Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 p a r c e l l i t a * myroleplays.

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Parcellita Schkovich
Muggle* Lütfen bir mesleğe ya da seçmen şapkaya başvuru yapın.
Parcellita Schkovich


Mesaj Sayısı : 32
Tarafı : Karanlık.
Kan Durumu : Safkan.
Rp yaşı : 20.
Evcil Hayvan : Alerjisi var.
Kayıt tarihi : 19/08/09
p a r c e l l i t a * myroleplays. Geveze10

p a r c e l l i t a * myroleplays. Empty
MesajKonu: p a r c e l l i t a * myroleplays.   p a r c e l l i t a * myroleplays. Icon_minitimeÇarş. Ağus. 19, 2009 12:27 pm

"Sana hesap vermek zorunda değilim! Oldu ve
bitti, artık istemiyorum seni. Anlamamakta niye bu kadar ısrarcısın?
Uzak dur benden, senin değilim artık."

Bir
nefeste söylemişti bunları. Soluksuz kalmıştı ve aciz bedeni acı içinde
kıvranıyordu. Elini kolunu çekiştiren adam yüzünden acı çekiyordu
Letje. Aldatıldığını görmüştü. Üstelik bunu kabul ediyordu adam. Ne
kadar da acı bir durumdu bu. Letje yüzüne bakmamaya çalışıyordu. O
muhteşem yüz hatları ve yeşil gözlere aldanacağını biliyordu. Bedeni
titrerken, Jason'un melodik sesini dinledi bir daha duymak istemeyen
kulakları.

"Yeniden benim olacaksın bebeğim."

Çenesini
sıkıca kavramış, buz gibi iki elden sıyrılmaya çalıştı önce. Yapamadı.
Karşısında bir vampir vardı, ona karşı koymak ne mümkündü. Ona
sırılsıklam aşık olduğunu biliyordu ama göz göre göre aldatılmıştı. Hem
de en iyi arkadaşıyla aldatmıştı onu. Bu haksızlıktı! Düpedüz
haksızlıktı. Bir anda hayatı mahvolmuştu, aşık olduğu adam gitmişti...
Taptığı, her şeyden çok sevdiği. Sırlarını anlatacak bir Narcissa da
yoktu artık. Onu özlemeyecek miydi? Özlese bile tekrar ona dönemezdi
Letje. Bu kadar gurursuz değildi. Bir kenara atacak kadar değerliydi
Jason'un gözünde. Derin bir iç çekti. Jason'un eksi derecelerdeki
elleri, çenesinden boğazına kayarken gözlerini kapadı Letje.
Yutkunamıyordu. Göz yaşları doldu gözlerinin ucuna. Akamazdı. Aciz
değildi bu kadar, yediremiyordu kendine. Adamın elini sıkıca tutup,
kendine çekti son defa. Doyasıya öpmek için yaklaştı soğuk bedenine.
Ensesine doladı ellerini, uzunca öptü. Bu veda öpücüğüydü. Son öpücük.
Jason'un yüzü gülmüştü. Her hâlde affedildiğini sanmıştı. Yanılıyordu.
Jason konuşmak üzereyken, işaret parmağını o buz gibi dudaklara
değdirdi Letje. Çantasını koluna taktı ve saçlarını düzeltti. Göz
kalemi akmış olmalıydı ki göz yaşını silmeye çalışırken, eline siyah
lekeler bulaşmıştı. Kapıya ilerlerken, arkasına dönmeye tenezzül bile
etmedi. Fısıldarken, ağlamamak için zor duruyordu.

"Elveda Jason!"

Dükkânın
tahta kapısını araladı ve yağmurun kendini sergilediği havaya bıraktı
kendini. Doyasıya ıslanacaktı şimdi. Dağıtmalıydı bir şekilde. Üç
Süpürge veya Domuz Kafası çok popüler mekânlardı. Kimsenin 'neden
ağlıyorsun' sorusuna cevap verecek hâli yoktu. Önüne çıkanı
öldürebilirdi. Ateşinin çıktığını farketti, ıslak elini alnına
götürdüğünde. Eve gidemezdi, Morwen'la kavga etmişti zaten. Sevdiği ve
sevildiğine inandığı bir adam yüzünden. 'Her şey yalanmış demek'.
Çığlık attı. Tok ses boş sokakta yankılanırken, deli imajı verdiği
apaçıktı. Kollarını iki yana açıp etrafında döndü. Saçları dağılmış,
makyajı iyice akmıştı. Aklına gelen tek mekan Çatlak Kazan'dı. Perişan
bir hâlde, oranın yolunu tuttu. Yanında yeteri kadar galleon vardı.
Ablasına nasıl hesap vereceğini merak ediyordu. Düşünmenin vakti
gelmişti, elbette Arsiãna malikânesine geri dönecekti. Morwen da
demişti ona. 'Geri döneceksin ama döndüğünde eskisi gibi bir Morwen
olmayacak Letje, bunu sen istedin.' Çatlak Kazan'a gelebildiğinde,
düşünceleri biraz olsun uzaklaştırmayı denedi. Başarılı olamaması ayrı
bir muammaydı da. Görevlinin yanına ilerledi ayakları. Adamın yüzüne
bakmamaya özen göstererek fısıldadı.

"Bana bir oda ver."

Adamın,
kendisine uzattığı paslanmış anahtarı aldı eline. Gıcırdayan
merdivenlere yöneldi topuklu ayakkabılar. Ayakkabısının tok sesi ve
gıcırtı muhteşem bir bütünlük oluşturmuştu. İlerlemeye devam ederken,
bileğine kramp girdi ve duraksadı. Acı içinde kıvranmayacaktı. Şimdi
burada Morwen olmalıydı... Ona sıkıca sarılıp, üstün iksir yeteneğiyle
ayağını iyileştirmeliydi. Kapının tıkırtısını duydu ve kafasını
çevirdi. Perişan hâldeki yüzü kapıdan giren kişiyi görünce ekşidi.
Sanki Tanrı onun dualarını kabul etmişti. Bu Morwen'dı! Ablası, tek
gerçek dostu olan ablası... Ne kadar geç anlasa da öyleydi. Ablasının
yanında kötü gözükmekten nefret ederdi. Güzelliğini, küçüklüğünden beri
kıskanırdı. Makyajı akmış ve saçları dağılmış bir hâlle onun güzelliği
daha da çok belli olacaktı. 'Rezillik!' diye geçirdi içinden. Morwen'ı
incelediğinde, iyice ekşidi yüzü. En güzel elbisesini giymişti. Hep
kendisinin de öyle bir elbisesi olsun istemişti. Çoğu zaman izinsiz
alıkoymuştu, bir daha da bir şey vermedi Morwen ona. Dolaplarına
büyüyle açılmayacak kilitler koydu. Kendine gelmeye çalıştı. Bir yanı
ablasını çağırmak istese de yapamadı bunu. Hiçbir şey eskisi gibi
olmayacaktı, bunu kabullenerek gitmişti evden. Cezasını da en acı
şekilde çekiyordu şimdi.

2 Gün Sonra *

Mavi
gözler yavaş yavaş açıldı. Zarif esneme hareketleri ve boş yatakta
gezinen narin elleri… Akşam uykusundan uyanmıştı Letje. Kızıl dağılmış
saçlarıyla oynamaya başlarken, saate takıldı boş bakan gözleri. Bulanık
görse de saatin yediye geldiğini kestirebiliyordu. Lanet olsun
diye mırıldanırken, yataktan yavaşça kalktı. Kalkmaya çalıştı en
azından. Bu da bir beceri değil miydi? Hayır, ama en azından denediği
için kendini suçlu hissetmiyordu. Madison ona karşı hep anlayışlı
olmuştu zaten, bu sefer de anlayışlı olacağından emindi. Belki de
saçmalıyordu ve kendince bahane buluyordu. Bugün onun düğünü vardı,
öyle değil mi? Beklemekten hoşlanmazdı Letje, şimdi çok önemli bir
kişiyi bekletiyordu. Bu adil değildi. Güzel görünmek için çabalamak da
adil değildi tabii. Makyajla haşır neşir olmaktan nefret ederdi, yine
de arkadaşının düğününde güzel görünmeliydi. Çok makyaja gerek yoktu.
Bu da bir nevi mutlu ediyordu onu. Evet, kendinin mutlu olmasından çok,
Madison’un mutlu olması onu mutlu ediyordu. Vay be, ne dostluk!
diye düşünürken, hafif bir gülümsemeyle karışık bir tebessüm kapladı
yüzünü. Saçları bu sefer kızıl olmuştu. Arkadaşlarının dikkatli
olduğunu biliyordu, peki saç rengini de farkedebilecekler miydi?
Dolaptan güzel bir elbise seçti ve pijamasını yavaşça çıkardı. Elbiseyi
biraz süzdü, ardından giydi. Aynanın karşısına geçtiğinde, tereddütsüz
güzel göründüğünün farkındaydı. Ah, bu kadar kendini beğenmek zorunda
mıydı? Makyaj namına biraz kalem çekti ve ruj sürdü. Daha fazlası
beklenmemeliydi ondan, üşengeç Letje’nin bunu yapmak istemesi bile ayrı
bir muammaydı. Yavaşça merdivenlerden aşağı indi ve kapıya yöneldi. Çok
geçmeden, acı gerçekle karşılaştı; ev terlikleriyle dışarıdaydı! Hay ben senin…
Cümlenin devamı gelmedi tabii, küfürü kendine yakıştıramıyordu. Kime
masal anlatıyoruz, küfür etmeyi seviyordu. Onu rahatlattığı bariz bir
gerçekti. Asasını kapıya doğrultup, kilidi açtı. Bugün üşengeçliği
üzerinde değildi. Madison’a bağladı bunu. Mutluluk demek, arkadaşlık
demekti. Oha Let, bu neydi böyle? Topuklu ayakkabıları vardı,
ama onlarla yürüyemediği de bir gerçekti. Kadınsı olan hiçbir şeyi tam
olarak becerememişti zaten. Ne diyorlardı böyle kızlara, erkek fatma
mı? Yine her zamanki Converse* lerini ayağına geçirdi. Mor Converseler
adeta parıldıyordu. Ayakkabılarının temizliğine önem verirdi, temizliğe
önem verirdi. Dışarı çıkar çıkmaz, ikinci bir darbe… Yağmur! Bütün
makyajı akmış ve saçları mahvolmuştu. Derince bir nefes aldı ve
çılgınca bağırdı.

"Yağmurdan nefret ediyorum!"

Sokak
boştu şansına, yine de sesinin yankılanmasını engellemedi bu. Kendi
sesini duymayı pek sevmiyordu aslında. Aslında hiçbir şeyi sevmiyordu.
Bir daha eve dönemezdi. Zaten yeterince zorlamıştı sınırlarını.
Fransa’ya cisimlenirken, aklına takılması gereken ama daha önce
hakkında düşünmeye tenezzül bile etmediği bir şey takıldı. Ne hediye
alacaktı? Son dakikada mı gelirdi bu aklına! Kendine aldığı yeni
ayakkabılar geldi aklına. Kızlar yeni ayakkabılara dayanamazdı.
Ayakkabılar, asasını sallamasıyla yanında belirdi. Hızlıca Fransa'ya
cisimlendi. Sekerek ilerleyen Letje, güzel manzaraya doyasıya baktı. Bu
manzarayı her zaman göremezdi. Düğün alanını bulmak zor olmadı. Dağınık
kafası, müziklerin geldiği yöne gidebilmeyi almıştı. Karşısında gördüğü
bembeyaz gelinlik içindeki Madison... Müthiş gözüküyordu! Ondan
etkileyici olmak mümkün değildi sanki. Madison'un yanına kendinden emin
adımlarla ilerledi ve kocası olacak adamdan uzaklaştırdı. Aralarına
girdi desek daha doğru olur aslında. Muzurca gülümsedi. Madison'a bir
tur attırdı kendi etrafında. Saçını biraz karıştırıp, erkeksi bir tonla
konuştu. Büyüyü seviyordu.

"Boş musun fıstık?"

Madison'un
kahkahalarıyla aralarından çekildi ve damatla gelinin sırtlarına
basarak, eski hâllerine döndürdü onları. Ayakkabıları unuttuğunu
farketti ve Madison'un kucağına fırlattı. Sinsi ama tatlı bir bakış
atarak, kalabalığa karıştı. Müzik baş ağrıtıcıydı, kafayı dağıtmak için
barın yolunu tuttu.

Bu, en son yaptığım role play'lerimden. Bir alta koyacağım ilk rplerimden ve diğer ikisi de yeni sayılır. RPm neden böyle oldu, gerçekten anlamış değilim kopyala yapıştırdan dolayı olabilir belki. Dört rp koymamın sebebi, sadece geliştiğimi düşünüyorum ve okumanızı istedim. Okuyup okumamak size kalmış elbette. Letje ismi bana aittir, rplerim çalıntı değildir, saygılar.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Parcellita Schkovich
Muggle* Lütfen bir mesleğe ya da seçmen şapkaya başvuru yapın.
Parcellita Schkovich


Mesaj Sayısı : 32
Tarafı : Karanlık.
Kan Durumu : Safkan.
Rp yaşı : 20.
Evcil Hayvan : Alerjisi var.
Kayıt tarihi : 19/08/09
p a r c e l l i t a * myroleplays. Geveze10

p a r c e l l i t a * myroleplays. Empty
MesajKonu: Geri: p a r c e l l i t a * myroleplays.   p a r c e l l i t a * myroleplays. Icon_minitimeÇarş. Ağus. 19, 2009 12:28 pm

Ağaçlardan
dökülen yapraklar, yerde bir bütün oluşturmuşlardı adeta. Sapsarı,
altın gibi saçları beline kadar uzun kız ise boş boş turluyordu
sokakları. Üzerinde yırtık yeni model bir jean ve sıradan bir t-shirt
vardı. Güzel görünmeye eskisi kadar önem vermiyordu Penny. Onun için
sıradan şeyler bile güzel gözükmeye yetiyordu. Ee, ne giysem yakışıyor.
Bunu söylemeye ne kadar inanamasa da, Hogwarts'ı özlemeye başlıyordu.
Sonuçta altı senenin hatrı vardı. Yedinci ve son senesini de mutlu
bitirmek istiyordu. Kabullenemese de, en az kendi evi kadar çok
seviyordu Hogwarts'ı. Tek şikâyeti; Gryffindor'lulardı. O da zaten
tipik bir kavgaydı, Gryffindor'lular için de aynı nefretin geçerli
olduğundan emindi. Sonbaharın ortasındaydı Londra. Evde oturmaktan
sıkılmıştı galiba. Babasının ve annesinin şımartmaları, onu artık
bayıyordu. Büyüdüğünü kanıtlamak istiyordu. Belki de ara sıra evden
kaçışlarının temel sebebi de buydu. Artık özgür olduğunu
kabullendirmek... Zaten on yedi yaşına gelmişti, Hogwarts'ın bitmesine
ne kalmıştı ki? Ama lanet olsun ki, annesi ve babası bunu anlamamak
için kendilerini zorluyorlardı sanki. Onun istediği özgürlüktü, başına
kötü ne gelebilirdi ki? Artık güçlü bir cadıydı. İstediğine ulaşacaktı,
bunu şartlamıştı kendine. Bu düşüncelerle aynı sokaktan iki kere
geçtiğinin farkına varan Penny rotasını Üç Süpürge'ye çevirdi. Baştan
beri gitmek istediği yer orasıydı. Buna rağmen düşünceleri onu çok
meşgûl etmişti. Büyüdüğünü kanıtlayabileceği, önemli yer; Üç Süpürge.
Gerçi annesiyle babası içtiğini görürse kesinlikle arkadaşlarıyla
buluşmasına bile izin vermezdi. Bu yüzden gidip de; Anne, ben Üç
Süpürge'de bira içip,geliyorum. demesi sadece büyük bir saçmalıktan
ibaretti. Kapı bütün gıcırtısıyla açıldıktan sonra, yavaş adımlarla bar
kısmına yöneldi Penny. Garsona kafasını hafifçe çevirdi, ardından kısık
bir sesle konuşmaya başladı; "Uhm,şey. Bir ateş viskisi. Evet,evet ateş viskisi."
Sesi o kadar kadifemsi çıkmıştı ki kendi bile şaşırmıştı. Adamın garip
bakışlarına mâruz kaldıktan sonra kafasını indirdi. Ayakkabılarını
inceliyordu. Ah, salak mısın Penny? Kendine gel. Kafasından garip garip cümleler kurarken, bir yandan da garsonun içkisini önüne koymasını bekliyordu masumca.
Garson,
bir süre sonra Penny'nin başında dikilmeye başladı. Üstelik istediği
viskiyi bile getirememişti hâlâ. Penny de doğal olarak bundan rahatsız
oldu ve rahatsız ses tonuyla konuşmaya başladı; "Ne? Ne bakıyorsun? Daha bir viski bile getiremedin ve tek işin bön bön bakmak. Sen nasıl bir barmensin? Gerzek!"
Penny, küfür yağdırmaya devam ederken, adamın önüne iki tane viski
getirmesiyle sustu. Birinci viski, istediği viskiydi. Peki, ikincisi?
Geç kaldığı için bir özür tarzı bir şey miydi bu? Öyle olduğunu hiç
sanmıyordu ama yine de kafasını nazikçe, aşağı yukarı salladı.
Bakışları, biraz öncesine nazaran daha masumdu ve yüzündeki gülümseme
daha belirgindi. Adamın tekrar konuşmasıyla, hafifçe kafasını kaldırdı.
"Mm,şey. Yine azarlamayacaksanız,bir şey diyeceğim."
Penny ,bu sözlerin üzerine kahkahayı bastı. Kendini büyük sanan biri
daha... Bu duyguyu hissetmek çok güzeldi. Biraz daha dalga geçmek, pek
fena bir fikir gibi değildi. "Çabuk söylemezsen, azar nedir asıl şimdi göreceksin."
Adamın yüz ifadesi, ortama iyice komiklik katıyordu. Korkmaktan çok
nefret vardı yüzünde. Penny ise gülmekle yetindi. Adam kısık bir sesle
konuşmaya başladı. "İkinci viskiyi, şu arkadaki masada oturan adam yolladı."

Sarı
saçlı kız, kafasını arkaya çevirdi ve arka masadaki adama -çocuk desek
daha iyi olurdu- baktı. Yüzünü saçma bir ifade esir aldı. Viski
yollamasındaki amaç neydi? Gözü bir yerden ısırıyordu ama Hogwarts'tan
mı emin olamadı. Düşündü, düşündü... Yine de gereksiz düşünüyordu,
Hogwarts'ta onu sadece Slytherin ilgilendiriyordu -istisnalar dışında-.
Bu çocuk, kendine istemeden Penny'e yolladıysa bir Slytherin olamazdı.
Çünkü; Slytherin'de 'centilmen' veya 'hanımefendi' diye nâzik kavramlar
yoktu. Onlar, ukâla ve bencildiler. Sanki dünya etraflarında dönüyormuş
gibi... Çok düşündüğünü farketti, ki bu biraz zaman almıştı. Şu an
viskisini bitirmek istiyordu. Viskisini bitirdikten sonra, bu işin
icâbına bakabilirdi. Dikti kafasına viskiyi hızlıca. Boğazından
geçerken verdiği yanma hissi çok hoştu, bu acı bile ona süper
geliyordu. Mazoşist mi oluyorum ne? Bardağın bittiğini
farkedince, en başta yüzü ekşidi. Ardından bar taburesinden indi ve
elindeki diğer viski bardağıyla çocuğun yanına ilerledi. Amacı, tabiki
de viski için teşekkür etmek veya eşlik etmek değildi. Ne yapacağını, o
da bilmiyordu. Sadece zamana bırakmıştı. Hogwarts'ta değildi. Yapacağı
şey için, yargılanmayacaktı o yüzden. Çok geçmeden çocuğun yanına
ulaştı. Yaptığı ilk iş, dudaklarını ısırmak oldu. Gerçi çocuğu tam
süzmeye zaman kalmadan, elindeki bardağı çocuğun kafasına boşaltmıştı
bile. Gıcıklık doğasında vardı. Ciddi bir ses tonuyla -zor da olsa-
konuşmaya başladı. "Sadece bilin diye söylüyorum. Kendi viskimi kendim alacak kadar param var. Bundan hiç şüpheniz olmasın."

Çocuğun
aldığı tavır, Penny'i kahkahalara boğuyordu adeta. Çocuğa küçümseyen
bakışlar atıp, gülmeyi aynı anda yapıyordu. Çocuğun yüzündeki sinirli
ifade git gide agresifleşiyordu. Penny'nin gülüşü ise daha da
şiddetleniyordu. Kurtla kuzu gibiydiler, ama bu sefer farklıydı. Kurt
Penny'di. Çocuk sinirle, ellerini ittirdi. Ardından şapkasını kafasına
yerleştirdi. Penny'e kötü bir şekilde baktıktan sonra, yanına yaklaşıp
kulağına birşeyler fısıldadı. "Okulda görüşürüz."
Penny, gülme krizine girmemek için kendini zor tutuyordu, hatta
girmişti. Gülümsemesini engellemeye çalışarak, kısık bir sesle konuştu.
"Hıhı, evet canım bekliyorum."
Ardından tekrar kahkahalara boğuldu, çok sinir bozucu olduğunu
biliyordu. Kendini birşey sananlara karşı ekstra gıcıklık çok iyi
gidiyordu. Penny bunları dedikten sonra, çocuk iyice bozulmuş olmalıydı
ki bir omuz atarak yanından uzaklaştı. Uzaklaşmak sadece korkakların
işiydi, ancak kaçmayı becerebilirdi Penny'e göre. Çocuğun kapıya doğru
ilerlediğini farketti Penny. Sadece gülümsedi. Çıkarken söylediği
şeylere kulak vermeden, bara tekrar döndü. Garsonun bön bön bakışlarına
kabaca cevap verecekti. "Hadi gerizekâlı, zevkini beklemiyorum." Adam,
hiç kimseye beslemediği nefreti Penny'e beslemişti. Penny ise buna
üzülmek ne kelime, haz alıyordu adeta. Gülümsedi tekrar, bu gülümseme
az öncekine nazaran daha psikopatçaydı. Adamın viskisini doldurmasını
dikkatle izledi. Hiç suçluluk duymuyordu, aksine gayet mutluydu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Parcellita Schkovich
Muggle* Lütfen bir mesleğe ya da seçmen şapkaya başvuru yapın.
Parcellita Schkovich


Mesaj Sayısı : 32
Tarafı : Karanlık.
Kan Durumu : Safkan.
Rp yaşı : 20.
Evcil Hayvan : Alerjisi var.
Kayıt tarihi : 19/08/09
p a r c e l l i t a * myroleplays. Geveze10

p a r c e l l i t a * myroleplays. Empty
MesajKonu: Geri: p a r c e l l i t a * myroleplays.   p a r c e l l i t a * myroleplays. Icon_minitimeÇarş. Ağus. 19, 2009 12:28 pm

Letje'nin
içindeki buruk sevinç ve Hogwarts heyecanı ağır basmaya başlamıştı. Tek
yuvasının Hogwarts olduğu bir gerçekti. Ama, Hogwarts'ta pek cazip
gelmiyordu ona artık. Her şeyden sıkılmaya başlamıştı. Kendini öldürmek
istedi, evet. Ama yapamadı, bir şekilde durdurdu kendini. Vücudunu bile
kontrol edemezken, yaptı bunu. Göz bebekleri küçülmüş, bir ışık git
gide büyüyordu yüzünde. Bu ışıklar, güneş ışıklarıydı. Yine oluyordu,
Letje parlamaya başladı. Bir elmastan farksızdı. Bembeyaz teni
üzerindeki parıltılar, fazla göze çarpıcıydı. Perdeyi haşimle sola
çekti. Evet, yaklaşmıştı. İki saate kadar, Hogwarts'a uzun bir yolculuk
başlıyordu. Bavulu, o lanet evden kurtulmak için çoktan hazırdı.
Beşinci senesiydi bu, artık Hogwarts'ı adı gibi biliyordu. Düşündüğünde
arkadaşsızlığın da bir şey değiştirmeyeceğini anladı. Şu ana kadar
nasıl bir Letje ise, öyle kalmaya devam edecekti. İleride mezun olunca,
bir kariyer yapacaktı. Ve, elbet ölüm kapısını çalacaktı. Derslerine
girmek, ödevlerini yapmak, kitap okumak... Hogwarts'ta zamanı hiç boş
geçmiyordu aslında. Mutluydu, en azından öyle düşünüyordu.
Düşüncelerini bir kenara atıp, yatağını sol eliyle havaya kaldırdı. Bir
kuş kadar hafifti, onun için. Bavulunu çıkardı. Küf kokulu odayı son
bir kez daha kokladı, duyduğu kokudan iğrendi ve dedesine bir güle güle
bile demeden evden çıktı. Curcuna ve olay çıkaracağını biliyordu, hiç
bulaşmamak en iyisiydi. Bir not bile bırakmaya tenezzül etmemişti.
Hiçbir zaman saygısız biri olmamıştı. Dedesinin ona yaptıkları
saygısızlıktı asıl. Evden çıktığında, son bir kez küçük ve eski
malikaneye baktı. Burayı, buradaki hiçbir şeyi özlemeyecekti. Nefret
dolu bakışları, kafasının eşliğinde öne çevrildi. Yürümeye başladı.

Şuursuz
adımlarla ilerleyen ayaklar ve bilinçsiz hareketler... Yolda birkaç
kişiye bavulunu çarptırmıştı. Çok sakar ve dengesiz olduğu büsbütün
ortadaydı. Yine de özürleri affedilecek gibi değildi. Bildiğin
geçirmişti bavulunu. Yüzündeki masum tebessüm ve kıpkırmızı yanaklar
affedilmek için geçerli bir neden gibi görülse de; kendisi asla böyle
bir şeyi karşılıksız bırakmazdı. Bu konularda mantıklı düşünemiyordu,
her şeyde mantık arayan kız. Kendine, kendinden başka kimse zarar
veremezdi ona göre. Yolculuğunu yürüyerek yaptığı için, Hogwarts'a
kadar koşmuş gibi hissetti kendini. O kadar hızla bile, ancak bir
saatte varılabiliyordu Hogwarts'a. Çok şanslıydı bugün. Güneş,
varlığından eser göstermiyordu. Dolayısıyla pırıl pırıl parıldayan bir
ten de yoktu. Hafif bir poyraz, kestane rengi uzun saçları bir o yana
bir bu yana savururken, genç kız saçlarının aksine dimdik yürüyordu.
Yeşil gözleri kısılmış, rüzgâra rağmen net görmeye çabalıyordu. Havada
oluşan güzel kokuya kaptırdı kendini. Havayı ciğerlerine doldururken,
gözleri kapanmıştı, kafası ise yukarıya kalkmıştı. Kendini kontrol
etmeliydi. Hızlı adımlarla uzaklaştı. Burnunu tıkayıp, nefes almamak
daha iyiydi. Adımları hızlanırken, bir adamın dizlerinin tam ortasına
çarpmıştı bavulu. Adam, Fransızca küfürler sayınca, kendi gibi bir
Fransız olduğunu anlayarak masum ve mahçup bir ses tonuyla konuşmaya
başladı.

“Désolé, c'était vraiment accidentel.”

Adam,
anlayışsa sövmeye devam etti. Letje'nin daha fazla yapabileceği bir şey
yoktu. Özürünü dilemişti. Şu an bile buralara katlanamazken, bir sene
daha bekleyemezdi. Hogwarts trenini kaçırmak, en son isteyeceği şeydi
şu an için. Bir rüzgâr gibi geçti yanından, gölgesi bile gözükmeden.
Adam şoka uğrarken, ağzı sonuna kadar açılmıştı. Hoş, kimse yanından bu
hızda birinin geçmesini olacağan karşılamazdı. Ayağındaki spor
ayakkabıların bağcıklarının çözülmüş olduğunu farketmemişti.
Yuvarlanmıştı işte. Kafasını bir mermer heykelin köşesine çarpmıştı.
Şiştiğini hissedebiliyordu, ama acı yoktu. Olsa bile yoktu, bu sadece
güçsüzlüğün ve acizliğin belirtisi olabilirdi. Ağlayan bir vampir, daha
önce çok ağlasa da kendine yediremiyordu işte. Saatine baktı, yarım
saatten az zamanı kalmıştı. Artık, işin oyun olmadığını anlamıştı.
Yavaşça, kafasını ovuşturarak yerden kalktı ardından ayakkabısını
bağlarken homurdandı. Sıkı bağlamıştı, çözülmesi içten bile değildi.
Adımları hızlanmamıştı, uçuyordu adeta. Sadece hızlı esen bir poyraz
gibiydi, kimse farkedemiyordu onu. İstasyona gelebildiğinde, bütün
kıkırdaşmaları çok net duydu. Kulak kesilmişti, istemese de duyuyordu
zaten. Üzerini silkeleyerek, derin bir nefes aldı. Ardından kendini
yoğun kalabalığa bıraktı. Herkesin anne babasına sarıldığını gördü.
Derinden bir darbeydi bu. Ama her sene görüyordu, artık alışmaya
çalışıyordu. Aklından, Hogwarts çağına gelenler, niye hâlâ ailelerine
düşkün oluyor, düşüncesi sürekli geçiyordu. Yine de sessiz kalmayı
öğrenmişti artık. Boyu biraz uzundu yaşıtlarından. Onun dışında pek
göze çarpmıyordu, en azından göze çarpmamaya çalışıyordu. İnsanlara
değmemeye dikkat ederek, hızlı adımlarla trene doğru ilerledi. Trenden
çıkan 'çuf çuf' sesleri, ilk geldiği kadar dikkâtini çekmese de,
yüzünde silik bir gülümseme bırakıyordu.

*Pardon, gerçekten kazayla oldu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Parcellita Schkovich
Muggle* Lütfen bir mesleğe ya da seçmen şapkaya başvuru yapın.
Parcellita Schkovich


Mesaj Sayısı : 32
Tarafı : Karanlık.
Kan Durumu : Safkan.
Rp yaşı : 20.
Evcil Hayvan : Alerjisi var.
Kayıt tarihi : 19/08/09
p a r c e l l i t a * myroleplays. Geveze10

p a r c e l l i t a * myroleplays. Empty
MesajKonu: Geri: p a r c e l l i t a * myroleplays.   p a r c e l l i t a * myroleplays. Icon_minitimeÇarş. Ağus. 19, 2009 12:29 pm

İnsanlara
çarpmama ve onları daha fazla rahatsız etmeme umudu içine kapılmıştı.
Şu an her şeyden çok bunu istiyordu. Küfür yemeyi yeğelerdi, başkaları
tarafından farkedilmeyi sevmiyordu. Neden böyle olmuştu bilmiyordu,
anne babası olmayan ama yaşamaya sevinçle bağlı çok kişi vardı. O ise
Gri Leydi ile konuşmayı her şeyden çok seviyordu. Sanki öz ablasıymış
gibi... İnsanlarla konuşmuş sayılmazdı, o bir hayaletti. Diğer
Slytherinliler gibi bunu yüzünü vurmak büyük bir saygısızlıktı ve onlar
gibi aciz olurdu bunu söylerse. Düşüncelerine dalmışken yine bir şeye
çarptığını farketti. Gözünü açabildiğinde, derin bir nefes aldı. Trene
çarpmıştı. Çok şanslıydı bugün, hem kimse onu görmemişti, hem de
karanlıktı hava. Arkasını kolaçan ediyordu, onu gören var mı diye.
Tırnaklarını hızla trene geçirmişti çünkü. İz de çıkmıştı. O kadar
unutkan olmuştu ki, önüne bakmamıştı. Önünde, Hogwarts'ta kendinden
uzun olan tek çocuk duruyordu. Adını derslerde duymuştu. Aklından
çıkaramadığı da bir gerçekti, sanki farklıymış gibi. Erkeklere nefretle
baksa bile... Beşinci sınıf bir Gryffindor. Armand Colean. Kes bunu Letje. Kendine
zorla hakim olurken, gözlerini kırpıştırmak zorunda kaldı. Masum
bakışlı yüzünü, kıpkırmızı ve birbirine bastırılmış dudaklar
kaplıyordu. Kısık sesle fısıldadı. Yüksek sesle konuşursa, ilgi çekme
ihtimâli çok daha yüksekti.

“Ah, ben... Ben, çok özür dilerim. Pardon, kazayla oldu. Bir daha beni görmezsiniz bile.”

Elini
hafifçe kafasına vurdu. Sanki parmak ucuyla dokunmuş gibi hissetti.
Biraz daha dikkâtlı olmalıydı. Hep bu kadar sakar olursa, bir sırrı
saklayamazdı. Vampirliği geçmişti, yetim olduğu... Slytherinlerin
ağzında alay konusu olarak çalkalanmak yerine, ölmeyi yeğelerdi. Hatta
şu ihtiyar bunağın -dedesi- yanındayken bile daha mutlu olurdu.
Mutlu demeyelim de sakin diyelim. Çocuk, kızın masum yüzünü incelerken
tökezlemiş gibiydi. Kekelermiş gibi duyuldu sesi. Onun yerinde kim olsa
aynı tepkiyi verirdi zaten. Kekeleyerek konuşmak, ve korkmak...

“Sa-saçmalama. Bunu nasıl yaptın? Yoksa... ”

Bu
kısa cevap ve daha doğrusu soru, Letje'yi kesinlikle tatmin etmemişti.
Şimdi ona zarar veremezdi. Herkesin önünde olmayı bırakmıştı. Bir güç,
onu geride tutuyordu. Çocuğun sesi ona göre daha yüksekti. Onun sesi
fazla cılızdı bundan olabilirdi belki, yine de çocuğa Şşt! dedikten
sonra, susturdu. Konuşmaya başlarken, bakışlarını çocuktan çevirmişti.
Yanakları yine kızarmıştı. Keskin köpek dişlerini, dudağına batırıyordu.

“Kimseye söylemeyin, lütfen.”

Uzaklaşmaya çalışmıştı. Çocuğun kendisini tutmasıyla, hareket edemedi. Bu denli güçsüz -Letje'ye göre-
bir çocuğun, onu durdurabilmesi... Aklı karışmıştı. Yine bir gariplik
daha. Çocuğun, az önceki sesine nazaran melodik sesi ağzını terk
ederken, yere uğuyla yapıştırılmış gibiydi Letje.


“Zaten söylemeyecektim, ama bir açıklama bekliyorum.”

Lanet olsun! diye
mırıldanarak hızlıca kayboldu. Trenin kapısına hızlıca vuruyordu,
açılması için. Çocuğu arkasında bırakarak, hızlıca bir kompartımana
daldı. Sırtını hızlıca yasladı kapıya. Derin derin nefes aldı. Herkesin
manyak mı bu gibi bakışlarına maruz kalsa da umursamamıştı. Yine
de kaçmıştı, hiçbir şeyi umursamıyordu şimdi. Aslında çok büyük
salaklık etmişti ama farkında değildi. Tam iknâ edememişti onu,
Hogwarts'a yayabilme ihtimâli vardı. Bundan korkmaya başlamıştı. Zaten söylemeyecektim
lafına inanmaya çalıştı. Ama yine de kimseye kolay güvenemiyordu. Belki
onun beceriksizliğindendi, belki de dedesinin yüzünden. Bir kişi
yüzünden herkesi aynı şekilde yargılamak, mantığına göre tamamen
yanlıştı. Tamamen mantığına göre hareket eden kızın, istisnasıydı bu.
Ama istisnalar kaideyi bozmazdı. Bu da bir mantık mıydı? Aslına
bakılırsa, bilmiyordu.


Okulda onu
bulup konuşması lâzımdı mutlaka. Bir bela daha, bütün her şeyi üstüne
mi çekmeliydi Letje? Sakardı, dengesizdi ama sessizdi. Haksızlıktı bu!
Kötü bir şey de yapmamıştı. Benden ne istiyorsun Tanrım! Kendinin,
hâlâ sırtını kompartıman rastlamış şekilde olduğunu unutmuştu. Aklından
uçup gitmişti işte. Şimdi kolaysa, gel de bön bön bakışlara cevap ver.
Bu düşüncesini haksız çıkaran bir sessizlik hüküm sürüyordu
kompartımanda. Mutlu oldu birden. Yüzüne belli belirsiz ve gereğin
fazla silik tek gülümsemesi yayılırken, bavulunu üst tarafa
koydu ve cam kenarına oturdu. Konuşma gereği duymadı, hoş kimse ona bir
şey sormamıştı da. Ne kadar da güzel gelmişti bu ona. Gözünü kapadı,
uyumuyordu tabii ki. Belki uyuyor gibi görünmek istiyordu bir şüphe
bırakmamak için. Belki de sadece gözlerini kapamak, biraz daha huzur
istiyordu. Belki de Armand'ı bir daha görebilirdi. Lanet olsun! Ne oluyor sana Letje?

Ah, renkler de bozulmuş. Umarım bunun yüzünden puanım kırılmaz, düzeltmek için uğraştım, gerçekten.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Loranne Elizabeth Widmore
Muggle* Lütfen bir mesleğe ya da seçmen şapkaya başvuru yapın.
Loranne Elizabeth Widmore


Mesaj Sayısı : 1028
Nerden : Mersin - G.Antep ;)
Meslek : Öğrenci -_-
Gerçek İsim : Seda.
Tarafı : Karanlık
Kan Durumu : Saf - Kan
Rp yaşı : 25
Evcil Hayvan :
Kayıt tarihi : 03/07/09
p a r c e l l i t a * myroleplays. Huysuz10

p a r c e l l i t a * myroleplays. Empty
MesajKonu: Geri: p a r c e l l i t a * myroleplays.   p a r c e l l i t a * myroleplays. Icon_minitimeÇarş. Ağus. 19, 2009 1:34 pm

Güzel tasvir cümleleri vardı. tasvirden çok karakter tahlili de diyebiliriz belki. 3. tekilden olmasına rağmen gerçekçi olan ender Rp'lerdendi. Kısacası, fazla söyleyecek birşey yok. Hoştu.


Betimleme: 30

Aslında ardı ardına eklediğin her Rp'nin de kendine ait uzunluğu yeerliydi ama ortalama konusunda bir sıkıntı çekmişsin sanırım. Bunu isteyerek yapmadığına eminim o yüzden görmezden geliyorum.

Uzunluk: 15

İlk iki Rp ve sonuncu Rp'deki renk düzenleri çok güzel ve uyumluydu ama 3. Rp'de biraz boğucu olmuş sanki.

Renk Düzeni: 13

İmlâ ya da yazım hatası yoktu. Ayrıca düşünce cümlelerini renk yerini eğik yaparak vutgulaman çok hoş olmuş.

İmlâDüzeni: 20

Cümleler akıcıydı. İlk Rp'de başlarda konuyu tam kavrayamasam da ilerledikçe daha açık hale geldi. Betimlemeler fazlaydı ama cümlelere dağıttığın için fazla göze batmıyordu. Beğendim.

Yazım:20
Rp Puanın: 98+2=100
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
p a r c e l l i t a * myroleplays.
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Seçmen Şapka ve Puanlanan Rpler-
Buraya geçin: