Nylénia Calanthe Muggle* Lütfen bir mesleğe ya da seçmen şapkaya başvuru yapın.
Mesaj Sayısı : 23 Gerçek İsim : Ceren Tarafı : Taraf nedir? Ne işe yarar? Kan Durumu : Safkan Rp yaşı : 13 Evcil Hayvan : Vynsié - Kedi Kayıt tarihi : 03/07/09
| Konu: Nylénia Ptsi Ağus. 03, 2009 6:11 pm | |
| "Bayan Burns ben de safran çiçeğinin kokusunun çok baştan çıkartıcı olduğunun farkındayım ama sizin için kullanabileceğim bir nota olmaktan çok uzak ne yazık ki." "Ancak size de açıkladığım gibi Bayan Providentia, kocamı etkilemem gerek. Başka kişilere eğilim göstermesinden korkuyorum."
Feodora'nin ince elleri tam hint sümbüllerinin durduğu rafat uzanacaktı ki, sabahtan beri başının etini yiyen kadının son söyledikleri yüzünden ondan habersizce kıvrılan dudaklarını örtmek için kullanması gerekmişti. Sabahın yedisinden beri başında durmuş, kocasını hala etkilemek gibi boş bir umuda tutunmuş olan kadına acımadan edemiyordu. Yıllarca kendisinden başkasını düşünmemiş bir kadını Burns, tahmin etmenin de ötesinde biliyordu bunu. Kendisi anlatmıştı çünkü. Genç ve güzel olduğu zamanlar kocasıyla sadece parası için evlenmişti ve hâkimiyet ondaydı ama şimdi birçok şey değişmişti. Artık kocası ona yaklaşmıyordu ve kadın da maddi açıdan zarar göreceğinden endişe ediyordu. Acıma duygusunun yanına şimdi bir de tiksinme de eklenmişti. Para uğruna satmıştı işte kendini kadın. Sokaktaki fahişelerden bir farkı yoktu Feodora'ya göre. Bir an için ona berbat bir parfüm üretmek istedi. Belki de kadın bunu hak ediyordu. Gözleri Hint sümbüllerinin hemen yanındaki ısırgan otuna kaydı. Kadının şu anda ona bakmadığını biliyordu. Çantasının içinde ne varsa artık onunla meşguldü. Tam elleri ısırgan otuna doğru uzanacaktı ki, içinden yükselen bir ses bunu yapmaması gerektiğini fısıldadı kulağına. Yapmamalıydı. İçinde kadına karşı en ufak bir acıma olmamasına rağmen bütün hayatını dağıtmak adına bir isteksizlik duymaya başladı. Elleri tekrar Hint sümbülüne değdiğinde kahverengi gözlerini şimdi ona sabitlemiş kadına döndü. "Sizi anlıyorum Bayan Burns. Ancak safran çiçeği sizin kişiliğinize uygun olmayacaktır. Sonuçta parfüm biz kadınların görünmez elbisesidir değil mi?" Bu neydi böyle? Ne zamandan beri, insanlara moral vermek adına konuşmaya başlamıştı. İnce kaşlarını hafifçe çatarak, elindeki Hint sümbüllerinin tohumlarının içindeki suyu özel bir iğne ile alıp üst nota olarak az sonra işi bitecek olan parfüm şişesinin içine dâhil ettikten sonra, merakla onu inceleyen kadına döndü. "Bu çiçeğe Hint sümbülü denir. Genelde Muson Asyası'nda yani Hindistan'ın verimli topraklarında yetişir. Şu pembe yaprakları görüyor musunuz? Rivayete göre Manekiri adında bir kız, mutlu hayatını mahveden adamdan kurtulmak için dua eder ve bu çiçeğin yapraklarına dönüşür. Çünkü Hint sümbülü daha önceden kar beyazı taç yapraklara sahipmiş. Bu nedenle mutluluk ve şans dileği ile kadınlar bu çiçeğin tohumlarından koku üretirler. Ben de sizin için aynı şeyi istiyorum. Üstelik bu çiçeği kokusu hafif ve rahatlatıcıdır. Safran kışkırtıcıdır ama sizin istediğim koku olmaktan çok uzakta." Neden bu kadar dil döktüğünden emin olamadan, ince camdan bir çubukla parfümü karıştırdı. Bütün notaları ekledikten sonra bu yapılması gereken son işlemdi. Eğer bu işlem yapılmazsa, kokular birbirine karışmaz ve kötü bir sonuç çıkardı ortaya. Yaklaşık yarım dakikalık bu işlemden sonra, pembe renkli şişeyi sahibine uzattı. Genç kadının hala safran istediğini biliyordu ama katı kuralları vardı ve dönmeye de niyeti yoktu. Yüzüne sevimli bir gülümseme iliştirerek müşterisine son ikna turunu atmaya başladı. "Bakın, ilk önce parfümü bir deneyin. Eğer hala beğenmezseniz içine çok az da olsa safran özü eklerim ama ben bu ihtimali çok düşük buluyorum. " Bayan Burns, küçük burnunu şişeye yaklaştırdı ve bir dakika kadar sonra yani kokuları algıladıktan sonra geri çekildi. "Düşük bulmayın Bayan Providentia. Öyle bir ihtimal artık kalmadı. Çok teşekkür ederim. Yalnız ne kadar ödeyeceğimi konuşmadık?" Feodora para meselesini her zaman önceden hallederdi ama bu sefer unutmuştu. Bunun nedeni de belliydi; Emilie. Dükkânına geldiği günden beri kafası başka yerlerdeydi. Lanet olsun! Bir insanın en yakın arkadaşı bu kadar kafa karıştırmamalıydı! Geceleri rüya yerine eski anıları girip duruyordu. Hogwarts duvarları, Ortak Salon, mavi-bronz renkler, Emilie, Helen... Kalbi bu karmaşanın tam ortasında kalmış, çıkacak bir yer arıyordu. Rahatça nefes bile alamıyordu. Ruhsal bunalımlarını bir köşeye iterek, müşterisine döndü ve kafasından otomatik bir rakam söyledi. Emeğini karşılayacak bir miktardı. "Ancak Bayan Burns biliyorsunuz ki ben burada fazla para bulundurmuyorum. Gringotts'taki hesabıma gönderirseniz daha iyi olur. Cin Greviech'e gidin. Hesabıma o bakar ve isim de sormaz." Bayan Burns, elindeki parfümü küçük bir çocuğun elinde şeker tutması gibi tutarak ışıldayan gözlerle oradan ayrıldı. Artık yeteri kadar yalnız kalan Feodora, kolundaki ince kayışlı saate baktı. On bire sekiz vardı. Biraz dinlenebileceğini düşünürken, aklına şimşek hızıyla düşen ve asla unutmaması gereken not yüzünden, iksir odasından fırladı. Bugün Mezunlar Partisi vardı.
Feodora, odasından içeri girdiğinde nasıl bu kadar aptal olabileceğini konusunda kendine bir kaç güzel söz(!) bahşederken, siyah halının üzerine uzanmış Jynxie onu kayıtsızlıkla izliyordu. Muhteşem güzellikteki kedi elbette ne olduğunu anlayamıyordu ama sahibindeki telaşı o da anlamış olacaktı ki, safir mavi renge sahip ve üzerine küçük, şeffaf mavi kristallerle değişik hint modelleri işlemiş bir örtüyle kapatılmış yatakta iyice başucuna kaydı. Çünkü Feodora, eline gelen kıyafetlerden beğenmediklerini tüm gücüyle yatağa atıyordu. Uzun zamandır alışverişe çıkmamış olmasından dolayı doğru düzgün bir şeyi kalmamıştı. Son iki haftadır cumartesi günü de dâhil her gün dükkânı açmak zorunda kalmıştı. Paraları olmasına rağmen, aklı olmayan zengin büyücüler randevularını unutuyordu çünkü. Kronos'un gününde dükkânını açmak içini sıksa da, işini düzgün yapabilmek adına kendi kanunlarına karşı geliyordu. Hışımla giyebileceği bir şey ararken, en sonunda koyu kırmızı bir elbisede karar kılmıştı. Kırmızının pek rengi olduğu söylenemezdi ama nedense onu ilk gördüğü anda almak istemişti. Bir iki dakika sonra kıyafetinin ince askılarını düzelttikten sonra geriye sadece saçlarını düzeltmek kalmıştı. Makyajı hala en az sabahki kadar kusursuzdu. Saçlarını açık bırakmaya karar verdi. Ne de olsa ciddi bir toplantı değildi bu, eski günleri anmak için toplanıyordu herkes. Beş on dakika sonra Omnia Mutanter'den çıktığında üzerine aldığı kıyafetinden bir ton daha koyu cübbesi, salık saçları ve kusursuza yakın zarafeti ile Knockturn Yolu'ndan geçen erkek ve kadın büyücülerin gözlerini kamaştırdığını elbette biliyordu.
***
Parti alanına yaklaşırken, içinde oluşan duygu kabarmalarıyla baş edemez hale gelmişti. Her şey ona başka şeyleri anımsatıyordu. Görkemli şato'nun korunaklı çatısı altında geçirdiği günlerin hayatının en güzel günleri olduğunu şimdi daha iyi anlıyordu. Bir daha mutlu olma şansı verilmemişti zaten ona. Bir birinci sınıf olarak onları karşılayan profesör onlara burası sizin ikinci eviniz olacak, demişti. Yarı yarıya haklı çıkmıştı. Sadece burası onun ikinci evi olmamıştı. Hogwarts onun sahip olabildiği tek yuvaydı. Huzurlu olmayan bir ev, aciz bir anne yerine Helen ile burada tek başına kalmayı tercih etmişti. Gözlerinin önüne Ravenclaw armalı cübbesiyle Helen geldiğinde, olduğu yerde titredi. Bütün bedeni bir anda boşanırken, bunu kimseye belli etmemek adına mavi gözleriyle Ravenclaw masasını aradı. Acilen oturması gerekiyordu yoksa dizleri onu daha fazla taşımayabilirdi. Yavaş olmasına özen gösterdiği adımlarla, masaya ilerlemeye başladığında belki de buraya hiç gelmemeliydim, diye düşündü dükkânımda oturmalı ve müşterileri beklemeliydim. Ancak bu düşünce, LS üyelerinin kusursuzca düzenlediği bahçedeki detayları fark edince birden yok oldu. LS bir şey yaptığı zaman zaten kusursuz olması beklenirdi. Slytherin onuru bu demekti. Her şeyde mükemmel olmak. Elizabéth'i ve arkadaşlarını bir ara şahsen tebrik etmeliydi. Belki de dükkânından istedikleri bir şey varsa hediye edebilirdi. Herkese göre bir şey bulmak onun için zor değildi. En sonunda masaya yerleştiğinde Ravenclaw masasında az kişi bulunması canını sıkmıştı. Ne yani bu kadar az kişi mi hala geçmişini hatırlıyordu? Sinirle dişlerini gıcırdatırken, ona doğru gelen mavinin en çok sevdiği tonunu üzerinde incelikle taşıyan genç kadını görünce, geçmişin acı hatıraları bir süreliğine Feodora'nın belleğinin derinliklerinde kayboldu. Kalbinin yarısına sahip olan ikinci kişi karşıdan, yüzünde özlediği gülümsemesi ile geliyordu.
Anitchka Glazkova. Bu diğer insanlar için gayet basit bir isim olabilir. Hatta birçok kişi Rus mu Bulgar mı onu bile karıştırabilir ama Feodora için bu isim her zaman yıldızlarla yazılmış olacak. Onu gördüğü ilk anı dün gibi anımsıyordu. Ekspres'e binmek üzerelerdi o gün. Hava bunaltıcı sıkcaktı ve Feodora yüzünü limon yemiş gibi somurtmuş Helen'in aksine otuz iki diş gülümsüyordu. O önünde yeni bir sayfanın açıldığının farkındaydı. İki kelime konuşamayan annesinden kurtulmak üzereydi ve rutubet kokan o eve bir sene gelmeyecekti. Gerçek mutluluk buydu ona göre. Helen de onun aksine gitmek istemiyordu. Feodora kardeşine ilk defa o gün kızmıştı. "Aptal olma Helen. Aptal bir balıkçı köyüne sinip ölmeye niyetin yok herhalde." Keşke, o balıkçı köyünde kalıp ölseydin Helen, diye düşündü Feodora hüzünle. Ancak yapabileceği bir yoktu artık. Kardeşine terslenmiş olmasının etkisiyle, onun da yüzü asılmıştı. Kardeşinden uzakta bir yere oturmak amacıyla-yoksa aklına gelenleri söylemeye devam edecekti- kendine bir yer ararken, rastgele girdiği bir kompartımanda sakince, tek başına oturan bir kızla karşılaşmıştı. Pek cılızdı kız, bacaklarının inceliğini siyah çoraplarının altından anlayabiliyordu. Teni de çok solgundu. Acaba adını bilmediği bir kıtlık bölgesinden mi geliyor, düşüncesiyle ona bakarken kız izlendiğini fark etmiş konuşmuştu. "Neden oturmuyorsun? Az sonra her yer dolar." Feodora kendini, bir sincap çevikliği ile koltuğa attığında kız ona dostça bakışlar atıyordu. Küçük gözleri daha kısılmış olmasına rağmen, açık mavi olduğundan emin olduğu gözler ona mutluluk vermişti. "Benim adım Anitchka. Bu sene başlıyorum Hogwarts'a. Sen?" Feodora onun sıcak ses tonunun etkisi altında daha da yumuşamış ve şimdi dünyaya gösterdiği kalkanlarını indirerek konuşmaya başlamıştı. "Ben de Feodora. Benim de ilk senem bu. Ve.. Biraz korkuyorum." İlk defa tanıştığı birine saklaması sıkıca tembihlenen bir duyguyu açtığı için kendini içinden sıkıca azarlarken, Anitchka sözü almıştı bile. " Korkmasaydın aptal olduğunu söylerdim. Demek ki sen zeki birisin. Hiç olmazsa bir şeyleri önemsiyorsun. Adını pek sevmedim ama. Dora desem olur mu? Daha çok yakışıyor sana. " Konuşma bu şekilde uzayıp giderken, yolculuğun sonunda kendisine uygun bir arkadaş bulabildiği için mutluydu. Nereden bilebilirdi ki, ruhundan arta kalan ne varsa onunla paylaşacağını? Kimsenin ona Dora demesine izin vermezdi ondan başka. Ya da Feo demesine. Emilie ve Anitchka seslenebilirdi ona bu şekilde. Feodora o cılız kızın ona iyice yaklaştığını fark ederek ayağa kalktı. İnce kollarını, Anitchka'ya dolarken parfümünün altından arkadaşının kokusunu alabiliyordu. Ona fark ettirmeden bu kokuyu içine çekerken, aklında yanlış bir düşünce yoktu. Onu dört haftadır görememişti ve kokusunu bile özlemişti onun. Emilie'nin kokusuna da hasret kaldığı gibi. " Her zaman olduğu gibi yine mükemmelsin Dora! " Feodora, bu iltifatla gülümserken, genç kadını daha dikkatle inceledi. Hala zayıftı ama on bir yalındaki cılızlıktan tamamen kurtulmuştu. Bütün İslav kadınları gibi oda duru ve kusursuz bir güzelliğe sahipti. Üzerindeki kısa elbise biçimli bacaklarını ortaya çıkartmıştı. Feodora, onu masaya oturtarak önünde duran ateş viskisinden bir yudum aldı. "Senin kadar güzel olmam mümkün değil, Ani." Feodora ona doğru kadeh kaldıran ve okuldayken de peşinde dolaşan aptal Hufflepuff öğrencisi ile göz göze geldiğinde-adını bile hatırlamıyordu- başını hızlıca aksi yöne çevirdi. Okuldayken güzel bulunduğunu bilirdi ama erkekler özel olarak onunla ilgileniyorlardı ve nedenini hiçbir zaman anlayamamıştı. Tamam, güzel olabilirdi ama ergenlerin bu kadar üzerine gelmesine anlayış geliştirememişti. Tekrar Anitchka'ya dönerken, yüzündeki iğrenmiş ifadeyi silmeye çalışıyordu. "O adamı hatırlıyorsun değil mi? Altıncı sınıfta bana evlenme teklif etmişti ama şimdi adını bile anımsamıyorum." Yüzünde hafifçe eğlenen bir gülümseme yerleşirken, ince parmağı kadehinin tepesinde geziniyordu. "Çok uzun zaman olmuş Ani. Bir kere daha anladım, burasının evim olduğunu. Sen de benim kadar özledin mi burayı?" Gözleri LS masasına döndüğünde, masanın biraz hareketli olduğu gözünden kaçmamıştı. Dinlemekten büyük keyif aldığı şarkı bittiğinde, sahneye gözlerini çevirdi. Sadece sese odaklanmıştı çünkü sesin sahibine bakmamıştı. Ivalainé güzel sesiyle bir kere daha etkilemeyi başarmıştı insanları. Herkes gibi o da alkışlamıştı bu yeteneği.** Başka bir sitede başka bir adımla yaptığım rp'dir. | |
|
Loranne Elizabeth Widmore Muggle* Lütfen bir mesleğe ya da seçmen şapkaya başvuru yapın.
Mesaj Sayısı : 1028 Nerden : Mersin - G.Antep ;) Meslek : Öğrenci -_- Gerçek İsim : Seda. Tarafı : Karanlık Kan Durumu : Saf - Kan Rp yaşı : 25 Evcil Hayvan : Kayıt tarihi : 03/07/09
| Konu: Geri: Nylénia Ptsi Ağus. 03, 2009 6:21 pm | |
| Rp'nin size ait olduğunu bana PM yoluyla kanıtlayınız. | |
|
Loranne Elizabeth Widmore Muggle* Lütfen bir mesleğe ya da seçmen şapkaya başvuru yapın.
Mesaj Sayısı : 1028 Nerden : Mersin - G.Antep ;) Meslek : Öğrenci -_- Gerçek İsim : Seda. Tarafı : Karanlık Kan Durumu : Saf - Kan Rp yaşı : 25 Evcil Hayvan : Kayıt tarihi : 03/07/09
| Konu: Geri: Nylénia Ptsi Ağus. 03, 2009 6:44 pm | |
| Cümlelerin çok akıcıydı, fazla tasvir yapıp anlatımı boğmamışsın. Akıcı ve güzel. Ayrıca 3. tekil kişisen okuyupta bu kadar gerçekçi hissettiğim ender Rp'lerden biriydi.
Betimleme : 30 İlk başta çok uzun gözükse de bence çok yerinde ve iyiydi. İki bölümden oluşması değişik bir görünüm yaratmış. Uzunluk: 15 Renkler konusunda söyleyebileceğim hiçbirşey yok, uyumlu ve güzel görünüyorlardı. Renk Düzeni: 15 Bir önceki Rp Puanlamasında da söylediğim gibi kullanmayı unuttuğun virgüller anlam yığılmasına ve anlatım bozukluğuna yol açıyor. Buna dikkat edersen daha iyi olur. Bunun dışında bir hata yoktu. İmlâ: 13 Betimlemeleri cümlelere serpiştirmen sadelik ve akıcılık kazandırmış. Ayrıca daha ilk cümleden anlatımın çok güzeldi ve kurgun çekiciydi. Okuyucuyu sıkmayan bir Rp. Yazım:20 Rp Puanın: 93 + 2=95 | |
|