Anette Sophia Miller Muggle* Lütfen bir mesleğe ya da seçmen şapkaya başvuru yapın.
Mesaj Sayısı : 791 Nerden : İstanbul. Meslek : Öğrenci. Gerçek İsim : Pınar. Tarafı : İkisi de kölelik; tarafsız. Ancak bir seçim yapması gerekirse, Z.Y.'nı seçer... Kan Durumu : Safkan Rp yaşı : 13 Asası : Değişken Yüz. Evcil Hayvan : Baykuş. Kayıt tarihi : 06/07/09
| Konu: ~Anette S. Miller~ C.tesi Tem. 18, 2009 2:32 pm | |
| Ah, berbat bir gece. Dizaynını kendi üstlendiği odası, ona huzur veren tek şey bu evde. Sadece kendi odası varmış gibi davranıyor. Oturduğu yer muazzam bir malikâne değil de, sadece tek bir odadan oluşan kulübeymiş gibi... Odasına bir göz gezdiriyor ve yeniden ne kadar zevkli olduğunu bir kez daha anlıyor. Mavi tonları ona her zaman huzur vermiştir. Yüksek mobilyalı yatağı oldukça şık ve rahat. O yatağın içinde kendisi hep dünyada değilmiş, hiç var olmamış gibi hisseder. Bu çok hoş bir duygu olmasına rağmen, asla adını koyamaz. Yorganını, mavi renkli çiçekler bürümüş; bu nevresim takımına bayılıyor. Kapının karşısında kalan duvarda, ardına kadar açık, tavandan yere doğru inen pencereler var. Yine tavana monte edilmiş kornişlerden, bitişik duvara doğru bağlanan, odasındaki diğer mavi tonlarıyla son derece uyumlu perdeler sarkıyor. Yanyana duran iki pencerenin arasında, büyük bir sandığın sığabileceği kadar geniş olan bir boşluk var, ki bu boşluğu Sophia'nın aynasız şifonyeri doldurmakta. Odada, parkelerde boş kalan alanlara serilmiş iki halı var ve bunlar, odanın güzelliğine güzellik katıyor. Yatağının sağ tarafında içine kitaplarını ve bazı gereksiz ıvır zıvırları koyduğu camlı bir dolap, onun yanındaysa çalışma masası duruyor. Sol tarafında ise ayaklı bir sehpa var. Üzerini Sophia'nın en sevdiği kitaplar ve bir gece lambası işgal ediyor. Sol köşede, beyaz renkteki tek kişilik koltuğu duruyor. Hemen yanında ayaklı, başını koltuğa doğru uzatmış gibi görünen bir lamba daha bulunuyor. Yatağın karşısında kalan uzun duvar ise, tamamiyle giysi dolabına ayrılmış hâlde. Sophia'nın odası, kendisinin aksine son derece sıcak bir görünüm sergiliyor. Belki de, odasını dekore ederken siyah ve beyaz tonlarına daha fazla ağırlık vermeli... Ancak hayatındaki her şeyin siyah ve beyaz renklerinden oluşmasından nefret ediyor. Maviyi de çok sevdiğine göre, onu da hayatına katmalı. Odasından içeri giriyor ve ahşap kapıyı arkasından kapatıyor. Saat kaç? On mu, on bir mi? Umrunda değil. O gece uyumak istemiyor. Belki de, bir ışık yakmalı. Ancak karanlık ona çok daha iyi bir seçimmiş gibi görünüyor. Karanlıkta kendini çok ama çok güvende hissediyor. Gündüzleri her şey fazlaca ortada. Hem geceleri, yıldızlar var. Yıldızlar, onun olmazsa olmazları. Psikolojik sorunlarının olmamasının tek sebebi yıldızlar. O, daha ufacık bir çocukken içindekileri dökecek birini bile bulamadığında, yıldızlar onu kurtaran varlıklar oldu. Bu o zaman da böyleydi, şimdi de böyle ve gelecekte de böyle olacak. Yıldızların bir gün onu bırakıp gitmeyeceğini biliyor. Bu güveni sadece onlara karşı duyabilir. Yıldızlardan asla şüphe duymaz. Gerçi o küçücük ışıkların, yüz milyonlarca yıl öncesine ait olduğunu, kimseye söyleyemediklerini anlattığı bir yıldızın, aslında orada olmayabileceği ihtimali de zihnini kurcalıyor ancak ne zaman bu tip düşüncelere aklı kayacak olsa, hemen dikkatini başka bir yere yönlendiriyor. Güvendiği tek varlıklar olan yıldızlara ihanet etmek istemiyor -ya da onlar tarafından ihanete uğramayı-. Yıldızlar, onu bırakmazlar. Bir zamanlar ailesinin yaptığı gibi, onu şeytanca gerçeklerle nasıl başa çıkabileceği hakkında en ufak bir fikri bile yokken, yapayalnız bırakmazlar. Parkede, birini uyandırmamak ister gibi usulca adımlar atıyor ve, çok sevdiği beyaz ve rahat koltuğa kendini bırakıyor. Her şeye rağmen, *Bayan Miller'a son derece minnettar. Kadın onu yanına alarak sürünmekten kurtardı. Çok ama çok iyi bir insan olduğunu daha kaç kez kanıtlayabilir? Sophia, ona karşı bazı konularda haksızlık yaptığının bilincinde ancak elinde değil. Ona hiçbir zaman belli etmese de, içinden minnettarlığının dışında kocaman bir sevgi de besliyor. Güven değil, sadece sevgi. Kadının, istediği zaman Sophia'yı kapı dışarı edebileceğinin farkında, ki bunu yapmaması için hiçbir neden yok. Sessizce iç geçiriyor. Malikânenin bahçesinde -belki de buna orman denmeli- parıldayan sokak lambaları sayesinde, odasının içine hafif ışıklar süzülmekte. Bu ışklara aşina olmadığı söylenemez; senelerdir bu malikânede yaşıyor ve her gece, uyumadan önce bu ışıkları seyreder. Gözlerinin karanlığa alışmış olmasının da etkisiyle, odasını daha net görebildiği için memnun...
Bir ya da, bir kaç saat geçiyor. Düşündükleri arasında kayboluyor... Ancak bir süre sonra, düşünceleri onu boğmaya başlıyor. Geçmişin zavallı, gömek istemediği çizgilerde saklı anılar, derisinin altına ve oradan da kalbine süzülüyor. Bunun yaratmaya çalıştığı duyguyu reddediyor. "Üzüntü" denen kelimeyi tanımamakta, yaşamamakta kararlı. Bir şeyler yapmalıyım. Ne yapabilir? Saat gecenin körü olmalı, bu saatte ne yapılabilir ki? Aklı seneler öncesine, babasıyla satranç oynadığı bir güne dönmekte. Ah, hayır. Defolun, saçma düşünceler! Babası, çimenlerin hemen yanındaki satranç masasında, karşısında oturuyor ve Sophia'ya gülümsüyor. Size defolun dedim! Ancak bu böyle olmayacak. Kafa dağıtmalı... yapacak bir şeyler bulmalı... Belki de, biraz içmeli? Malikânenin mahzeninde sürüsüyle içki bulunduğunu biliyor. Fakat böyle bir yerde içmek, olsa olsa onu geçmişe daha fazla götürür. Hattâ belki, onu öyle bir yere taşır ki Sophia dünyaya geri dönmek istemez. Hep orada yaşar... Bunu yapacak potansiyele sahip olduğunun bilincinde. Aslında belki de, yaşamın taşıması son derece zor ağırlığına karşın yapılacak en kolay ve en rahat hareket bu; bir deli hastanesine kapatılmak. Bunu engellemek amacıyla yapabileceği herhangi bir şey de bulunmuyor üstelik. Eğer geçmişte yaşamaya daha fazla devam ederse, kesinlikle aklını yitirecek. Bu konuda yıldızların da elinden bir şey gelmeyecektir. Beyaz koltuktan kalkıyor ve odasını adımlamaya başlıyor. Yatağının yanından dönüyor ve çalışma masasına ulaşıyor. Masanın çekmecesinden bir kâğıt ve bir kalem çıkarıyor. Çabucak dışarı çıktığını, kendisi hakkında endişelenmemeleri gerektiğini karalıyor ve kalemi yerine koyarak kâğıt parçasını yatağının üzerine fırlatıyor. Odasına Bayan Miller ya da herhangi biri gelecek olursa, sorun çıkabilir. Gerçi kimsenin onu umursayıp da odasına uğrayacağını sanmıyor fakat yine de bir önlem alınmalı. Yazın, şeytanca insanı bir kapana sıkıştırmak ve ezmek isteyen sıcağına karşın, üzerine bir mont almak, ihtimal dahilinde bile değil. Yere fırlatılmış çantasını alıyor, omzuna takıyor. Yine usulca adımlar atarak, kapısının önüne geliyor ve kendini odadan dışarı atıyor. Uzun koridorun diğer ucu, karanlıkla birlikte hiç görünmüyor. Malikâne geceleri oldukça esrarlı bir görünüm sergiler. Usulca adımlar atarak iki merdiven iniyor. Ardından karşısına çıkan ilk kapıdan içeri dalıyor. Bu saatte, elbette ki herkes kendi mekânına çekilmiş hâlde. I. kattaki salonun da hoş bir dizaynı var. Bayan Miller gerçekten çok zevkli bir kadın. Duvara monte edilmiş, büyük ekran bir televizyon; hemen onun karşısında oturulabilecek, beyaz ve rahat, köşeli bir koltuk bulunuyor. Parkeler koyu bir kahverengi tonunda. Sophia hiçbirini umursamadan şömine tarafına doğru ilerliyor ve en ufak tereddüt etmeden çömelerek içine giriveriyor. Dışarı elini uzatıp avcunu dolduracak kadar uç uç tozu alıyor ve tekrar içeri çekiyor. Dudaklarını aralıyor; "Çatlak Kazan!" Bir an için gözleri odağını yitiriyor ve, koca bir boşluğun içinde fır fır dönmeye başladığını hissediyor. Bu hisse oldukça aşina olduğu söylenilebilir. Daha önce birçok kez, uç uç tozu ile gezinti yaptı. Bir kaç saniye geçiyor ve, bambaşka bir şömineden fırlıyor. Evet, tam olarak istediği yere geldi; Çatlak Kazan Barı. Çatlak Kazan'ın duvarları, kırmızı tuğlalardan yapılma. Bu hoş bir görünüm sergiliyor. İnsanların her biri, bir çeteymişçesine gruplaşmışlar ve kimse yalnız gezmiyor. Umrunda değil. İfadesiz bir tavırla yürüyor. Kimi masa, oldukça büyük bir grup teşkil ederken; kimi masada, yalnızca sevgililer oturuyor. Bazı masalardan kahkaha sesleri yükseliyor. Bu ortam, onda Bayan Miller'ın malikânesinden daha hoş bir duygu uyandırıyor. Yapacağı hareket belli, düşünmesine gerek yok. İçeceklerin dağıtıldığı kocaman büfeye doğru yol alıyor. Bir barmen, bardakları silmekle meşgul. Büfelerin önünde yükselen, normal boyutlardan daha yüksek olan taburelerden, kuytu bir köşede olanına gidiyor ve tepesine oturuyor. Kendisine bir Kaymak Birası söyleyerek, barmenin bir kadehe Kaymak Bira'sı dolduruşunu izliyor. Gerçekten de muazzam bir tadı var. Lezzeti yemek borusunu yalayarak aşağı iniyor ve bunun yarattığı duyguyu tarif edecek herhangi bir sözcük bulunmamakta. Tereddüt etmeden bardağı kafasına dikiyor ve bir kadeh daha söylüyor. Kafayı bulmam, değil mi? Tatsız düşünceler, Bayan Miller'ın malikânesinde kaldı. Çatlak Kazan'ın içinde yükselen seslerin hiçbiri Sophia'nın umrunda değil. Dikkatini çeken ilk ve tek şey, kendi sesini andıran bir sesin, içecek bir şeyler önerilmesine ihtiyacı olduğunu söylemesi oluyor. Bu ona garip geliyor. Bu mekânda bulunan insanların çoğu, ne içeceğini ve ne içmeyeceğini -içemeyeceğini- gayet iyi bilir. Dudakları, ne yaptığını bilmeden aralanıyorlar ve ağzından "Kaymak Birası." sözcükleri dökülüyor. Bunu niçin yaptığı hakkında herhangi bir fikre sahip değil. Ancak yüzünü bile ona çevirmemesine rağmen, sesi kendisininkine benzeyen kıza içki önerisinde bulunduğunu idrak edebiliyor. Her neyse. | |
|
Babette Grishold Muggle* Lütfen bir mesleğe ya da seçmen şapkaya başvuru yapın.
Mesaj Sayısı : 405 Nerden : İstanbul. Meslek : Öğrenci. Gerçek İsim : Pınar. Patronus : Kunduz. Tarafı : Kesinlikle... Çok iyi. :P Kan Durumu : Safkan Rp yaşı : 19 Özel Yetenek : Dırdırcı. xD Evcil Hayvan : * Kayıt tarihi : 11/07/09
| Konu: Geri: ~Anette S. Miller~ C.tesi Tem. 18, 2009 3:06 pm | |
| Betimleme:30/30 *Betimlemelerin müthiş! Resmen ben de oradaydım. Daha ilk paragraftan sana 30 puan vermeyi aklıma koymuştum zaten. Betimleme yapacağım diye kasıntı bir hâl de sergilememişsin. (:
Uzunluk:15/15 *Bir Rp bu kadar olmalı zaten. (: Tam kararında.
Renk Düzeni:14/15 *Gri ve maviyi yakıştıramadım pek...
İmla Düzeni:20/20 *Hiçbir hataya rastlamadım ben. (:
Yazım:20/20 *Sıradan bir kurgu. Ancak çok akıcı. (:
Toplam:99 | |
|