Üç gündür sağanak şeklinde yağan yağmurun hala kesileceği yoktu. Kalın pardösünün ardına saklanan bedenin üşümemesi için kıyafete uyumlu bir atkı boynuna zarifçe dolanmış, büyükçe su birikintileri oluşturan sokaklarda ayakları ıslanmasın diye kalın tabanlı bir çift botla kuşanmıştı. Akşam üstünün verdiği serbestlik hissi herkesin yüzünden okunabiliyordu, meydanın uçsuz bucaksız dönemeçlerinde. Dükkanı kapatmaya hazırlanan çiçekçiye on dakika daha geç kalsaydı eğer, sevgili dostuna eli boş gitmek zorunda kalacaktı. Bir rahibin, diğer Hristiyanlara inceliği ve sadeliğiyle en kusursuz şekilde örnek olması, onları dine ılındırması gerekiyordu, bildiği üzere. "Taze olanlardan lütfen, sade bir buket istiyorum." Buketinin hazırlanmasını beklerken, yüzü huşu ile aydınlanan gence selam veren ve yağmurdan kaçarken paçalarını ıslatan yaşlı adama gülümsedi. Eski zaman beyleri gibi taktığı şık şapkasını yavaşça kaldırarak, kibar bir selamlama sundu, incilden bir kaç mısra armağan etti mutlu olsunlar diye. Bir zamanların genç insanları, yüzlerini ölüme çevirmiş, bükülmüş belleriyle Uriel'in kimisine öfkeli, kimisine güler yüzle yaklaşacağı son nefesleri bekliyorlardı. Ölüm ne acıydı, özellikle genç bedenleri alıp götürdüğünde. Akşamın çöktüğünü daha da vurgulayan sokak lambalarını farkeden gözleri istemsizce dalgınlaştı. Nikola'nın, rahip okulundayken tanıma onuruna eriştiği o tatlı çocuğun ölüm yıl dönümü ne de çabuk gelmişti. Hayatında ilk defa, herhangi bir şey için ağlamıştı. İlk defa aciz ve çaresiz hissetmişti. İlk defa, onu dost edinmişti ancak vefasız bir ömre sahip olmuştu zavallı çocuk.
Dükkanın girişinde bunca soğuğa rağmen incecik bir süveterle oturan şişman adamın sesiyle toparlandı. "Buketinizi hazırladılar, bayım!" Yurtsuz, sahipsiz bir insanın yalnızlığıyla kavrulduğundan, başını adamı gülümseten bir acizlike salladı. İçeri girip, parayı ödedikten sonra buketi kavrayan ince parmaklarını yavaşça sıktı. Seneler ne kadar da çabuk akıp gidiyordu, yetişmek imkansız.
Sokağı, melankolik bir havayla aydınlatan lambaları takip eder gibi yürüdü. Otuziki tane, beşer metre aralıkla dikilmiş isli lambalar. Ezberlemek için bir kaç defa bakması yeterdi Rain için, ancak bu yolda, aklı, mantığı ya da duyguları tamamen elinden alınıyordu. Hem nefret, hem de özlem... Zıt duyguların bir insanın kalbine yapabileceği en insafsızca baskıları yaşıyordu. Duyularını her zaman mükemmel derecede kontrol eden oğlanın elleri buz kesmiş, titriyordu. Mezarlığın yaydığı ıslak toprak kokusu, kendisine ceset kokusunu hatırlatıyordu. Nikola'nın ellerinde soğuyan bedeni, dudaklarından sızan cılız kan damlaları. Toprağın boyandığı bordo renk. Kapanan masmavi gözlerin ruhsuzluğu. Onun canına kıyan adî insanın ismini tekrar tekrar sormasına rağmen sadece "Kader" diyerek ölüşü. Duvara yaslandı kalbindeki korun şiddetine dayanamayıp. Sırtını yasladığı duvar bile iğrenç kokuyordu. Bahçenin kapkara toprağındaki ölü güvercine üşüşmüş barksız sineklerin vızlamasını farkedince nefretle kaşları çatıldı. Koyu renk kemiklerin tiksindirici manzarasını, O'na yakıştıramıyordu. O güzel bedenin çürüyüp gittiği gerçeğini yıllarca kabullenememişti. O, pamuk prenses gibi yıllarca tabutunun içinde, her canlının imrenerek baktığı, dokunmaya yüzsüz sineklerin bile kıyamayacağı bir beden olarak sonsuza dek kalmalıydı. Çürümemeliydi, kimse buna izin vermemeliydi. Saygısızca elini içeriye uzatsa, o buz gibi ele dokunabilmeliydi. Avuç içini dolan gözüne bastırıp duvardan zorda olsa ayrıldı. Lambalar burada son buluyordu, mezarlığa gelmişti. Demir kapıyı gıcırtısına aldırmadan toparlanarak araladı. Çakıl taşları, düz yolda yürümeye alışmış birini zorluyordu, yer yer devam eden yağmur yüzünden göremediği çamur birikintilerine basıyordu. Devam ederek ufak dostunun mezarını buldu. Onun karıştığı toprağa değen parmakları, ona dokunmuşcasına mutluluk veriyordu. kimse için söylemeye cesaret edemediği güzel dualarını etti. Cennette buluşacaklarını, ettikleri sohbetlerin orada hiç bitmeyeceğini, kimsenin kendilerine zarar veremeyeceğini, eskisi gibi yine dost olacaklarını fısıldadı, siyah renkli geniş şemsiyenin altından. Hep böylece yalnız olacağı, onun mezarını ziyaret etmekle yetineceği yerden, gençliğinin saf duygularını hediye ettiği dostunun mezarında, dua etti dakikalarca.