Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Riley Beth McConnor

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Riley Beth McConnor
Gryffindor III.Sınıf
Gryffindor III.Sınıf
Riley Beth McConnor


Mesaj Sayısı : 875
Gerçek İsim : Buseee'
Tarafı : Aydınlık ' Z.A.Y. ' D.O.
Kan Durumu : Safkan
Rp yaşı : 15
Asası : Çoban Püskülü
Evcil Hayvan : Köpek Fake ve Baykuş Sovie
Kayıt tarihi : 16/07/09
Riley Beth McConnor Yorgun10

Riley Beth McConnor Empty
MesajKonu: Riley Beth McConnor   Riley Beth McConnor Icon_minitimeCuma Eyl. 11, 2009 10:56 pm

+ Açıklama: “Ilık bir yaz günü ve Beth artık 17’sinde. Ailesinin vefatından sonra evinde yapayalnız ve geçmişi hatırlamaya çalışıyor.”


Yazılan satırlara yeniden bakmak için kalkıyor yatağından şimdi de. Olanlarda sonra dönemeyeceği okulunu özlediği geliyor aklına, her an olduğu gibi. Artık bunu unutmalı ama asla olacağını sanmıyor. Ayağının yeni çevikliğini kullanarak hızlı adımlarla ilerliyor masasına. Babasının eskiden kullandığı bordo koltuğa parmak uçlarıyla dokunarak garip bir hazla ufak bir tebessüm ekliyor suratına. Günlerdir bunu yapmadığı için şakaklarındaki sinirden oluşmuş bir kırışıklık yok oluyor düşüncelerindeki umutsuzluğa inatla. Masaya tutunuyor ve karmakarışık kâğıtları elinin tersiyle iterek defterini aramaya çalışıyor. Açık camdan dolayı dışarıya uçuşan kâğıtları umursamayarak aynen parmak uçlarındaki tozları aldığı koltuk gibi babasından kalan deftere bakıyor. Neredeyse kendinden eski bir tutam elindeki, defter denilemeyecek kadar paramparça. Üstündeki cilt tamamen soyulmuş, bunun değen parmaklar yüzünden olduğu düşünüyor yeni sahibesi. Yüzündeki gülümsemeyi içindeki sevgiyle genişleterek gözünden düşen yaşa aldırmadan kucağına aldığı defterle koltuğa atıyor kendini. Ayağını ritmik olarak yere vuruyor ve açtığı sayfaları okumaya başlıyor. Göz gezdirdiğinde anlamlandıramadığı bir sayfaya geliyor ve dikkat kesilerek okumaya başlıyor.

“Tekerrür eden bir şey herhalde bu, gerçekten gene de bilemiyorum. Ayağa kalkıp derin bir nefes almak ve ölesiye haykırmak için şimdi neler vermezdim. Bu gerçekten can sıkıcı. Ne olanlar benim hatam ne de yaptıklarının sorumluluğu bana ait, dünyanın adil olmadığını bir kez daha gördüm. Sıkıca kavradığım aptal şeyi yere atıp ayağımla üstünde tepinmek(!) istiyorum. Artık kendimi kontrol etmem gerektiğini söylüyorlar, oysaki tek hatam yanlış zamanda orada bulunmaktı. Hem o kargaşayı başlatanın ben olmadığımı biliyorlar da neden bende suç arıyorlarsa artık umursamamak için kendimi hırpalıyorum. Kulağımdaki sert uğultu yüzünden yutkununca şakaklarıma kadar uzanan ağrıya aldırmamakta elde değil, en berbat saatlerimi yaşıyorum şu an.

Sabah aldığım ilacın etkisinden hala kurtulamadım sanırım, ayağımı kestiğim için verilen hafif morfin. Aman tanrım mugglelarla yaşamaktan hiçbir zevk alamıyorum! Londra’nın pejmürde sokaklarında ayaküstü bulduğumuz doktor yerine bir şifacıya gitsem oldukça iyi bir sonuç alabilirdim. Ne başım dönerdi ne de anlık hafıza kayıplarım olurdu, belki de suçlanışımdan da biraz olsun sıyrılabilirdim. Ne de olsa doğru düzgün cevaplar verebilirdim sorgulanmamda, neyse bunları önemsememeli ve her şeyi oluruna bırakmalıyım. Ayağa kalkmak istiyorum ama bu oldukça zor olacak, Cobie’den yardım istesem? Belki gelip omuzlarına tutunup yürümemi sağlar, evet bu mümkün. Olağan –günlerin yorgunluğu yüzünden çatladığından emin olduğum- sesimle içeriye doğru
“Cobie, acaba ayağa kalkmama yardım edebilir misin?” diye sesleniyorum. Ranzanın alt kısmında oturduğumdan boynumu zorlanarak eğiyor ve başımı dışarıya doğru çıkartarak elimle yukarıdan sarkan battaniyeye tutunuyorum. Eve gelen giden olmadığından parmaklarımdaki dokuda diğer her varlık gibi toz kaplı. Elimi geri çekip astımım yüzünden bir facia yaşanmamasını dileyerek başımı o yönden uzaklaştırıyorum ve o sırada omzum arkamdaki kırık merdivene çarpıyor. Bu oldukça sert ve hafif bir inlemeyle kendimi yatağa doğru atmak zorunda kalıyorum. O sırada Cobie büyük bir telaşla içeriye giriyor. Bu talihsizlik yüzünden küfürler yağdırıyorum ve hafifçe boynumu kaldırarak “Burası benim için fazla dar.” diye söylenerek Cobie’nin hafif bir gülümseme eklediği yüzüne bakıyorum. Elini uzatıyor ve “Taşınma vakti geldi. Sıkı tutun.” diyerek bana doğru eğiliyor. Artık her ne olacaksa salonda olmalı.”

Aslında biliyor bu anı Beth, babasından daha iyi biliyor. İrlanda’dan döndüğünde Londra’da kaldığı günlerden bu anı ama nasıl bu defterin içine girmiş bilmiyor. Umursanamayacak kadar garip bir şey onun için, aklına odada asılı olan tablo gelmiyor: 'Eşi babasının odasında bulunan St. Johnson’ın tablosu.' Aklında o kadar fazla şey var ki önceleri fazlasıyla ilgilendiği bu bağlantıyı unutuyor. O günü aklına getirmek için her şeyi yapabilir ve düşünerek bunu hatırlamaya çalışıyor. Elinde sıkıca tuttuğu defterin yapraklarından birini gözden geçirirken geçen onca dakikadan sonra sonunda aklına geliyor tablonun aracılığı, babasının alabileceği bilgiler ve bunun üzerine aşağıdaki boş odaya gidip St. Johnson’a bir şeyler sorabileceğini düşünüyor. Ayağa kalkıp defteri katlayarak tek eliyle kavrıyor ve cebindeki asasının orada olduğun emin olup hızlı adımlarla kapıya yöneliyor. Attığı adımlarla ayakkabısının altında ezilen ahşaptan gelen çıtırtılara aldırmadan kapısının kilidini açıyor. Anahtarın paslı olmasından dolayı yaklaşık bir dakikasını orada öldürerek kapıyı zorlayarak açıyor ve koridora yönelip aşağı inmek için merdivene doğru geniş adımlarla ilerliyor. Yoldan geçerken oldukça cazgır bir tablonun bağırtısına karşılık bir küfürle söyleniyor ve merdivenin ahşap tırabzanlarını dikkatle tutunarak basamaklardan hızla iniyor. Bu katın sessizliği onu biraz olsun rahatlatıyor şimdi ve reşit olduğundan dolayı asasını bir hevesle çıkartarak etrafına bakınarak ilerliyor. Burada uçuşan tozlara aldırmadan koridoru geçiyor ve üstüne bir şeyler işlenmiş olan kapılardan babasının odasına ait olanın önünde duruyor. Kanatlardan birisini ittiriyor ve açılması için üstündeki sürgüyü çekiştirerek açılmadığını fark ederek neşeyle asasını doğrultuyor. Yazları büyü yapabilmek artık elindeki tek güzel şey ve bunu hafif bir büyüyle onaylamak istiyor. Hafif bir bilek hareketiyle mırıldanıyor dudaklarının arasından: “Alohamora!”

Açılan kilidin tıkırtısıyla asasını cebine yerleştiriyor ve gene ittiriyor kapıyı güçlükle. Bu sefer kanatlardan birisi geriye gidiyor ve Beth de hafif bir tebessümle odaya dalıyor. Buraya yaklaşık iki yıldır kimsenin girmediğini fark ediyor ve her zaman olduğu gibi istemsizce gözünden bir yaş daha süzülüyor. Buna artık alıştığından umursamadan odada geziniyor. Odada tabii ki hiçbir şey değişmemiş. Duvardaki guguklu saat dahi kuşu dışarı çıktığı anda donakalmış. Ahşap, ince işlemelerle donanmış ve geniş masanın etrafındaki koltuklar aynı açıdalar ve masanın üstündeki çerçeveler diğer her şey gibi kalın toz katmanlarıyla örtünmüş. Beth bunları fark ettikçe buraya neden girmediğini düşünerek babasının çalışma odasının şimdiye kadar en çok özendiği şey olduğu gelince aklına gözlerinden akan yaşlar artıyor birden ve kendini masanın çaprazındaki koltuklardan birisine atıyor. Odadaki loş ışıktan dolayı fark etmediği tozlar yüzünden sert bir öksürük tutuyor ve geçmesi için kendini tutarak aldığı nefesleri düzenlemeye çalışıyor. Odanın içerisindeki diğer malzemelerde tozla kaplı ve bu Beth’i rahatsız edici derecede büyük bir problem. Gene de önemsememeye çalışıyor ve ayağa kalkarak pencerelerden birisine yaklaşıyor. Pervazına tutunarak kapalı olan perdelerden birisini bir eliyle yüzünü kapatarak çekiyor dağılacak tozdan sakınarak. İçeriye giren güneş ışığından memnun kalarak asıl yapması gereken için geriye çekiliyor ve ezbere adımlarla duvara doğru ilerliyor. Tablolar paralel olarak dizilmişler ve her birinin sahiplerini belirten küçük armaları var. Beth parmaklarıyla armaların üzerindeki tozları silerek isimleri teker teker okuyor ve dördüncü tabloya geldiğinde aradığı kişiyi buluyor. Sesindeki çatlaklığı biraz olsun yok etmek için önce yutkunarak gırtlağını temizliyor ve “St. Johnson?” diye sesleniyor tablonun sahibine. Onun gelmesini beklerken ağırlığını sağ ayağının üstüne veriyor ve kollarını gövdesinde birleştiriyor. Geçen sessiz ve Beth için oldukça umut dolu saniyelerden sonra başına garip bir kukuleta takmış bir adam beliriyor tabloda. Homurdanarak Beth’i inceliyor çabucak ve sonrasında tek gözüne zorla takmış olduğu daire şeklindeki gözlüğü temizleyerek onu tanıdığını belirten bir nida ile geriye çekiliyor. Suratına eklediği hafif tebessümle “Miss. Connor? Ailenizin vefatından sonra sizden bir haber alamamıştım, bu odanın kullanılmadığını sanıyordum.” diyor ve Beth umutsuzca başını sallayarak cümlesini onaylıyor onun. Sonrasında da karşılık olarak gülümseyişini artırarak “Maalesef kullanamıyordum. Siz bir şey soracaktım, babam hakkında?” diyor ve tam olarak sorusunu yöneltebilmek için onay bekliyor. St. Johnson başıyla onu onaylayarak araya bir şey sıkıştırıyor ve ona Bill diye hitap etmesini istiyor. Beth de bunun üzerine gamzelerinin de belli olduğu bir gülümsemeyle “Ben İrlanda’dan döndüğümde, Sovereignler’in yanında kaldığımda babam sizin aracılığınızla beni izlemişti değil mi?” diye soruyor. Aklında aslında onlarca soru olmasına rağmen bir teyit daha almak onu oldukça memnun ediyor bu sorusunun ardından ve Bill ile kısa bir muhabbet ediyor babasıyla olan genel görüşmelerinden. Epeydir bu kadar konuşmadığı gelince aklına oldukça şaşırıyor ve keyifle sohbete devam ediyor.

Yaklaşık yarım saat sonra odadaki koltuklardan birini tablonun önüne çekip Bill ile konuşurken aklına bir şey daha geliyor ve artık garip tizliği gitmiş olan sesiyle “Eski anılarıma nasıl dönebilirim?” diye soruyor. Bill ise garip mimiklerle homurdanarak düşünmeye başlıyor o anda. Duyulamayacak kelimeler mırıldanıyor kendince ve havaya kalkmış tek kaşını bir parmağıyla ovalayarak göz bebeklerini büyütüyor. Alt dudağını ısırarak “Yüce Merlin nasıl da unutabildim!” diye söyleniyor ve Beth’e yönelerek başını aşağıya doğru eğiyor. “Düşünseli evlat. Anılarını içine koyup izleyebilirsin, ağırlıklar içinde oldukça faydalı. Roe’un bir tane kâsesi olmalı.” diye açıklıyor ve parmağıyla babasının masasının ardındaki uzun ve oldukça geniş dolabı gösteriyor. Beth hızla olduğu yerden kalkıyor ve uyuşan ayağı yüzünden aksak adımlarla ilerliyor. Dolabın önüne geldiğinde dolabın kollarından birisin çekmeye çalışıyor, açılmayınca etrafa bakınarak ve dolap kapağının sürgülü olduğunu fark ederek sola doğru ittiriyor. İçeride beklentisinin aksine herhangi bir raf yok, sadece üstü örtülü bir şey var beli hizasında ve eliyle bu örtüyü çekiyor. Tül gibi hafif olan örtü süzülerek elini takip ediyor ve sonunda yer çekimine yenik düşerek yere doğru iniyor.

Hızla asasını kavrıyor ve elinin hafif titreyişine aldırmadan şakaklarına dayıyor. Odaklanarak istediği düşünceyi aklından alıyor anlamlandıramadığı bir şekilde ve asasını geri çektiğinde ucunda süzülen anıyı boş kâsenin içine bırakıyor. Anı süzülüyor suyun içinde, asasıyla onu dürtmekten alıkoyamıyor kendini ve sonrasında da şerit halindeki bir kısımdan gördüğü yüze şaşırarak geri çekiliyor. Bill’e doğru bakıp başıyla onaylanışını izliyor ve içten bir gülümsemeyle ona teşekkür ederek eğiliyor kâseye doğru. Çenesi suya değer değmez midesinde bir hissizlik beliriyor ve o anda başındaki ağrı daha da katlanarak bir sancıya dönüşüyor. Gözleri önünden geçen garip görüntüler sonrasında haykırarak başka bir yere geldiğini fark ediyor. Yukarıya bakıyor ve facia gibi geçen haftasının başlangıcı olan o günde olduğunu fark ediyor, ebeveynlerinin katledildiği günde olduğunu. Başının üstünde 4 tane çocuk görüyor süpürgeleriyle uçuşan, bunlardan birisi kendisi ve diğerleri de annesinin çocukluk arkadaşı olan Liliets’in çocukları. Onlarla birlikte quidditch oynadığını görüyor şimdi, her şey capcanlı ve bu birazdan olacaklar yüzünden ürkmesine neden oluyor. Birkaç dakika boyunca çimlere oturup yukarıda olanları izliyor ve hayıflanarak ne yaptığına bakıyor kinle. Ailesi tarafından alınmış süpürgesiyle evin önüne indiğini izliyor ve her şey orada başlıyor. Paralelindeki uzuvları yerlere sarkan ağacın ardından birisi beliriyor ve ağır bir küfürle kendine doğru yaklaşıyor. Üstünde pespaye giysiler ve oldukça garip çizmesi var. Kısacık saçları yüzünden zar zor vücut yapısından bir kız olduğu anlaşılıyor. Beth ise bunları izlerken yerinde duramıyor ve ayağa kalkarak ona yumruk atabilmek için yaklaşıyor ancak bir hayalet gibi içinden geçip gidiyor sadece nefret ettiği kadının. Tekrar kenara çekilip farklı bir açıdan olanları izlemeye koyuluyor ve yukarıda uçan çocukların aşağıya inmesini izliyor. Hepsi kendinden yaşça küçükler ve sıska yapılarıyla kadına doğru yaklaşıp neler olduğunu soruyorlar ev sahipleri olduklarından(!). Kadın ise o anda elinde tuttuğu asasını Beth’e doğru yöneltip anlamadığı bir dilde bir şeyler söylüyor ve sonrasında çocuklardan gelen cevapla söylenenlerin Fince olduğunu anlıyor Beth. Kadın kibirle bir şeyler söylüyor ve İngilizce konuşarak “Merhaba ufaklık.” diye söyleniyor alayla. Beth ise bu tavırlara karşılık içindeki hırsla çıkışıyor kadına ve gene Fince olan bir cevap alıyor. Bu yaptığını izlerken yaptığı kışkırtmadan dolayı söyleniyor kendine. Kadın ise geri dönerek sarsak adımlarla dönüyor geldiği yere ve çocuklara dönüyor Beth. O anda her şey bulanıklaşıyor ve bir mide bulantısıyla yeniden babasının çalışma odasına döndüğünü fark ediyor. O anda sersemletilmiş olduğunu hatırlıyor ve anısının yarıda kesilmesinin tek nedeninin bu olduğunu düşünerek tekrar hayıflanarak küfrediyor. Masanın arındaki dar bölgeden çıkıp odanın diğer tarafına geçiyor ve uyuklayan Bill’e sesleniyor. Sonrasında ise “Ne dediğini anlayamamışım, Fince konuşmuş. O kadın olmalı.” diye bir çırpıda anısından bulduğu şeyleri belirtiyor. Avuçlarını sertçe heyecandan terlemiş olan şakaklarına bastırıyor ve kulaklarındaki uğultunun geçmesi için neler olduğunu tekrar düşünmeye çalışıyor. Artık her saatini geçirebileceği bir yer bulduğundan bu odaya taşınabileceğini düşünüyor ve Bill’e olan minnetiyle ona doğru bakarak gülümsüyor.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://hogwarts-rpg.editboard.com/lejant-f27/pearl-beth-side-t70
Anika Freyja Jørgen
Admin & Vampir
Admin & Vampir
Anika Freyja Jørgen


Mesaj Sayısı : 742
Tarafı : Bloodlines
Kan Durumu : Saf kan
Rp yaşı : 20
Evcil Hayvan : Kuzgun, siyah bir örümcek, insanlar
Kayıt tarihi : 02/07/09
Riley Beth McConnor Yorgun10

Riley Beth McConnor Empty
MesajKonu: Geri: Riley Beth McConnor   Riley Beth McConnor Icon_minitimeC.tesi Eyl. 12, 2009 1:43 am

Betimleme: 30/26 Genel anlamda yaşadıklarını hissettirsen de ufak ayrıntılara daha fazla önem verirsen şahane olacak. Karakterin hislerine, dış görünüşüne odanın döşenme tarzına kadar ufak ve zarif ayrıntılar verirsen RP'n daha lezzetli bir hal alacak. Çok uzun uzun bahsetmene gerek yok, mesela ailenin köklü olduğunu zengin birileri olduğunu anlatmak için kaliteli duvar kağıtlarından, yerlerde ki iran halılarınan, ceviz ağacı kapılardan şık cümlelerle bahsedersen tam anlamıyla iyi bir tasvir çıkarabilirsin.

Uzunluk: 15/12 İyi görünüyor. Ancak hikaye de ki konu seçimine kıyasla yarım bırakılmı gibi geldi

Renk Düzeni:15/15 Renkler hoştu, karıştırmadım ve göz yormadı.


İmla Düzeni: 20/17 Bazı hatalara rastladım. Ki ve De eklerine dikkat etmelisin.


Yazım: 20/18 Hikayen meraklandırıcı ve etkiliydi, ancak giriş bölümünü daha kısa tutup insanalrı sıkmadan konuya adapte etmeni öneririm. Günlük kısmı hoşuma gitti, başka ağızdan bir şeyler duymak ilginçti. Ancak girişi çok uzun, gelişmeyi ise çok kısa tutmuş olman beni biraz üzdü. Sonuç neredeyse varsayımlarla geçiştirilmiş, ilk başlarda bir kaç bulmaca ve mesela bir kaç bilmeceyle okuyucuyu meraklandırıp sonucunda hepsini birbirine bağlı bir çözümle anlatabilirsin. Son olarak; karakterin dış görünüşüne dair tasvirler yapmanı da isterdim. Giydiğin kıyafet, makyajın ve saçın karakterinin gerçek ruh halini anlatma da oldukça önemlidir.


Role Play bıraktığınız için teşekkürler, toplam puanın: 88
Anika
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Riley Beth McConnor
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Beth
» Pearl Beth
» Pearl Beth Sunny
» Pearl Beth Sunny
» Pearl Beth Side'ın Odası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Seçmen Şapka ve Puanlanan Rpler-
Buraya geçin: