Marie Lily Mc. Queen Muggle* Lütfen bir mesleğe ya da seçmen şapkaya başvuru yapın.
Mesaj Sayısı : 13 Nerden : Paris XD Meslek : Müzisyen Gerçek İsim : Duygu... Patronus : Panter Tarafı : Karanlık Taraf Kan Durumu : Safkan Rp yaşı : 17 Özel Yetenek : Görücü Evcil Hayvan : Aslan Kayıt tarihi : 13/09/09
| Konu: Marie Lily Mc. Queen C.tesi Eyl. 26, 2009 5:15 pm | |
| Sıska vücudunu acımasızca döven yağmur damlalarına aldırış etmeden hızla takip ediyordu yüz metre ötesinde koşan adımlarla ilerlemekte olan uzun ince silüeti. Rüzgar, soğuk damlalar karşısında savunmasız kalmış ıslak bedeninin kasılmasına ve şiddetle titremesine neden olsa da adımları olabildiğine kararlıydı. Sıcacık barda taze kaymak birasını büyük bir zevkle yudumlayıp, yan masada üç yaşlı, iyi giyimli büyücünün dedikodularına kulak misafiri olduğu o mutlu dakikaların ardından pencereden dışarıya, yağmur altında koşuşturan büyücülere şöyle bir göz atıp o tanıdık silüeti görmesinin ardından yalnızca onüç dakika ellialtı saniye geçmişti ki ayaklarının aniden yerden kesildiğini hissetti. Bir saniyenin yarısı kadar süre sonra büyük bir gürültüyle ıslak zemine dizüstü düşmüştü. Onca patırtıya rağmen çevresindeki kimse onunla ilgilenmiyor, hatta onu farketmiş bile görünmüyorlardı. Suratındaki acı ifadesini gizlemede karşılaştığı büyük başarısızlığın izleriyle doğruldu, yüzüne yapışmış ıslak, kızıl saçlarını bir hışım geriye atıp kanayan ellerle dizlerine sarıldı. Oracıkta, ıslak, kan ve çamur içinde otururken iğrenç göründüğünün farkındaydı. Oracıkta yere uzanıp hıçkıra hıçkıra ağlama fikri geçen her an ona daha cazip geliyorduysa da doğrulup takip etmekte olduğu silüeti aradı. Lakin tamamen ortadan kaybolmuşa benziyordu. Hayal kırıklığı ve acıdan dolan gözlerinden süzülen damlalar yağmura karışırken dümdüz yolda ilerlemeye ve adamın cisimlenmemiş olduğunu ummaya çalıştı. Yavaş yavaş inmekte olan gece ile birlikte sokak daha karanlık ve daha ıssız bir hal almaya başlasa da, ike ayrılan yol ağzına gelinceye dek baştaki kararlılığı ve boş olması muhtemel umuduyla devam etti. Sol sapağa göz attığında yolun kendisini daha dar, ıssız ve karanlık bir sokağa götüreceğini farkettiyse de, hayatında belki de ilk kez mantığını değil de hislerini dinleyerek adımlarını o yönde hızlandırdı.
Henüz iki dakika bile geçmemişti ki, takip ediyor olduğu silüetin, çıkmaz sokağın sonunda öylece duruyor olduğunu gördüğünde büyük bir heyecan dalgası kapladı tüm bedenini, belki de onu bekliyordu. Çamurdan alacalı bir renge bürünmüş ıslak saçları, kan ve çamur desenleriyle başarısız bir batiği andıran gülkurusu cüppesi ve acınacak haldeki suratıyla oracıkta duran eğer altı yaşında bir kız çocuğu olsaydı belki insanda acıma ve şevkat duygularını uyandırabilirdi, fakat onsekiz yaşında bir bayan için fazla absürt idi. Kısaca, yıllardır birbirini görmeyen abi kardeşin buluşması denilince akla gelen klişe kusursuzluktan hiçbir iz yoktu. Ne diyeceğini bilemediğinden -ki bilse bile, dili damağına yapışmış olduğundan söyleyebileceğini sanmıyordu- yavaş adımlarla adama doğru yaklaşıp adamın omzuna usulca dokundu. Bir kaç dakika bekleyip herhangi bir tepki alamayınca farkedilmediğini düşünüp bir şeyler söylemeye karar vermişti ki, adamın yavaş hareketlerle ona dönmekte olduğunu görüp, söyleyeceklerinin bekleyebileceğine kanaat getirdi. Adamın abisi olduğundan herhangi bir şüphe duymasa da yüzünü görmek için can atıyordu. Hissettiği coşkuyla karışık heyecan adamın yüzünü -daha doğrusu yüzü yerinde olması gereken boşluğu- gördüğünde önce mide bulantısı, sonra da korkuya dönüştü. Eli, asasının olması gereken yere gidip orada büyük bir hiçlik ile karşılaştığında, sokağın ortasında yere kapaklandığında onu düşürmüş olduğu gerçeğiyle karşı karşıya kalmıştı. Bir anlık afallamanın ardından kafasını kaldırıp adama aktığında, onun bambaşka bir yaratığa -sonra bunun normalinin on katı boyutlarında bir akbaba olduğunu anlayacaktı- dönüşmekte olduğunu gördüğünde koşmaya çalıştıysa da yorgunluk, korku ve heyecandan kasılmış olan bacakları birbirine dolandığından kendini bir anda yerde yatıyor buldu. Emekleyerek kaçmaktan başka şansı kalmamıştı, fakat ellerinin ve dizlerinin parçalanmış olması hiç de yardımcı olmuyordu. Henüz yaşınız onsekiz ise ölümü fazla düşünmez, ciddiye almazsınız, Ingrid için de geçerliydi bu. Yaşlandığı zaman öyle ya da böyle öleceğini düşünmüştü kelebek kadar hayatı boyunca. Henüz 18 yaşındayken akbabaya dönüşmüş, suratı olmayan bir adam yüzünden öldürülmek fikri pek de cazip gelmese de, saçlarından bir tutamın akbaba tarafından yolunduğunu hissettiğinde pek fazla şansı olmadığını anlamıştı. Öbek öbek yolunmuş saçları havada uçuşurken daha fazla dayanamayacağını anlayıp oturdu. Dizkapağı kemikleri o kadar beyazdı ki ayışığında parlıyorlardı...
Kendi bağırışları uyandırmıştı onu. Sadece bir rüya klişesini kendi kendine tekrarlamaya çalışırken saçlarının yolunmakta olduğunu farketmesi pek de uzun zaman almamıştı. Yataktan öyle bir sıçradı ki, yerde uzanırken buldu kendini. Neden ürktüğünü bilmeden çığlık atmaya devam etti bir kaç dakika boyunca. Oysa ki, saçlarını yolmakta olan şeyin baykuşu Patty olduğunu farkedeli bayağı oluyordu. Kalbi göğüs kafesinden çıkacakmış gibi çırpınırken, güvende olduğunu bile bile, küfürler yağdırarak asasını aramaya girişti. Onbeş, yirmi dakika sonra nefesi düzene girmiş, ve daha sağlıklı düşünebilir duruma geldiğinde sinirli sinirli ötmekte olan baykuşun ayağına baktı. Yeni bir mektup yoktu fakat; kendi gönderdiği de gitmişti. "Onu bulabildin mi?" diye sordu baykuşa, sesi çatlak ve kırgın da çıksa ufacık bir umut seziliyordu derinlerde. Baykuş olumlu ya da olumsuz olarak değerlendirilebilecek hiçbir hareket yapmadı, sadece sinirli sinirli bakmaya devam etti. Kız, yataktan yavaşça doğrulup ilerideki büyük valizin içinden bir şeyler çıkardı; yemesi için kuşa uzattı. Bir kaç dakika boyunca odada volta atıp sorusunu tekrar yönelttiğinde, baykuşun çoktan uyumuş olduğunu farkedip iç çekmekle yetindi. Sonra, aniden komodine doğru çevirdi adımlarını ve yüzyıllardır orada duruyormuş gibi görünen eski, tahta bir kutuyu alıp yatağının üzerine bıraktı. Usulca araladı kapağını; içinde büyüklü küçüklü, üzerlerinde kargacık burgacık yazılar ve tarihler bulunan kağıt parçaları vardı, bir zamanlar abisinden gelmiş olan baykuş postaları... Beceriksiz, titreyen parmakları kutunun diplerine doğru yol aldı, tekrar yukarı çıktıklarında bir resmi tutuyorlardı. Üzerinde tarih atılı, yıpranmış fotoraftan oldukça uzun sarı saçları olan, zayıf, mavi gözlü bir adam ve üç sene önceki Ingrid el sallıyorlar ve gülümsüyorlardı. Abisinin o sıcacık gülüşüydü çocukluğuna dair hatırladığı tek şey. 11 yaşına kadar hiç dışarı çıkmadığı bu hapishanevari malikanede, anne babasını dahi ismen bilirken onunla tek ilgilenen kişidi abisi. Günde bir iki saatliğine de olsa yanına gelişi, oynadıkları oyunlar canlandı gözünde. "Abim..." diye fısıldadı usulca; "Nerelerdesin? Lütfen, lütfen hayatta olduğuna dair bir işaret ver. Tabii eğer..." Cümleye devam etmek yerine resme sarılıp öylece uzandı yatağa, gözlerinden süzülen yaşlara bu sefer engel olmadı, en nihayetinde onların varlığından haberi olan tek kişi yine kendisiydi. | |
|
Vladimir Stepan Nieltsev Chornoye Pravda Solisti/Piyanisti & Rol Oyun Akademisi Üyesi
Mesaj Sayısı : 1269 Nerden : İzmir ~ Bakü. ^^ Meslek : Ne iş olsa yaparım. Malum işsizlik var. :P Tarafı : Sağ-sol-ön-arka. Kan Durumu : Safkan Rp yaşı : 19 Evcil Hayvan : Kaoru. Maalesef evcil değil. Kayıt tarihi : 17/07/09
| Konu: Geri: Marie Lily Mc. Queen C.tesi Eyl. 26, 2009 10:14 pm | |
| Rp akademisine katılmadan puan yükseltmeye başvuramazsınız. | |
|