|
|
| Yalnızlık... | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
Fred James Clooney Muggle* Lütfen bir mesleğe ya da seçmen şapkaya başvuru yapın.
Mesaj Sayısı : 13 Nerden : Dünya Meslek : Öğrenci Tarafı : Aydınlık Kan Durumu : Safkan Rp yaşı : 13 Kayıt tarihi : 07/07/09
| Konu: Yalnızlık... Perş. Tem. 09, 2009 3:22 am | |
| Fred kendini çok yalnız hissediyordu.Hogwarts'ın açılmasına çok az kalmıştı.Fakat o hala endişeliydi.Eline bir kitap alıp yatağına uzandı.Ve okumaya başladı.Kitabın sonuna geldiğinde zamanın nasıl geçtiğini anlamamıştı.Günün yarısını evde geçirmişti.Dışarıya çıkmaya karar verdi.Sisli Göl'e doğru yürümeye başladı.Sonunda Sisli Göl'e varmıştı.Göl kenarına oturup düşünmeye başladı.Hava gittikçe kararmaya başlamıştı.Fred buraya muggle'ların pek gelmediğini biliyordu.O yüzden asasını çıkardı ve kitaptan öğrendiği "Lumos" büyüsünü uyguladı.Fredin etrafı aydınlanmıştı.Kendini çok yalnız hissediyordu.Yeni insanlarla tanışmak istiyordu. Banka oturdu ve sırt çantasından bir kitap çıkarıp okumaya başladı. Kitap bayağı ilgisini çekmişti. | |
| | | Anette Sophia Miller Muggle* Lütfen bir mesleğe ya da seçmen şapkaya başvuru yapın.
Mesaj Sayısı : 791 Nerden : İstanbul. Meslek : Öğrenci. Gerçek İsim : Pınar. Tarafı : İkisi de kölelik; tarafsız. Ancak bir seçim yapması gerekirse, Z.Y.'nı seçer... Kan Durumu : Safkan Rp yaşı : 13 Asası : Değişken Yüz. Evcil Hayvan : Baykuş. Kayıt tarihi : 06/07/09
| Konu: Geri: Yalnızlık... Perş. Tem. 09, 2009 4:19 am | |
| Gökyüzü, nadir pofuduk bulutlarla kaplı. Güneş parlıyor*, parladıkça ortama neşe saçıyor. Işıklarının narince dokunduğu noktalar umut doluyor. Parladıkça dünyaya umut saçıyor, ancak onun esas umut ışıkları; uzak yıldızlar. Yıldızları, istisnasız her gün düşünür. Çoğu şey ona yıldızları çağrıştırır. Hava mis kokusunu etrafa, dalgalar hâlinde saçıyor. Koku, mavi ve yeşil renkleriyle, bir bütünmüş gibi, koklanan değil de görülen bir şeymiş gibi hoş bir ahenk içinde. Güzel bir haftasonu. Kulaklıklarından hoş bir müzik sesi yükseliyor; müziği çok sever. Bach'ın kanonlarından biri, duygu patlamalarını Anette'in kulaklarına koyveriyor. Bu onda hoş bir duygu uyandırıyor ve dünyadaki en ufak nesne bile, kulağında canlanan müzikle bir anlam kazanıyor. Ayakları onu bir yerlere arşınlıyor -kendisi bile farkında değil. Sadece yürümüş olmak için adım atıyor. Çoğu zaman yalnız, ancak yalnızlığıyla mutlu. İnsan görmek istemiyor. İnsanlar, dünyayı mahveden pis yaratıklardır. Yürüyor.. yürüyor ve yürüyor... Sokakların içinden, caddelerden geçiyor ve kendini, Dipsiz Orman'ın kıyılarında buluyor. Bu gölün yakınlarında olduğunun işareti. Göle gitmek, böyle bir havada hoş olabilir. Orada kimseye rastlayacağını da zannetmiyor zaten. Müzik, Bach'ın kanonunun ihtişamlı bir notasıyla sonlanıyor ve Vivaldi eşsiz müziğini, Anette'in beyninde sergilemeye koyuluyor. Dört Mevsim albümünün içinde olan Yaz uyanıyor dünyada. Bu bir ironi olarak düşünülebilir aslında, ancak notalar hüzünlü sayılabilir nitelikte ki onları bu mutlu güne uydurmak mümkün değil. Daha yeni çıkmış olan, beş tuğla boyutlarına sahip, müzik çalmaya yarayan aletin bir tutşuna basıyor ve Chopin'den Romantic Piano isimli parça yükseliyor. Güneş batmakta. Evet, bu parça gerçekten de ortama uygun olabilir. Hava sonsuz maviliğini bırakıp, Güneş'in batmakta olduğunu haber veren bir kızılımsı tona bürünüyor. Gölse bu kızılın izlerini taşıyor ve yansıtıyor. Göl gerçekten de, bu sakin hâliyle çok hoş görünüyor. Geçen günlerde, aynı yerde Sean'la yaşadığı deneyimlerden sonra bile, bu mekâna karşı herhangi bir güvensizlik bulamıyor içinde. Hattâ doğruyu söylemek gerekirse, o günden sonra buraya daha çok alıştı; artık buraya geldiğinde hiç hüzünlenmiyor. Toprakları arşınlamaya devam ederken, Güneş'in eşsiz batışını seyrederek bir kez daha büyüsünün etkisine kapılıyor. Ortam afallatıcı bir güzelliğe bürünüyor. Anette, beş tuğla boyurundaki müzik çalmaya yarayan makinesini çantasına tıkıyor. Müzikten asla bıkamaz, ancak hava karardığı için etrafa kulak vermesinde fayda olduğunu düşünüyor. Birkaç baykuşun öttüğünü işitiyor. Mekân yeniden esrarlı havasına bürünüyor. En az on metre ötesinde bir ışık parıldadığını görüyor ve buna bir anlam veremiyor. Herneyse. Oturacak bir yere ihtiyacı var. İlerliyor ve o ışığın, birinin asasından çıktığını, o birinin de bankta oturmuş kitap okuduğunu görüyor. Yorgun, ama hayır. Yalnızlığını, sessizliğini bozmaya hiç ama hiç niyeti yok. Hem o kişinin de yalnız kalmak istediğine, nerdeyse emin... Ancak bu düşünceler ona saçma görünüyor. Eğer birbirlerini görmezden gelip yok sayarlarsa, gerçekten de kimse birbirinden rahatsız olmaz. Katı toprağın üzerinde, hızlı tempodaki adımlarını yavaşlatıyor ve gidip bankın, oturan oğlanın en uzak köşesine oturuyor. Gölün üzerine yansıyan Ay'ın ışıkları, muazzam bir görüntü sergiliyor...
*-out: Havanın, site kurgusuna göre yağmurlu olmasını istemedim ve böyle bir düzenleme yaptım. Sorun olmaz umarım..
En son Anette Sophia Warren tarafından Perş. Tem. 09, 2009 10:52 am tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi | |
| | | Fred James Clooney Muggle* Lütfen bir mesleğe ya da seçmen şapkaya başvuru yapın.
Mesaj Sayısı : 13 Nerden : Dünya Meslek : Öğrenci Tarafı : Aydınlık Kan Durumu : Safkan Rp yaşı : 13 Kayıt tarihi : 07/07/09
| Konu: Geri: Yalnızlık... Perş. Tem. 09, 2009 4:57 am | |
| Fred düşüncelerine dalmış oturuyordu. Elindeki kitaba bakıyor gibi görünüyordu. Ama aslında yaşadıklarını düşünüyordu. Hogwarts onun için harika olacaktı. Burayı seviyordu. Çünkü sessiz ve sakindi. Burada arkadaş bulmayı çok seviyordu. Ne zaman buraya gelse yeni bir arkadaşı oluyordu. Düşüncelerine dalmışken gelip bankın kenarına oturan kızı farketmedi. Birden hafif bir rüzgar çıktı bu güzel havada. Fred buna şaşırmıştı. Bu arada rüzgardan kitabın sayfalarından birisi uçup yere düşmüştü. Fred eğilerek onu almaya çalışırken yanında oturan kızı farketti.Ne ara gelmişti? Hiç farketmemişti. Muggle olamazdı. Eğer muggle olsaydı elindeki asayı görünce korkmuş ve paniğe kapılmış olurdu. Fakat kız oldukça sakin bir şekilde oturup ona doğru bakıyordu.Fred asasına doğru bakıp "Nox" diye fısıldadı. Sabah olduğunu farketmemişti. Bu yüzden ışığı kapadı. Uzun bir süredir burada kitap okuyor olmalıydı. Bu arada kız hala ona bakmaktaydı. Fred kıza doğru bakıp : "Merhaba Ben Fred. Tanışabilir miyiz?" diye sordu | |
| | | Anette Sophia Miller Muggle* Lütfen bir mesleğe ya da seçmen şapkaya başvuru yapın.
Mesaj Sayısı : 791 Nerden : İstanbul. Meslek : Öğrenci. Gerçek İsim : Pınar. Tarafı : İkisi de kölelik; tarafsız. Ancak bir seçim yapması gerekirse, Z.Y.'nı seçer... Kan Durumu : Safkan Rp yaşı : 13 Asası : Değişken Yüz. Evcil Hayvan : Baykuş. Kayıt tarihi : 06/07/09
| Konu: Geri: Yalnızlık... Perş. Tem. 09, 2009 12:17 pm | |
| Saniyelerin saatlere dönüştüğü bu yerde, kendini bir rüyadaymış gibi hissediyor. Ailesine, o gece için geri dönmeyeceğini bildirdi. Her ne kadar kabul etmediklerini bilse de, umrunda bile değil. Yaşına göre olgun davranışlar sergilemiyor belki ama ebeveyninin yanında durmaktan pek de haz ettiği söylenemez. Bankın diğer ucundaki oğlan kendisini farketmiyor ve bu, onu çabucak unutmasını çok daha kolay hâle geliyor. Havadaki hafif esinti, yumuşak ve narin dokunuşlarla yüzünü yalıyor; bu çok hoş bir his. Saatlerce öyle kalabilir, ki kalıyor da. İlk bir saat boyunca gölün muazzam manzarasını seyrediyor, ancak ondan sonraki saatlerde hiçbirini beyni algılamamaya başlıyor. Gözleri, bu dünyadan çok daha uzak bir noktaya kilitlenmiş durumda. Dışarıdan bakan biri onun transa falan geçtiğini düşünebilir. İyi satrança oynar. Satranç oynamaktan son derece hoşlanır. Yenildiğindeyse, hiç durmadan, günlerce yenene kadar uğraşabilir. Aşırı hırslı biri olduğu söylenilemez, ancak satranç konusunda kesinlikle öyle. Çok küçüklüğünden beri satranç oynar. Babası her zaman onun genlerini aldığını söyler. Zaten ona oynamayı öğreten de, babasıdır. Hogwarts'a gittiğimde satranç oynayacak birilerini bulabilir miyim acaba? Bu düşünce, o daha düşünmeyi düşünmeden zihninde beliriveriyor ve böyle bir şey düşündüğüne şaşırıyor. O her zaman kendine yetmedi mi? Aİlesine güvensizliği bu yüzden değil mi? Her neyse. Hogwarts'ın hayatındaki en iyi deneyim olacağına nerdeyse emin. Ebeveynlerinin yaşadıklarını dinlemek bile onu ne kadar da heyecanlandırıyor. Aynı olaylarda kendisini düşünmek bile kalp çarpıntısına neden olur! Hogwarts... Şu an bu sözcük onun için sadece bir esrardan ibaret. Gittiğinde de öyle olacağını biliyor. Bu sözcüğün en ince ayrıntısına kadar esrarını çözmekte kararlı. Kapalı kalan sırlardan pek hoşlanmaz. Okul gerçekten olacacak. Babasının anlattığı Büyük Salon'u görmek için sabırsızlandığını fark ediyor. Evet, Hogwarts için sabırsızlanıyor. Hogwarts Cadılık ve Büyücülük Okulu... Bir baykuşun ötüşüyle yerinden sıçrıyor. O kadar dalmış ki, sürekli devam eden bu ses, ona aniden başlamış ve tonundan çok daha yüksek bir sesle patlak vermiş gibi geliyor. Bu küçük ses, tekrar gölün kenarına dönmesini sağlayan ses oluyor. Tek değişiklik, Ay'ın yeri değişmekte. Şimdi tam tepelerinde ve göle dikmeler yolluyor. Aslında, bu gece de nerdeyse Hogwarts kadar esrarlı olabilir. Zaman geçiyor... Sıcak bir yaz gecesi, ancak hafif esinti bunalmasını önlüyor. Yıldızlar ışıl ışıllar. Bu onu mutlu etmek için yeterli bir sebep. Başını kaldırıp onları incelemeye başlıyor. O ufacık noktacıkların, görünenin milyon katı olduğu düşüncesine inanmak, olduça garip bir his yaratıyor. Işıkların olmadığı bir ortamda, gökyüzü geceyle birleşitiği için yıldızlar elle tutulabilirmiş hisi yaratıyor. Onların küçücük olduğu o kadar gerçek ki. Uzayı bilememekten nefret ediyor. Evrenin öbür ucunda nelerin olup bittiğini, ya da bitmediğini merak ediyor. Onları öğrenmenin hiçbir yolu yok. Hogwarts'ta bunu da yapabilmeyi öğrenmek istiyor ancak bunun imkânsız olduğunu biliyor. İç geçiriyor. Güneş'in doğuşu, en az batışı kadar mükemmel bir görünüm sergiliyor. Önce, çok ama çok hafif bir aydınlık parıldıyor, doğuda. Ardından gökyüzünün o tarafı açık bir mavi tonuna bürünüyor. Yavaş yavaş, Güneş sahneye alkışlarla açılış yaparcasına, gökyüzüne ihtişamlı bir giriş yapıyor. Anette, bir kez daha bu görüntüye hayran oluyor. Güneş'i de sever, ne de olsa o da bir yıldız. Ancak Dünya'ya olan yakınlığından pek hoşlanmıyor. Güneş biraz daha yükseliyor. Anette'in gerçekten uykusu yok. Bunu çok garipsiyor. O her zaman uyumayı seven birisi olmuştur. Evet, Güneş doğdu. Büyüleyici gecenin sonu, ihtişamlı Güneş oldu. İksinin de ayrı güzelliği olmasına rağmen, gündüzler Anette için son derece sıradan. Geceden beri ilk kez sağa sola bakıyor ve yanında gördüğüne inanamıyor. Bir hayret nidası dudaklarından kaçmak üzere. Geçen gece bankta yanına oturduğu oğlan hâlâ orada duruyor. İnanamıyor ve inanmak istercesine tekrar bakıyor. Oğlan hâlâ kitap okumakta. En az Anette'in gece boyu hâli kadar dalgın olacak ki, hâlâ ışık saçan asasını önünde tutuyor. Hafif esintiyle kitabının yere düşen sayfalarından birine eğiliyor ve havanın aydınlanmış olduğunu fark ederek solgun ışığını söndürüyor. İlk kez Anette'e bakıyor. Belki de, o da onu ilk kez gördü... Oğlanın konuşması zaman almıyor. Anette'e selam verdikten sonra, kendisini tanıtıyor ve tanışmak istediğini belirtiyor. Anette yüzünü ifadesiz tutmaya özen gösteriyor. Yeni insanlarla tanışmaktan hoşlanmaz. Ancak nezaket kurallarına göre kendini tanıtması gerektiğini biliyor. Kollarını bedenine doluyor ve yüzünü göle çevirerek konuşuyor; "Ben Anette Sophia Warren. Ancak derhal gitmeliyim. Tanıştığıma memnun oldum" diyor ve malikânenin yolunu tutuyor. -out: Bitirilmiştir. | |
| | | | Yalnızlık... | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|