|
|
| Sonsuzluğa İkinci Adım | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
Babette Grishold Muggle* Lütfen bir mesleğe ya da seçmen şapkaya başvuru yapın.
Mesaj Sayısı : 405 Nerden : İstanbul. Meslek : Öğrenci. Gerçek İsim : Pınar. Patronus : Kunduz. Tarafı : Kesinlikle... Çok iyi. :P Kan Durumu : Safkan Rp yaşı : 19 Özel Yetenek : Dırdırcı. xD Evcil Hayvan : * Kayıt tarihi : 11/07/09
| Konu: Sonsuzluğa İkinci Adım Salı Ağus. 18, 2009 3:30 pm | |
| "Niçin süsleniyorum ki? Beni olduğum gibi sevmiyor mu zaten?"
Seviyor muydu? Ölümsüz bir dünya harikası, zamana karşı koyamayan bir zavallıyı gerçekten sevebilir miydi? İçine düşen kuşkuları bastırmak için yüzünü savaşırcasına pudralamaya devam etti. Güzel. Şimdi de yüzündeki tüm kan çekilmiş gibi görünüyordu. "Ona daha fazla benziyorum." Bembeyaz suratına biraz olsun renk vermek amacıyla kan kırmızısı rujunu dudaklarında gezdirdi. Önce alt dudak, daha sonra üst dudak. İkisini birbirine değdirdi, sağ elinin işaret parmağıyla ton farkını düzeltti. Kırmızı renk Matteo'yu her zaman cezbetmişti, bugün de öyle olmasını umuyordu.
Babette ellerini Matteo'nun sarımtrak saçlarında gezdiriyor, Matteo büyük bir arzuyla Babette'nin dudaklarına eğiliyor...
Düşüncesi bile Babette'nin ince vücudunun titremesine neden oldu. Hayalinin gerçekleşmesine az bir zaman kalmıştı, sabretmeliydi. Makyaj masasının önünden kalkıp, boy aynasına doğru ilerledi. Kumral saçları, ince dalgalar halinde omuzlarının biraz aşağısında son buluyor, mavi gözleri özlemle parlıyor ve dudakları Matteo'nunkilerle buluşmak için sabırsızlanıyordu. Üzerindeki siyah elbise, ince belini ortaya çıkarıyor, bacaklarını olduğundan da güzel gösteriyordu. Belki de Sisli Göl'de buluşmak iyi bir fikir değildi, belki de bunun yerine Dipsiz Orman daha iyi bir tercih olurdu. Ne yazık ki henüz bu konuyu dile bile getirmemişlerdi. Matteo gibi bir varlığın, Babette gibi bir zavallıyla yatmak istemesi için hiç bir sebep yoktu elbet. Sadece bir hayal işte. Gerçekleşmesi için asasını feda edebileceği bir hayal... Hatta uğurunda Matteo'nun yanında bir önemi kalmayan yaşamını bile feda edebileceği bir hayal...
Kendini onun kollarında düşünerek evden çıktı. Cisimlenmek için uygun bir alana gelene kadar yürüdü. Daha sonra belli belirsiz bir "Pop" sesiyle yok oldu. Tekrar belirdiğinde, Sisli Göl'deydi. Sadece on adım kadar önünde, yüzü göle dönük biri vardı. "Matteo'm..." | |
| | | Matteo F. D'angelo Muggle* Lütfen bir mesleğe ya da seçmen şapkaya başvuru yapın.
Mesaj Sayısı : 89 Tarafı : Taraf tutmaz. Kan Durumu : Safkan Rp yaşı : 19 Evcil Hayvan : Yok. Kayıt tarihi : 15/07/09
| Konu: Geri: Sonsuzluğa İkinci Adım Salı Ağus. 18, 2009 4:05 pm | |
| Tam iki yıl... Matteo'nun ömrünün yanında hiçbir şeydi bu belkide. Ama sanki yüzyıllardır onunla birlikteymiş gibi hissediyordu. "Babette" İsmini söylerken yaptığı vurgu ve ses tonu bile ona olan sevgisini ortaya çıkarıyordu. Diğer vampirlerin onay vermediği bir durumdu bu. Onlara göre bu ilişki yürümezdi. Daha doğrusu yürümemeliydi. Aslında haklılardı. Babette bir insandı ve onun kan kokusu Matteo'ya fazlasıyla çekici geliyordu. En azından son bir yıldır... Belki de ona zarar vermesi an meselesiydi. Bu yüzden aralarında birkaç kere ayrılık meselesi de geçmişti. Fakat her seferinde Babette'nin itirazıyla konu kapanmıştı. Memnundu bu duruma. Bırakmak istemiyordu Babette'yi. Dünyanın en güzel, en tatlı ve en müthiş kadınını elinin tersiyle atacak değildi. Hem bu özelliklerinin yanında, Babette'ye aşıktı. Ondan ayrılması demek kendisine zarar vermek demekti. Babette'yi sevdiği kadar kendisini de seviyordu; böyle bir acı çekmeye hazır da değildi.
Bu aptal düşüncelerin içinden saatin sesi sayesinde sıyrıldı. Koltuğunda düşüncelere dalıp gitmişti, saatlerdir Babette'yi ve birlikte geçirdikleri iki yılı düşünüyordu; ama artık kalkmanın ve hazırlanmanın vakti gelmişti. Yarım saat sonra onunla buluşacaktı. Vampirliğin verdiği muhteşem hızla odasına çıktı. Ne giyeceğini bilmeden dolabını karıştırmaya başladı. Yaşlı işi takım elbiseleri elinin tersiyle kenara attı. Babette'nin yanında gerçek yaşını hissettirmek istemiyordu. Vampir olduğu 20 yaşında göstermeliydi. Fazla özensiz veya fazla sportif olacaktı; ama galiba ne giyeceğini bulmuştu. Dolabının en diplerinden siyah, uzun kollu t-shirt'ünü ve beyaz, üstünde birtakım şekiller olan t-shirtünü çıkardı. Ardından yanındaki dolaba geçti ve siyah pantolonu çıkardı. Elinden geldiğince hızlı bir biçimde kıyafetleri giydi. Ayağına beyaz Coverseleri geçirdi ve aynanın karşısına geçti. Aynanın önündeki jöleden çok az alarak saçına sürdü ve ortalarını biraz havaya dikti. Yanlarını olduğu gibi bırakmıştı. Babette, saçlarını böyle seviyordu. Saç işini de tamamladıktan sonra balkondan atlayarak hızla Sisli Göl'e doğru koşmaya başladı.
Göle vardığında ayakları acıyordu. Bu Converselerle koşmak çok zor geliyordu ona; ama bu ayakkabıları da çok seviyordu. Zamanın modasını takip etmek çok önemliydi ayrıca. Biraz dinlenmek amacıyla gölün iyice yanına gitti. Yere oturmamıştı. Ayakta durmak daha rahattı ona göre. Açık kırmızı renkteki gözleriyle gölü seyretmeye başladı. On dakika kadar sonra burnuna o muhteşem kan kokusu gelmeye başladı. Derin derin içine çekti bu kokuyu. Kendisine hakim olmakta zorlansa da, kendisini bu güzelim kokudan mahrum da edemiyordu. Birkaç dakika sonra dünyanın en güzel sesini duydu. Yavaşça geriye döndü. "Babette'm" İnsan adımıyla hızlı bir şekilde Babette'nin yanına gitti. Dudağına küçük bir öpücük kondurduktan sonra elleriyle sıkıca sardı onu. Bırakmak istemezcesine sarılıyordu.
| |
| | | Babette Grishold Muggle* Lütfen bir mesleğe ya da seçmen şapkaya başvuru yapın.
Mesaj Sayısı : 405 Nerden : İstanbul. Meslek : Öğrenci. Gerçek İsim : Pınar. Patronus : Kunduz. Tarafı : Kesinlikle... Çok iyi. :P Kan Durumu : Safkan Rp yaşı : 19 Özel Yetenek : Dırdırcı. xD Evcil Hayvan : * Kayıt tarihi : 11/07/09
| Konu: Geri: Sonsuzluğa İkinci Adım Salı Ağus. 18, 2009 4:26 pm | |
| Matteo kendisine doğru ilerledi ve Babette'nin dudaklarına hafif bir öpücük kondurdu; hafif ama kesinlikle aşk dolu bir öpücük. Daha sonra güçlü elleriyle Babette'ye sarıldı. Bu sarılmanın getirdiği acının ona yaşattığı hazzı, ölümlü dünyada başka hiçbir şey yaşatamazdı. Sadece o, sadece Matteo, sadece bir ömür... Yeter miydi? Babette'nin yarına çıkmaya senedi yokken aşkı doyasıya hissedebilirler miydi? Hayatında sadece bir kişiye karşı böyle şeyler hissetmişti Babette. Aşka ve sonuçlarına o kadar yabancıydı ki... Matteo bir gün onu bırakırsa neler olabileceğini tahmin bile edemiyordu. Daha önce hiç terk edilmemişti... Gerçi, Matteo onu bıramasa bile, Babette bir gün onu bırakmak zorunda kalacaktı. O zaman Matteo'ya ne olacaktı? Ölemezdi, öyle değil mi? O da ellerini Matteo'nun beline doladı. Başını omzuna yasladı ve "İkinci yılımız kutlu olsun sevgilim." dedi. "Seninle geçecek iki asıra bile doymam gerçi..." Kafasını kaldırıp, dudaklarını Matteo'ya uzattı. Bu seferki öpücük, kesinlikle daha tatmin edici olacaktı... | |
| | | Matteo F. D'angelo Muggle* Lütfen bir mesleğe ya da seçmen şapkaya başvuru yapın.
Mesaj Sayısı : 89 Tarafı : Taraf tutmaz. Kan Durumu : Safkan Rp yaşı : 19 Evcil Hayvan : Yok. Kayıt tarihi : 15/07/09
| Konu: Geri: Sonsuzluğa İkinci Adım Salı Ağus. 18, 2009 4:44 pm | |
| Babette başını omzuna yasladığında, Matteo'nun burnuna kan dışında bir koku gelmişti; Babette'nin kokusu... Bu koku, kan kokusuna oranla kat kat daha cezbediciydi. Elini kaldırarak Babette'nin saçlarında gezdirmeye başladı. Derin bir nefes alıp bu hoş kokuyu içine çektikten sonra birdaha nefes almadı. Onu tehlikeye atamazdı sonuçta. Babette'nin söyledikleri, gülümsemesine sebep olmuştu. Arkasından gelen öpücükse, Matteo'yu baştan çıkma evresine sokmuştu. Matteo ellerini Babette'nin bellerine indirdi. İncitmemeye özen göstererek tutuyordu; ama bu o kadar da kolay değildi. Özellikle de dudakları Babette'ninkilerle buluşmuşken. Yarım dakika kadar dudaklarını Babette'ninkilerden ayıramamıştı. Yarım dakikanın sonunda zar zor da olsa düşünce yeteneği geri gelmişti. Babette'nin nefes alma ihtiyacı olduğunu hatırlayarak ellerini gevşetti ve yavaşça geri çekildi. Nefes nefese kaldığı fark ediliyordu. Matteo ise heyecandan terlemek dışında herhangi bir fiziksel etki göstermemişti.
Nefesini tutmaya devam ederek Babette'ye baktı. Elini yüzüne doğru uzatarak elmacık kemiklerinde dolaştırmaya başladı. "İkinci yılımız kutlu olsun..." Kısık; ama duyulabilir bir sesle söylemişti. Gülümseyerek Babette'ye bakmayı sürdürdü. Eli hala onun yanağındaydı. Biran için yine düşüncelere daldı. Bu sefer ona ne kadar çok şey borçlu olduğunu düşünüyordu. Gülümsemeyi onun sayesinde öğrenmişti. Yüzü gülmeyen bu adamı, bu kadar mutlu ve gülümsemeye yatkın hale sokan oydu. Bu sefer düşüncelerini kendisi isteyerek böldü. Elini Babette'nin yanağından çekti. Elini tuttu ve göle doğru ilerlemeye başladı. Babette de doğal olarak onun yanında yürüyordu. Gölün birkaç metre ötesinde durdu ve yere oturdu. Babette de yanına oturmuştu, Matteo'nun sağ tarafına. Matteo sağ kolunu Babette'nin beline doladı ve kendisine çekti. Hem uzak hem yakın olmak istiyordu; ama şuan yakın olma isteği ağır basmıştı.
| |
| | | Babette Grishold Muggle* Lütfen bir mesleğe ya da seçmen şapkaya başvuru yapın.
Mesaj Sayısı : 405 Nerden : İstanbul. Meslek : Öğrenci. Gerçek İsim : Pınar. Patronus : Kunduz. Tarafı : Kesinlikle... Çok iyi. :P Kan Durumu : Safkan Rp yaşı : 19 Özel Yetenek : Dırdırcı. xD Evcil Hayvan : * Kayıt tarihi : 11/07/09
| Konu: Geri: Sonsuzluğa İkinci Adım C.tesi Eyl. 12, 2009 4:26 pm | |
| Dudakları Matteo’nunkilerden ayrıldığında Babette, yaklaşık kırk saniyelik bir öpüşmenin sonucu olarak nefes nefeseydi. Matteo’da ise zorlanır gibi bir hâl yoktu. “Keşke onun gibi olabilsem.” Düşünceler beynine hücum etti; ölümsüz Babette, ölümsüz Matteo… Ölümsüz bir aşk. Sonsuza kadar sürecek, asla bitmeyecek bir aşk. Sonsuza kadar Matteo’yla olma düşüncesi Babette’yi hem mutlu, hem de huzursuz ediyordu. Yanındaki erkeğe aşık olsa da, tam anlamıyla bağlanmaya hazır değildi. Bağlanamazdı. Bağlandıktan sonra kopmak dünyadaki en acı verici şey olsa gerekti. Babette bu acıyı daha önce hiç yaşamamıştı, yaşamak da istemiyordu. Bu yüzden temkinli adımlarla, yavaş yavaş ilerliyordu ilişkisinde. Her şeyi zamana bırakmak daha iyiydi. Her şeyi zamana bırakmak, ama başına gelebileceklere karşı hazırlıklı olmak…
Matteo’nun güçlü eli, Babette’nin belini kavradı, onu kendine çekti. Babette bir tüy gibi hareket etti, kendi bedenini Mateeo’nun bedenine yasladı. O da kendi elini Matteo’nun beline doladı. Gözlerini karşıdaki göle dikti. Beynindeki sayısız düşünce, dilinin ucuna kadar geliyor, ancak Babette hiçbirini Matteo’yla konuşmaya lâyık bulmuyor, hepsini geldiği yere gönderiyordu. Derin bir nefes aldı, yavaş yavaş dışarı verdi. Hava soğuktu, Babette’nin korunmasız bedeni hafifçe titriyor, tüyleri ürperiyordu.
Tekrar nefes aldı, dışarı verdi. Nefesinin boşlukta bıraktığı sisimsi şeye –su buharı- baktı. Daha sonra gözlerini yere indirdi. Tamam, Matteo’yla yaptığı en sıradan şey bile onu mutlu etmeye yetiyordu ancak böyle hiçbir şey yapmadan oturmaktan da sıkılmaya başlamıştı. Gel gör ki bunu Matteo’ye söyleyemezdi. Eğer sevgilisi oturmak istiyorsa oturulacaktı. Zaten şu iki yıl içinde genelde sessizce oturmuşlardı. Çenesi düşük Babette’nin, Metteo’nun yanında muma dönüyor olması da garipti. Aslında şu an bir vampirin yanında oturuyor olması da garipti. Ancak kalkıp gitmek, yapacağı son şey olurdu. Ayrılmaları Babete’ye zarar verirdi, evet, ama Babette bunun Matteo’ya da aynı oranda zarar vereceğinden emindi. Bu kadar seven biri, iki günde unutamazdı. Hatta Matteo hiç unutamaya bilirdi de… Ancak çevresinde vampir güzeller varken bu biraz zor görünüyordu. Her neyse.
Babette, diğer vampirlerin ikisinin ilişkisini onaylamadığını biliyordu. Sonuçta vampirler insan kanıyla beslenirlerdi. Yiyecek olarak görülen birine aşık olunamazdı. Ama Matteo ve Babette birbirlerine aşık olmuşlardı işte. Çok garip ama Babette, Matteo’nun vücudundaki bütün kanı emmesine mâni olmazdı. Tam tersi, sevgilisinin susuzluğunu geçirdiği için bu hoşuna giderdi. Ancak Matteo’nun bunu yapmayacağını adı gibi biliyordu. Yapmazdı, yapamazdı. Kıyamazdı. Hah, Babette zaten bir gün ölecekti, ölüm şeklini seçmek istemesi çok muydu?
Kendisi kadar arkadaşı Stevie Rae de garipti. O da bir kurtadamla ilişki içindeydi. Bu yüzden ikisinin küçükken kurduğu hayal olan; sevgilileri tanıştırıp dost yapma, düşüncesi tamamen suya batmıştı. Çünkü ne Stevie Rae kendi kurtçuğunun hayatını tehlikeye atardı, ne de Babette kendi mükemmel varlığını. Onun olmadığı düşüncesi bile bedenini yakıyorlarmış hissi veriyordu. Ve bu hiç de hoş bir his değildi.
Onu gördüğü ilk anda, düşündüğü şey “Öleceğim.” olmuştu. Okul tatilinin bitmesine yakın, doğduğu kent olan Devon’dan ayrılmadan önce şehrin terk edilmiş sokaklarını gezmeye çıkmıştı. Boş, tahta, yıkılmak üzere olan bir evin içinden gelen garip sesler, Babette’yi eve görmeye zorlamıştı. Kalbi güm güm atıyori ayakları geri geri gidiyor, ancak merakı eve dönmesine mâni oluyordu. Sonuç olarak Babette harabeye dönmüş olan eve girmiş, sesi takip ederek bodrum katına inmiş ve bir çift kırmızı gözle burun buruna gelmişti.
Gerek tavırları, gerekse gözleri karşısındaki varlığın bir vampir olduğunu kanıtlıyordu. İşte Babette ilk kez o an korkuyu ciddi anlamda hissetmişti. Korkunun yarattığı etki, ensesinin ürpermesine sebep olmuştu, daha sonra güçlü bir titreme tüm vücudunu sarmıştı. “Öleceğim.” diye düşünmüştü Babette. Ancak yaratık Babette’ye saldırmamıştı. Arkasına dönüp, odanın içine doğru ilerlemiş; Babette’den uzaklaşmıştı. Ardından buz gibi bir sesle “Git!” demişti. Ancak Babette’nin vücudu tüm işlevlerini kaybetmiş gibiydi. Hareket edemiyor, konuşamıyor, kıpırdayamıyordu. Babette’nin hareketsiz, öylece durduğunu gören yaratık bu kez daha sinirli bir sesle “Git dedim! Git! Sana zarar verebilirim, tehlikeliyim!” demişti. Babette’nin ağzından istem dışı bir “Farkındayım.” kelimesi çıkmıştı. Çenesini kapatmak için kendini zorluyor, ama diline hâkim olamıyordu. “Ama gidemiyorum. Buraya çivilendim sanki.”
Yaratık kafasını çevirip Babette’nin gözlerine baktı. O gözlerdeki acı mıydı? “Lütfen git.” Sesi bu kez yalvarır gibi çıkmıştı. Sinirleri bozulan Babette’nin gözlerinden yaşlar boşanmış, güçlü bir ağlama krizine girmişti. “Neden?” dedi boğuk boğuk. “Sensin Matteo, biliyorum. Sen hâlâ sensin. Bunu hiçbir şey değiştiremez. Sen hâlâ benim küçük oyun arkadaşım Matteo’sun. Bana zarar vermezsin çünkü beni seviyorsun. Farkında değil miydim sandın? Duygularını saklamakta pek de iyi sayılmazsın. Seviyordun, hâlâ da seviyorsun. Bu yüzden beni öldürmedin.” Yaratığa doğru adım attı. “Gelme Babette. Uzaklaş. Git. Daha fazla yaklaşma, kokun beni deli ediyor.” “Matteo, bana zarar veremezsin. Bunu sen de biliyorsun.”
O an Babette daha önce hiç hissetmediği bir şey hissetti. Heyecan, hayranlık, sevginin harmanlanmış hâlini. Aşkı. Matteo’ya doğru yürüdü. Ellerini ona doğru uzattı. Yavaş hareketlerle Matteo’nın yüzünü okşamaya başladı. “Ne zaman dönüştün?” “Çok olmuyor. Kendimi henüz tam olarak kontrol edemeyebilirim. Dönüştüğümden beri yanında bu kadar uzun kaldığım insan sensin. Seni öldürecektim Babette. Acıdan inliyordum, kansızlık bana çok acı veriyordu. Eğer kim olduğunu zamanında anlayamasaydım şu an iştahla kanını emiyor olacaktım. Bunun ne kadar korkunç bir düşünce olduğunu anlayabiliyor musun?”
Hâlâ göz yaşları içinde olan Babette kafasını aşağı yukarı salladı. “Evet, ama korkmuyorum. Sana yardım edeceğim Matteo. Bunu hak edecek kadar iyisin.” Cümlesini bitirdikten sonra yerde duran kırık cam parçalarından birini aldı, koluna dayadı. Cam parçasını koluna batırmadan önce kafasını kaldırıp Matteo’ya baktı. Tek gördüğü şaşkınlıktan dilini yutmuş olan bir vampirdi. Camı koluna batırdı ve kıpkırmızı, yoğun sayılabilecek olan sıvı, kolundan aşağı akmaya başladı. Kanayan kolunu gözleri kocaman açılmış olan Matteo’ya uzattı. Matteo yaklaştı. Dilini Babette’nin sıcak kanına değdirdi. Zevkten gözleri kapandı, daha sonra dudaklarını kanamakta olan çiziğe dayayıp Babette’nin kanını emmeye başladı.
Babette bunun sonunun iyi olmayabileceğinin farkındaydı. Ancak içinde bugün ölmeyeceğine dair bir his vardı. Öyle de oldu. Yarım dakika kadar bir süreden sonra Matteo Babette’nin kolundan uzaklaştı. “Bu kadar yeter. Sana zarar vermek istemiyorum.”
Babette hâlâ kanayan koluna baktı, daha sonra gözlerini Matteo’ya çevirdi. “Bana zaten zarar vermezsin.” ayaklarının üstünde yükselerek Matteo’nun dudaklarına minik bir öpücük kondurdu.
İki yıl önce başlayan ilişkileri, bugün hâlâ devam ediyordu. Matteo Babette’nin kanını tekrar emmemişti, diğer vampirlerin arasına karışmış, kendini kontrol etmeyi öğrenmişti. İlk aylar aralarında çok sık geçen ayrılık muhabbeti, zamanla tamamen kapanmıştı. Tekrar açılmayacaktı da. Açılamazdı. İkisi de buna izin vermezlerdi.
Babette sevgiyle Matteo’ya baktı. İki kelime… Sadece iki kelime şu anki durumu özetleyebilirdi. “Seni seviyorum.” | |
| | | | Sonsuzluğa İkinci Adım | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|