demokrasilerde çareler tükenmez. İstanbul Kağıthane’de bir kahve işletmecisi olan Suat Karakaya’nın icadı bu. İnce bir hortumun ucuna bantlanan sigara pencereden dışarı bırakılıyor. Hortumun diğer ucunda, masada oturan müşteriler de buradan sigarayı içiyor ve ayrı bir tahliye hortumuyla dumanı dışarıya üflüyorlar. Böylece, bir, kahvehane içerisinde duman olmuyor, iki, sigara pencereden sarkıtıldığı için teknik olarak “kapalı alanda” olmuyor, yani yasaya aykırı olmuyor bu, üç, müşteriler oyunlarını, çaylarını falan bırakmadan sigara içebiliyor. Bu şimdiden tutulmaya başlamış bir şey bu arada. Resimlerine aşağıdaki spoylere tık ederek ulaşabilirsiniz.


Spoiler:
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Jasper Ruby Black
Muggle* Lütfen bir mesleğe ya da seçmen şapkaya başvuru yapın.
Jasper Ruby Black


Mesaj Sayısı : 1967
Nerden : Her yerden xD
Meslek : Öğrenci
Gerçek İsim : Utku
Patronus : Unicorn
Tarafı : Ö.Y Yakında Senide Yicemm :D
Kan Durumu : Safkan
Rp yaşı : 13
Asası : Zor Seçim
Özel Yetenek : Öğrenci Daha O Dur :D
Evcil Hayvan : Griffin
Kayıt tarihi : 16/07/09
Tilkiler xD Keyifl10

Tilkiler xD Empty
MesajKonu: Geri: Tilkiler xD   Tilkiler xD Icon_minitimeÇarş. Ağus. 05, 2009 11:05 pm

Güzell :D
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Rabel Xyre
Piyanist
Piyanist
Rabel Xyre


Mesaj Sayısı : 1600
Gerçek İsim : Miğve yah Gizem bulduydu.
Tarafı : Karanlık
Kan Durumu : Safkan
Rp yaşı : 21
Özel Yetenek : Düşünebiliyor(aa ne ilginç)
Evcil Hayvan : -
Kayıt tarihi : 05/07/09
Tilkiler xD Olgun10

Tilkiler xD Empty
MesajKonu: Geri: Tilkiler xD   Tilkiler xD Icon_minitimeÇarş. Ağus. 05, 2009 11:14 pm

zuhahaha bunu bi gazetede okumuştum süper yaw zuhahhaa
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://hogwarts-rpg.editboard.com/lejant-f27/melanie-eclipse-t14
 
Tilkiler xD
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Kullanıcı Paylaşımları-
Buraya geçin: