Johnny Evans Muggle* Lütfen bir mesleğe ya da seçmen şapkaya başvuru yapın.
Mesaj Sayısı : 28 Nerden : İngiltere/Cardiff Tarafı : Aydınlık Kan Durumu : Melez Rp yaşı : 13 Asası : 'Gereksiz Sözler' En İyi Büyüsü: Avada Kadavra Evcil Hayvan : Kızıl Kabuklu Kaplumbağa Kayıt tarihi : 17/08/09
| Konu: Johnny Evans Cuma Ağus. 21, 2009 4:39 pm | |
| Terminale vardığında, geride bıraktığı hiç birşey adına üzülmediğini hala kendine kanıtlayabilmiş değildi. Yinede artık herşey dönmek için çok geçti. "Hayatı bir film şeridi gibi gözlerinin öndünden aktı" derler ya aynen öyle olmuştu. Gecenin karanlığını terminaldeki otobüslerin farları, şirket ışıkları aydınlatıyordu. Ama onun içindeki karanlığı aydınlatan hiç bir şey yoktu. Kendi kendine keşkelerine dalmış, auto-pilot durumunda otobüsünü arıyordu;
" O durumda susmam gerekirdi! Şunda ise neden konuşmadım?! Asıl ona şunu demeliydim! "
Sonunda biletini aldığı şirketin peronuna varmıştı. Etrafını hızla kolaçan etti, etrafına bakarken ara sıra biletine bakıyordu. Gözleri, otobüsünü sorabileceği bir muavin arıyordu. Sonunda buldu, muavinin yanına hızlı adımlarlar ilerlerken bir yandan da onu süzüyordu. Kısa denilebilecek boyu olan biriydi. Kuzgun karası saçlarını özenle yapmış olduğu belliydi. Kendini birilerine göstermek istediği ortadaydı. Siyah kumaş pantolonu kusursuz ütülenmişti, üzerinde şirkentin armasını taşıyan beyaz, mavi çizgili bir gömlek, onun üzerinde de lacivert bir yelek. Yaka kartıda her zaman ki gibi boynundaydı. Şöförlere klavuzluk eden hareketleri kesin ve sertti. Muavinin yanına geldiğinde;
" Şey.. bakar mısınız..? " Muavin belinden düşen pantolonunu yukarı çekerken, hızlı bir şekilde; " Evet " " Eh, şuradaki 21:30 Antalya otobüsü mü? " " Hayır abi, sizin ki şurda ki, bakın şu an solundaki otobüs kalkıyor " " Tamam teşekkür ederim "
Bineceği otobüsü öğrenmişti. Otobüsün yanına gitti. Saatine hızla bir göz attı, otobüsün kalkmasına daha var gibiydi.
" Kafeteryada bir şeyler içeyim " diye düşündü.
Bavulunu, bavulları yerleştiren muavine uzattı. Muavin işini hızla ve ifadesiz bir suratla yapıyordu. Bavul biletini alıp, kafeteryanın yolunu tuttu bizimki.
Kafeterya, self-sevrisi olan basit bir mekandı. Sıcak bir çayın ona iyi gelebileceğini düşündü. Çayını alıp boş masalardan birine oturdu. Dikkatini karşı masada duran, sarşın beyaz tenli bir kız çekti. Kendinden küçük olan bu kız ortalama, 15 yaşında olabilirdi. Bu yaşta, garip olan yanlız yolculuk etmesimi yoksa, onu göndermeye gelen bir kişinin bile olmamasımıydı. Kıza biraz daha dikkatli bakınca, aslında gereğinden fazla beyaz tenli olduğunu farketti, saçlarıda oldukca açık sarıydı." Acaba ilginç bir hastalığı mı var? " diye düşündü. Sonra Halime teyzenin torunu aklına geldi, o da çok açık sarı bir kızdı. Yanlız kızın haline acır oldu bir an. Kız etrafına bakınıyordu, sıkılmış bir tavrı olduğu belliydi." Herhalde yanlızlıktan " diye düşündü.
"Yanlız olmak kötü şey. Yanlızsan konuşacak kimsen yok, yanlızsan konuşucak konun yok! Bir anı, bir hatıra, bir fotoğraf. Hiçbiri yanlızken sahip olabilrceğin şeylerden değil. " dedi kendi kendine.
Çayını yavaş yavaş yudumlarken, karşıdakı kızın yanına bir grup geldi. Kızın yanlızlığı konusunda yanıldığını anladı. Grubu, sarışın kızın yaşıtı, hemen hemen aynı fiziğe sahip başka kızlar, iri kasları olan şapkalı bir adam, orta yaşlı, zayıf suratlı ama sevecen bir kadın olurşturuyordu. Fark etti ki, o grup aslında şehirdışındaki bir maça katılmaya giden, bir voleyboy grubuydu. "Sanırım herkes, ben kadar yanlız değil" dedi.
Çay bardağının dibine varmışken, anonsçu kızın anlaşılmaz sesi çınladı. Tam anlaşılmamasına rağmen, galiba 21:30 Antalya otobüsü yolcuları için bir çağrıydı bu. Hızla kalktı. İçtiği çayın parasını ödeyip, kendini dışarı attı. Otobüsün yanına gitti. Biletinde de yazan, 12 numaralı koltuğa kuruldu. Biraz bekledi, ama bu bekleyiş bitmiyordu. Otobüsün çağrısını yapmalarına rağmen, şöför henüz ortalıkta yoktu. Kendini şöförü beklemektense, müziğin ritmine vermek üzere cebinden müzik çalarını çıkarttı. Kulağına kulaklıkları taktı, kafasını cama yasladı ve gözlerini kapadı. 2 şarkı sonra kafasını yasladığı cam titramaye başladı. Birden heyecanla dikildi, etrafına bakındı. Zaman geçmiş, otobüs bütün yolcularıyla dolmuş, şöförde direksiyon başına geçmişti. Yanında oturan kadını görünce kendini toparladı biraz. Yolculuk başlıyordu işte. En çok güvendiği kollara gidiyordu. Kimsenin ona asla zarar veremeyeceği sığınağına. Uzun zamandırda gitmemişti Antalya'ya neler değişmiş olabilirdi?
Uyumak istiyordu, uyumak. Ama uykusu yoktu. Saat 22:15 olmuştu bile. Yolculuk devam ediyordu. Bitmeyecek gibiydi bu yol. Bir yoldan geçip bir başkasına geliyorlar, bir yol bitince diğeri başlıyordu. Hayatta böyle değil miydi zaten.Bir sorunu halletmeden başkası başlıyor, biri bitse bile başka biri geliyordu. Üzüntü dolu yılları, içini yakıyordu. Tüm hatırları alev almıştı. Hayalleri yanıyordu. O yangının ortasındaki buz adamdı. Eriyordu, yok oluyordu. Korkuyordu da, düşünüyordu, acaba onu bu yangından koruyabilecek şey bir otobüs bileti miydi? Düşünceler, bu tonlar çeken düşünceler, kirpiklerinin ucuna başlanmıştı sanki. Göz kapakaları yükü daha fazla kaldıramadı, kapandı....
Aniden oturduğu koltukta sıçradı. Otobüs haraket etmiyordu. Camlarından dışarı baktığında otobüsün ihtiyaç molası için bir termalde durdurğunu fark etti. Ağzı yapış yapış olmuş, kolları hamlamıştı ve biraz da tuvaleti vardı. Otobüsten indi. Dışarıdaki havaya inanamadı, çok ama çok soğuktu. Neredeyse nefesini görebiliyordu. Etrafa baktı, muavinler, otobsü yıkarken, şöförde içtiği sigarayı gizler tavırlar içindeydi.
Tuvaletin yolunu tuttu. Sıkışmıştı ve yola böyle devam edemezdi. Tuvalete girdi işini bitirdikten sonra ellerini yıkadı. Dışarı çıkarken oldukca kalın bir kadın sesi duyuldu;
" Hoop!! Koçum nereye gidiyon sen parayı ödemeden? " " Afedersiniz " dedi masum masum.Kormadığını söyleyemezdi. Kadınında gerçekten korkulacak tipi vardı. " Ne kadardı? " " Küçük 50Kr, büyük 1.00TL " " Buyrun " dedi cebinden 50Kr çıkartarak. Sonrada yoluna devam etti.
Termalin içine girdi. İlk gördüğü şey yastık tezgahının önündeki kadın oldu. Kalitesini kontrol etmek için yastıklara başını koyup test ediyordu. Tezgahtarında sıkılmış tavrıları çok açık seçik ortadaydı. İlerledi, tezgahtan suyunu alıp kasaya yöneldi. O sırada, saçları dağılmış, makyaşı biraz bozulmuş, gözleri kıpkırmızı ve ağlamasına rağmen yanındaki küçük çocuğuna, belli etmemek için gülücükle bakan bir kadın gördü. Çocuk hiç birşeyden habersiz önündeki domates çorbasını içiyordu. Annesi bir yandan gözlerini siliyor bir yandan da dolu burnundan çıkan ilginç sesiyle;
" Eğer ekmek yemezsen, büyüyüp güçlü olamazsın " diyordu. O anda çocuğun suratındaki ifade değişti, önündeki tabağı biraz ileri itip, masum çocuksu sesiyle; " Eğer babamın senden güçlü olması senin böyle ağlamana sebepse, güçlü olmak istemiyorum anneciğim. " Kadının gözleri sevinçle doldu. Kasada sırasını beklerken onları izlemeye daldı ve şöyle düşündü;
" Sanırım, doğru kişiyle beraber olmaktansa, yanlız olmak çok daha iyi! "
Birden bir kadın sesiyle irkildi;
" Beyefendi, beyefendi, suyun parasını ödeyecek misiniz, yoksa daha düşünecek misiniz?! Sırada insanlar var! " " Ah, afedersiniz, buyrun "
Agresif kasiyer parayı hızla aldı, kasayı bir hırsla açıp parayı içine koyarken, hala pis pis bakıyordu. Yine herşeyi geride bırakıp otobüse doğru ilerlerken bir kalabalığın otobüsün içinde ayakta olduğunu gördü. Biraz daha yaklaşınca seslerden bunun bir tartışma olduğunu anladı. Otobüse bindi, yerine oturdu ve tattışmanın konusunu anlamaya çalıştı.
Sarışın genç bir kadın, elinde iki oğlu ve bir kızıyla muavine şikayet ediyordu. Biletini göstererek;
" Görüyor musunuz? Orası bizim yerimiz. Ama beyefendi kalmayacağım diye tutturdu! " Muavin bilete baktı; " Evet efendim, lütfen orası sizin yeriniz değil. " Adam itiraz etti; " Hayır,burası benim yerim bakın biletime. " Biletini gösterdi ve doğru söylüyordu. Gerçekten ikiside haklıydı. Otobüs şirketi bir hata yapmıştı ve iki kişiye aynı koltuğa bilet kesmişti. Muavin yan koltuğun boş olduğunu söyledi. Ama kadın;
" Ne demek canım! Ben özellikle bayan yanı bir koltuk istemiştim. Gördüğünüz gibi yanımda iki küçük oğlumdan başka erkek yok ve yeğenimide bu manyağın yanına oturtacak değilim " " Sen kime manyak diyorsun be! Deli kadın! " Kadın yumruğunu sıkrı ve havaya kaldırdı; " Ne diyorsun lan sen?! " Adam kadının bu hareketinden dolayı, bayağı korkmuştu. O sırada tartışmayı bölen genç bir ses duyuldu, bu bizim çocuktu; " Ablacım boşverin.İstersenin beyefendinin yanına ben geçeyim sizde yeğeninizi benim yerime oturtun. Hem bakın benim yanımda bir bayan oturuyor. " Kadın kabul etti.Gence; " Saol yavrum, Dünya'da hala iyiliği bilen insanlar var demek "
Tartışma bitmişti. Otobüs harakete geçmişti. Yol devam ediyordu. Biraz uyuya kaldıktan sonra gözünü açtığında şafak söküyordu. Gökyüzü önce karaklıktı, sonra altın rengi bir çizgi karanlığı böldü. Büyüdü, büyüdü, ta ki etraftaki tek karanlık, gölgeler kalana kadar...
Sonunda yolduluğu bitmişti, Antalya'ya varmışldı. Rüzgarın uğultusuyla, fırtınalı bir denizde savrulan geminin, bir limana girdiği anki o sessizlik gibi, otobüsün motoru da sessizleşti. Sonunda durdu. Yolcular indi. Onunsa gözleri tek bir kişiyi arıyordu. Özlem dolu kucaklaşmalar arasında, aradığını bulmuştu. Bu yaşlı gözleri, hafif kambur bir sırtı, suratında ince çizgileri olan, sevinç içinde ona bakan bir kadındı. Genç onu görünce herşeyden kaçtığını, yangını geride bıraktığını ve sığınıcak limanını bulduğunu anlamıştı. Ağzından dökülen söz sadece şu oldu;
" Ben geldim, anneciğim! "
*** Hayatımdaki ilk RP'm olduğu için çok heyecanlıyım. Bu 2 yıl önce yazdığım 'Manzara'nın Keyfine Bakmak' isimli kompozisyonumun uzun ve hikayeleştirilmiş hali. Ayrıca bütün okuduğunuz olaylar yaşanmıştır. :D | |
|
Loranne Elizabeth Widmore Muggle* Lütfen bir mesleğe ya da seçmen şapkaya başvuru yapın.
Mesaj Sayısı : 1028 Nerden : Mersin - G.Antep ;) Meslek : Öğrenci -_- Gerçek İsim : Seda. Tarafı : Karanlık Kan Durumu : Saf - Kan Rp yaşı : 25 Evcil Hayvan : Kayıt tarihi : 03/07/09
| Konu: Geri: Johnny Evans Paz Ağus. 23, 2009 10:49 am | |
| Açıkçası daha önce bu tarz yaşanmış bir konusu olan Rp'ye rastlamamıştım. Betimleme açısından değperlendirirsek öyle aman aman bir durumda değildi. Bir kompozisyon için daha fazla olması gereken, bir Rp içinse daha daha fazla olması gereken bir tasvir oranı vardı. Yani kısacası yetersizdi.
Betimleme: 15 Her cümle başına paragraf çıkartmadan yazsaydın eminim daha iyi olurdu çünkü böyle hem görüntü açısından kötü olmuş hem de sanki uzun göstermeye çalışmışsın gibi bir hava yaratmış. Uzunluk: 8 Renkler uyumlu güzeldi ama kalın yazı tipiyle yazman biraz itici olmuş.Ayrıca düşünce cümlelerini renklerle değilde noktalama işaretleriyle vurgulasan daha sade bir görünüme sahip olabilirdi. Renk Düzeni: 10 Noktalama işaretleri konusunda pek bir hata yoktu ama kelime ve harf yanlışın çok fazlaydı. Öncelikle yazım kurallarına aykırı birkaç kelime gözüme takıldı ve daha sonra ya hızlı yazmandan ya da özen göstermemenden kaynaklanan harf hataları vardı. Biraz daha dikkat etmelisin. İmlâ:10 Cümleler kısa ve sadeydi. Konu olarak biraz farklıydı elbette ki. Özellikle Halime teyzenin torunu dikkatimi çekti. Yaşanmış hoş bir konusu vardı ama ilgi çekici olması için sanırımdaha fantastik birşeyler iyi olabilirdi. Bunun dışında cümlelerde biraz kopukluk hissettim. Betimlemelerle arada geçişler yapabilirsin. Yazım:13 Rp Puanın: 56+4=60 | |
|