Ad: Xaymen Alex Jack
Soyad: Lothario
Kişilik Özellikleri: Çok sabit fikirli ve kararlıdır.. Sabır ve kararlılık onun en belirgin özelliklerindendir. Çevresindekiler şaşkın ve çaresiz olduğu zaman o; kaya gibi sağlam ve soğuk kanlıdır. Kendini tanımak için yaklaşıldığında içine kapanır; ser verir sır vermez. Kuşkucu ve kuruntuludur. Her konuyu bir anda kavramak ve gereken cevapları anında vermek onun için hiç de zor değildir. Gizli konuları araştırmaya bayılır. Pratik ve gerçekçi çalışmalara yatkındır. Oldukça zekidir ve her şeyi çabucak kavrar. Yalnız kaldığı zamanlarda kitap okumaktan hoşlanır. Başkalarının düşüncelerine pek fazla önem vermez, bencllik az da olsa kanında vardır. Sivri dilni başkalarına batırmaktan hiç çekinmeyecektir. Az konuşur. Onun için konuşmak zaman öldürmek için boş laflar etmek değildir. Gerçekten önemli olduğuna inandığı konularda söz söyler. Konuşmalarının gizli bir nedeni vardır. Daha çok başkalarını konuşturup onları dinler ve inceler. Oysa kendi konuşmaları kontrollü ve ölçülüdür. Duygusallık ona göre değildir. Soğukkanlı yapısı olaylardan hemen etkilenmesine engel olur. Bu yüzden birine karşı duygularını belli etmekte güçlük çekebilir. Aşka inanmaz. Bu yüzden oldukça çapkındır, çabuk eş değiştirir. Aradığını bulana kadar da bu türlü oyunlara devam edecektir.
Aile Geçmişi: Ailesi hakkında pek fazla şey bilmez.
Burç: Koç
Sevdiği Renkler: Açık Mavi
5 Satırlık bir Rp:
Gün ışığının o rahatsız edici sıcaklığı bedenini ele geçirmişken, sürekli –istemsizce- açılan gözlerini sonsuza değin kapamayı diledi. Beline kadar açılmış ince yorganı, bacaklarının ikide bir çarşafı itmesiyle yeri boylarken kapısının tıklatıldığını duydu; ama bunun gerçek mi yoksa uyku sersemliğiyle kafasında yarattığı bir hayal mi olduğunu anlaması gerçekten uzun sürmüştü. Birkaç dakika sonra kapı ardına kadar hızla açıldı ve içeri genç, alımlı bir bayan daldı. Yarısı aralanmış gözleri o tarafa döndüğünde tamamen açılarak öfkeyle parladı. Telaşe içinde fırladığı yatağından ayrılmak aynı zamanda üşümesine neden olmuştu, zayıf bedeninin titreyişleri bunu zaten kanıtlamaya yetiyordu. O anda üşümenin verdiği konuşamamazlıktan çok, hissedebildiği öfkenin can yakıcı ateşiydi. Kız kardeşinin yüzüne yerleşmiş, o hiç sevmediği alaycı sırıtış her geçen dakika daha da moral bozucu olurken kendini bir şeyler söylemeye zorladı; ama hiçbir faydası da yoktu. Can sıkıcı bir şey frak etmişti: başını onu görmemek için sağa doğru çevirdiğinde büyükannesinden kalma antik saati öğle vakitlerinin çoktan geçtiğini göstermekteydi, bu da Jamie’yle buluşamayacaklarının büyük ve tek olan işaretiydi.
“Sakıncası yoksa odamdan çık Nathalie. Çünkü eğer çıkmazsan seni ben çıkartacağım ve seni temin ederim ki bu hiç der hoş bir yolla olmayacak.” Kardeşinin sırıtışındaki o çaresiz yok oluşu yakaladığında içinde beliren zafer duygusu, mimiklerine yayılmış olan sinsi gülüşle belirginleşti, ardından ise bulüzünü çekiştirerek düzeltti; çünkü Nathalie’nin sürekli fiziğini süzüşü –kardeşi de olsa- hoş bir şey değildi ve genç adamı rahatsız ediyordu. Buna bir de öz kardeş olmadıkları gerçeği eklenince bir an için de olsa Nathalie’nin hiç de hoş olmayan şeyler düşündüğünü geçirdi içinden. Nathalie’nin babası ve Nathan’nın annesi birlikte yaşamaya başladığından beri evdeki her hareketi izleniyormuş gibi tedirginken Nathalie’nin garip davranışları onu tedirgin etmeye yetiyordu. Sürekli onunla uğraşması veya ona dokunmak için elinden geleni yapması ona göre hiç de normal olmamasına karşın, kendisi bundan o kadar da rahatsız olmadığını fark ederek kendine kızıyordu. Korktuğu şey ona karşı farklı duygular beslemekti ya da bunu kardeşçe bir yaklaşım olarak kabul ediyordu. Beynindeki düşünce karmaşası şiddetlenirken, kafasını meşgul eden anlamsız sorulara yanıtlar bulmayı denedi, yine de bir sonuca varamadı.
“Sakin ol Nathan, biz kardeşiz öyle değil mi? Yani, senin odana girmemde bir sakınca yok sanıyorum. Tam iki saat boyunca uyanman için kapıyı tıklattıysam da cevap vermedin, tek çarem belki de buydu…” Duraksadı. Son derece haksız olduğunu bildiği halde, sanki her şey Nathan’nın suçuymuş gibi üste çıkışı onu deli ederken, nasıl olur da bunu kanıtlayamazdı? Aklına onu üste çıkaracak bir söz bile gelmezken aslında Nathalie’nin haklı olduğuna, uyanmak istemeyerek kendisi uyumayı seçtiğine inanarak bakışlarını devirdi. Aptalca bir suçluluk duygusu vicdanını okşarken ve Nathalie bir şey söylemeden odadan çıkıp giderken tek kelime bile etmedi.