| Bakanlık Çalışanı Alımları | |
|
+5Alexander James Zaccor Max Miller Tom Jackson Carolyn Anna Miler Robert Brandon Eclipse 9 posters |
Yazar | Mesaj |
---|
Robert Brandon Eclipse Seherbaz
Mesaj Sayısı : 755 Nerden : Balıkesir Meslek : Seherbaz Gerçek İsim : Taha Tarafı : Aydınlık Kan Durumu : Safkan Rp yaşı : 30 Asası : Aklın Zaferi Özel Yetenek : Metamofmagus, Zihinbendar Evcil Hayvan : - Kayıt tarihi : 02/07/09
| Konu: Geri: Bakanlık Çalışanı Alımları Perş. Tem. 02, 2009 7:07 pm | |
| Adı-Soyadı:Robert Eclipse İstediği Bakanlık Bölümü:Bakan Günlük Online Süresi:3-4-5-6 Örnek Rp:Ilık bir yağmur başlamıştı.Geceden beri sürüyordu bu yağmur.Artık sıkıntı vermeye başlamıştı.Yatakhanenin penceresinden dışarıya baka baka ruhu bunalmıştı Edward'ın.Soluklaşmıştı iyice rengi.Gece'den beri uyumadığı için gözlerinin altı morarmıştı.Pazar günleri okulun olmaması sayesinde bazı geceleri tek başına geçirebiliyordu.Güneş yeni yeni altın saçaklarını gönderiyordu çevreye.İçerde horlayan öğrencilerin ve yağmurun sesi de olmasa Edward dünyanın durduğunu söyleyebilirdi.Güneş sanki bugün biraz ürkekti.Altın saçaklarını çok ağır yayıyordu.Bu da demek oluyorduki herkes biraz daha uyuyacaktı.Edward yatakhanenin içindeki horultuların azaldığını düşünüyordu ki horultular artmaya başladı.Hatta uğultuya dönüyordu.Alt ranzadan gelen uğultular kulaklarını tırmalıyordu.Alt ranzadaki arkadaşının adı Robert'tı.Yastığını ona doğru fırlattı.Yastık horlamasını yarıyarıya indiriyordu artık.Robert'ın ailesine acımaya başlamıştı.Her gece çığlıklar içinde yatmak.Biraz kıkırdadı ama sessiz olmaya çalıştı.Kimseyi rahatsız etmek ve kendi huzurunu bozmak istemiyordu.Onların uyanması kendinin de kalkıp giyinmesinin yaklaştığını gösteriyordu.Çünkü bütün arkadaşları papağan gibi aynı şeyi tekrarlıyorlardı.'Gelmiyor musun?'Edward kimseyi kırmak istemediğinden artık söyletmeden bunu yapıyordu.
Dışarıya tekrar baktığında yağmur durmak üzere diyebilmek istemişti ama yağmurun şiddeti gündüz gözüne iyice artmıştı.Edward şimsekleri görmeye başladığına bile yemin edebilirdi.Şimşekler çaktıkça herkes birer ikişer uyanıyordu.Sonunda herkes uyanmıştı ama kimse gitmek istemiyor gibiydi.Uzun bir sessizlik oldu yatakhanede.Edward sessizliği bozmak istercesine: -Günaydın. Dedi.Sonra ranzadan aşağıya indi.Yere ayak attığında yerin buz gibi soğuk olduğunu fark etti.Yüzünü buruşturdu: -Müdür galiba dilekçe bekliyor.Yerler buz gibi.Bizim ölmemizi mi istiyorlar ne? Dedi.Terliğini dolabından çıkardı ve tam giyecekken yerlerin ısıtılmaya başlandığını fark etti.Sonra gülerek: -Birileri sesimi duydu galiba. Dedi.Sonra onu kimsenin kaale almadığını fark edince terliğini dolaba tıktı.Üstüne giyeceği cübbesini çıkardı.Okulun tatil olduğu günlerde cübbe giymek çok mantıksız geliyordu.Bu sırada Geniş yatakhanenin geceden kalma loş ışığının söndüğünü fark etti.Ayakkabısını çıkardı.Terliğini yerine tıktı.Üstünü hızlıca değişti.Ayakkabısına geçirdi ayaklarına.Yatakhanenin kapısını sertçe kapattı ve ortak salona doğru ilerlemeye başladı.Merdivenlerden birer ikişer iniyordu ki ayağı takıldı ve sendeleyerek yere düştü.Aklından'' Neyseki ortak salonda kimse yok'' diye düşündü.Bu sırada düştüğünde kolunun korkuluklardan sıyrılıp kanadığının farkında değildi.Gayet rahat bir biçimde ortak salondaki dolapta bulunan tatlılardan yemeye başladı.Kahvaltı yerine iyi oluyordu.Hergün yulaf ezmesi yemekten bıkmıştı.Bu sırada kan yere damlıyordu ve ortak salonu kan izleri ile dolduruyordu.Tatlısını yerken bir tanesi yere döküldü ve almak için eğildiğinde yerdeki kan izlerini gördü ve bir çığlık attı.Herkes yerinden fırlamıştı.Edward ise kolunun kanadığını yeni fark etmişti.Çok utanıyordu.Kimse görmden tatlıları ve kaşığı yeni alevlendirilmiş sönümeye attı.Kaşık erimeye başlamış ve tatlılar yanıyordu.Direk Tuvalete doğru koştu kolunu sildi ve cebinde geçen aydan kalma yara bandıyla kesiği sardı.Oradan doğru Büyük salona gitti.
Pardon en altın renklendirmesi görünmemiş. | |
|
| |
Carolyn Anna Miler Muggle* Lütfen bir mesleğe ya da seçmen şapkaya başvuru yapın.
Mesaj Sayısı : 114 Nerden : Esk Meslek : Sihir Bakanı Kan Durumu : Safkan Rp yaşı : 35 Asası : Beyaz Cesaret Özel Yetenek : Meta Evcil Hayvan : Ruby[Husky] Kayıt tarihi : 02/07/09
| Konu: Geri: Bakanlık Çalışanı Alımları Perş. Tem. 02, 2009 7:10 pm | |
| Başvurunuz kabul edilmedi.. Nedeni:Zaten bir bakan'ımız var :) | |
|
| |
Robert Brandon Eclipse Seherbaz
Mesaj Sayısı : 755 Nerden : Balıkesir Meslek : Seherbaz Gerçek İsim : Taha Tarafı : Aydınlık Kan Durumu : Safkan Rp yaşı : 30 Asası : Aklın Zaferi Özel Yetenek : Metamofmagus, Zihinbendar Evcil Hayvan : - Kayıt tarihi : 02/07/09
| Konu: Geri: Bakanlık Çalışanı Alımları Perş. Tem. 02, 2009 7:12 pm | |
| Pardon ben görmemişim.Baş seherbaz olarak şeederseniz olur. | |
|
| |
Carolyn Anna Miler Muggle* Lütfen bir mesleğe ya da seçmen şapkaya başvuru yapın.
Mesaj Sayısı : 114 Nerden : Esk Meslek : Sihir Bakanı Kan Durumu : Safkan Rp yaşı : 35 Asası : Beyaz Cesaret Özel Yetenek : Meta Evcil Hayvan : Ruby[Husky] Kayıt tarihi : 02/07/09
| Konu: Geri: Bakanlık Çalışanı Alımları Perş. Tem. 02, 2009 7:15 pm | |
| Yaşını 30 ve üzeri yaparsanız olabilir.. 23 yaşında bir baş seherbaz saçma olacaktır..
En son Carolyn Anna Miller tarafından Perş. Tem. 02, 2009 7:17 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 2 kere değiştirildi | |
|
| |
Robert Brandon Eclipse Seherbaz
Mesaj Sayısı : 755 Nerden : Balıkesir Meslek : Seherbaz Gerçek İsim : Taha Tarafı : Aydınlık Kan Durumu : Safkan Rp yaşı : 30 Asası : Aklın Zaferi Özel Yetenek : Metamofmagus, Zihinbendar Evcil Hayvan : - Kayıt tarihi : 02/07/09
| Konu: Geri: Bakanlık Çalışanı Alımları Perş. Tem. 02, 2009 7:16 pm | |
| | |
|
| |
Carolyn Anna Miler Muggle* Lütfen bir mesleğe ya da seçmen şapkaya başvuru yapın.
Mesaj Sayısı : 114 Nerden : Esk Meslek : Sihir Bakanı Kan Durumu : Safkan Rp yaşı : 35 Asası : Beyaz Cesaret Özel Yetenek : Meta Evcil Hayvan : Ruby[Husky] Kayıt tarihi : 02/07/09
| Konu: Geri: Bakanlık Çalışanı Alımları Perş. Tem. 02, 2009 7:17 pm | |
| Peki hemen veriyorum rütbenizi :) | |
|
| |
Tom Jackson Muggle* Lütfen bir mesleğe ya da seçmen şapkaya başvuru yapın.
Mesaj Sayısı : 5 Patronus : Tek boynuzlu at Tarafı : Aydınlık Kan Durumu : Safkan Rp yaşı : 22 Evcil Hayvan : Tek boynuzlu at Kayıt tarihi : 02/07/09
| Konu: Geri: Bakanlık Çalışanı Alımları Perş. Tem. 02, 2009 9:29 pm | |
| Adı-Soyadı: Tom Jackson İstediği bakanlık bölümü: Seherbaz Günlük online süresi: 4-5 saat Örnek rp: Başka bir sitede bunu kullanmıştım, ana karakter bir ölüm yiyen ------------------------------------------------------------- Ay ışığıyla aydınlanmış dar bir patikada aniden bir silüet belirdi. Bir an asasını kaldırıp etrafa göz gezdirerek kıpırdamadan durdu. Sonra, yalnız olduğuna kanaat getirerek asasını pelerininin altına soktu ve çevik adımlarla yürümeye başladı. Patikanın sol tarafında yabani otlar, sağ tarafında ise özele kırpılmış bir çit vardı. Adam yürüdükçe, pelerini de bileklerine çarpıp duruyordu. "Geç kalıcam." diye düşündü Tom. Çit, adamın ayak seslerini boğuyordu. Sağ tarafından bir hışırtı gelmesiyle Tom gene asasını çekti, hışırtının geldiği yöne doğrulttu ve tıslarcasına "Avada Kedavra!". Büyülü sözler ağzından çıktığı an, asasından fırlayan yeşil ışık sesleri çıkartan zavallı tavşanı vurdu. Tavşan önce hava fırladı, sonra ipleri kesilmiş bir kukla misali yere düştü. "Sadece bir tavşanmış." diye mırıldandı Tom. Sonra hızlı adımlarla yoluna devam etti. Dümdüz ilerleyen patikanın sonundaki karanlıktan, elmas biçimindeki alt kat pencereleri parıldayan bir malikane yükseliyordu. Tom kapıya doğru ilerlerken ayaklarının altındaki çakıllar takırdadı. Kapı,kimse tarafından gözle görülür bir biçimde açılmamasına rağmen, o yaklaşınca içeri doğru savruldu. Salon uzun ve gösterişli bir masanın çevresinde oturan sessiz insanlarla doluydu. Tek ışık kaynağı, üzerinde yaldızlı bir ayna bulunan güzel,mermer bir şömine rafının altında gürüldeyen ateşdi. Tom bir an eşikte oyalandı ve gözleri karanlığa alışınca, hemen masanın başındaki silüetin yanına gidip önünde eğilerek "Affedin lordum, geç kaldım." dedi. | |
|
| |
Carolyn Anna Miler Muggle* Lütfen bir mesleğe ya da seçmen şapkaya başvuru yapın.
Mesaj Sayısı : 114 Nerden : Esk Meslek : Sihir Bakanı Kan Durumu : Safkan Rp yaşı : 35 Asası : Beyaz Cesaret Özel Yetenek : Meta Evcil Hayvan : Ruby[Husky] Kayıt tarihi : 02/07/09
| Konu: Geri: Bakanlık Çalışanı Alımları Cuma Tem. 03, 2009 6:25 am | |
| Başka bir rp ile tekrar başvurun.. Mümkünse uzun olsun. | |
|
| |
Max Miller Muggle* Lütfen bir mesleğe ya da seçmen şapkaya başvuru yapın.
Mesaj Sayısı : 124 Patronus : Kartal Kan Durumu : Safkan Rp yaşı : 26 Asası : Sevginin Mantığı Özel Yetenek : Animagus Evcil Hayvan : yok Kayıt tarihi : 02/07/09
| Konu: Geri: Bakanlık Çalışanı Alımları Cuma Tem. 03, 2009 11:16 am | |
| Adı-Soyadı: Max Miller İstediği bakanlık bölümü: Seherbaz Günlük online süresi: 6-8 saat
Örnek rp:
Max, gecenin geç saatlerinde ses çıkartmadan odasına kapanmıştı. Birkaç saat sonra gözlerini kapadı ve şömineden gelen çıtırtıların onu rahatlatmasına izin verdi. Sıradan bir sabahtı, her zaman ki gibi masasının başında uyuya kalmıştı, aniden dışarıdan yükselen bir çığlık sesiyle uyandı. Biranda masadan kalktı, bir köşeye atmış olduğu üstünü hızla alırken ağzında mırıldandığı, birkaç kelime, onun içindeki çaresizliği dışarıya vuruyordu. Pencereden dışarıya baktığında kimseyi göremedi. Umursamaz bir tavırla içeri girip bi kahve aldı ve yazdığı kitaba devam etmeye başladı...
Biraz sonra hayatının aslında ne kadar boş ve anlamsız olduğunu düşünerek kalkıp yüzünü yıkadı ve aynaya baktı eskiden yanında olan herkesin yok olduğunu fark ederek.’’Lanet olsun!’’ diye bağırarak masanın üstündeki kahve dolu fincanı yere fırlattı. Can sıkıntısıyla odanın etrafında dolaşmaya başladı. Pencerenin önünden geçerken yağan yağmurun pencereyi hırpalarcasına yağdığını gördü ve biraz daha yakınlaştı, büyük bahçenin ortasındaki bankta bir bayanın yalnız başına oturduğu gördü. Üstüne bir palto alarak, kapıdan dışarı çıkmaya koyuldu. Orta kapının arkasındaki şemsiyelerden birini hızla çekerek açtı ve bahçeye yöneldi. Bahçeye çıktığında yağmurun hafiflediğini fark etti, çiseleyen yağmur eşliğinde kendisini bulmaya başladı. İçine çektiği toprak kokusu ile temiz hava birbirine karışmıştı neredeyse. İçini kaplayan soğuk hava bir sigara yakmasını istiyordu sanki… Yavaş ve sakin adımlarla banka doğru yürümeye başladı. Yaklaştıkça netleşen kadını tanımıyordu. "Merhaba, yalnız oturmak için yanlış bir zaman değil mi?" dedi gülümseyerek ve şemsiyeyi bayanın da üstünü kapatacak şekilde aralarına aldı. Bayan buğulanan gözlüğünü çıkartarak, ona baktı ve çıkardığı zarif bir mendille gözlüğü narince sildi.’’Her şeyin olduğu gibi bununda bir bedeli var. Hastalanmak pahasına bu güzel havayı yaşamaya değer ama şimdi kalkmam gerekiyor. İyi Günler’’ diyerek ve yavaşça kalkarak çöken sisin yardımıyla çabucak gözden kayboldu. Max, sigarasını yaktı ve kısa bir süre sonra evden çantasını alarak bakanlığa gitmek için hazırlandı. Bakanlıktan dışarı çıkrığında artık yeni görevini almıştı. Adını bile duymadığı bir kasabada yaşayanlarm hakkında bir rapor hazırlaması gerekiyordu. Ucu açık bir bitirme tarihiyle yola çıktı. Uzun ve yorucu bir yolculuk geçirmişti. İki ay kadar kasabada yaşayarak, kasaba halkının güvenini kazandı. Her gece çevredekiler hakkında düşüncelerini kitap yığınlarının en altında sakladığı bir not defterine karalıyordu. Son günlerde bu bilgileri özetleyerek bakanlığa sunabileceği bir dosya haline getirmişti. Bakanlığın bu iş için 2 yıldan daha uzun bir süre ayırmak istemesi onu şaşırtmıştı. Belki de buralardaki dağınık kasabaları dolaşıp onlar hakkında da rapor hazırlayabilirim. Diğer gün kimseye haber vermeden oradan uzaklaştı. En yakın yerleşim merkezine ulaştığında hava kararmıştı. Saat’e baktığında zaman gerçektende çok çabuk geçmişti. Loş bir ışıkla kapısı aydınlatılmış küçük bir bar denilebilecek bir yere girdi. Masaların çoğu doluydu. Herkes mutluydu, kısa konuşmalardan sonra kahkahalar yükseliyordu. Kapıdan uzak bir masada yalnız bir bayan oturuyordu. İzin isteyerek yanına geçip oturdu zaten oturabileceği başka bir yer de yoktu. Sabaha karşı sohbetleri iyice ilerledi, Max daha önce hiç bir bayanı kendine bu kadar yakın hissetmemişti. Üç hafta sonra beraber yaşamaya başladığı Eva’yla hayatının sonuna kadar sürdürebileceği bir birliktelik içine girmişti. Kısa bir süre Eva kendini az da olsa geri çekmeye başladı ama Max her şeyi eskisi gibi yaşamaya devam ediyordu. Bu toz pembe hayat, Eva bir sabah ortadan kaybolana kadar devam etti. Aradan çok zaman geçmişti. O gittikten sonra renkler, mevsimler solmaya başlamıştı. Uzun süre kaldığı ve onu terk eden sevgilisini beklediği bu küçük kasabada sıradan bir gündü. Kapının çalınmasıyla Max heyecanlandı. Hızla kapıyı açtı, gelenler bu kasabada yaşayan gençlerden birkaçıydı. Onları içeriye davet etti ve sohbet etmeye başladılar. Niye şimdi geldiler ki diye düşündü. Konuşmalar ilerledikçe neden geldiklerini anladı.
Sarışın olanı “iki aydır evde ne bi ışık nede bi ses var, herkes merak etti ve bakmamız için bizi yolladılar.” dedi. Max, iki aydır masa başında kitap yazmakla meşguldü. “Size ne?” demeyi çok isterdi.
Biraz sonra küçük kız “ Bir yıl kadar önce buraya gelen orta yaşlı arkadaşınız sizin yanınızdan çıkıp giderken, tüm olanları öğrendik, sizin için çok üzülüyoruz. Artık babam sizin hakkınızda buradan gidip kendi hayatını yaşamalı diyor” dedi.
Yarım saat daha konuşup evden ayrıldılar.
Küçük kızın ağlamaklı konuşması onu derinden etkilemişti. Sabaha kadar gözünü kırpmadan düşündü. Gün ağarmaya başlamıştı. Max, ayrılık sahnelerinden her zaman nefret etmişti. Bir ara hiç bir şekilde haber vermeden çekip gitmeyi bile düşünmüştü ama bu onlara haksızlık olur gibi geliyordu. Uzun süredir yaşadığı ortamdan ayrılmak çok kötü bir durum gibi görünüyordu ama bir yandan da değişimin iyi olacağını düşünüyordu. Bu bölgeden hatırlayacağı sadece iki veya üç yaşıtı ve o küçük kız olur gibi geliyordu. Burdan ayrılması çok güç olacak gibi görünüyordu. Daha kimseye haber vermemişti. Barda söylemeyi planlıyordu söylemenin zorluk derecesini henüz kavrayamamış olması ona sıkıntı veriyordu. Ne diyecekti sanki? -Hoşça kalın arkadaşlar ben gidiyorum mu? Olabilirdi fakat fazla duygusuzca kaçıyordu. Burda yaşayan aile sayısı çok azdı geriye kalan büyük çoğunluk kasabayla tek gecelik aşk yaşayan göçebe insanlardı. Aşk... Evet, başka birinde tatmadığı 'gerçek' sevgiyi dışarıdan hayalet kasaba gibi görünen bu yerde bulmuştu. Veda sırasında söyleyeceği şeyler onun için çok önemliydi ama geleceğe yönelik hiç bir şey olmayacaktı çünkü planlarına göre bir daha buraya gelmek gibi bi hataya düşmeyecekti.
Çantasına eşyalarını dolaptan çıkarttığı gibi attı, yazdığı kitabı, çalışmalarını, planlarını, son olarak yanından hiç ayırmadığı muggle kalemini atarak kapattı. Üstündeki kıyafeti incelemeye başladı. Gözlerinden hüzün akıyordu adeta. Aynaya boş boş bakıyor ve düşünüyordu. Ne olurdu şimdi kapıyı açıp gelse? diye içinden geçirerek odanın içerisinde dolanmaya başlamıştı. Saat daha çok erkendi ama onu uyku tutmamıştı. Çantasını sırtına vurarak merdivenlerden aşağıya doğru yavaşça inmeye başlamıştı. Evini de çok özleyecekti... İçinden avazı çıktığı kadar bağırmak geliyor fakat yapamıyordu. Özgür olduğunu hissedemiyordu bir türlü. Mutfağa doğru ilerlemeye başlamıştı. İçeriden Eva’nın güzel sesiyle şarkı söylediğini duyuyordu. Çantasını kapıya doğru fırlattı. Hemen mutfağa koştu ama gelen ses birden kesildi. Gözleri dolmaya başlamıştı. Kapıya doğru ilerlerken kapının yanında duran dolabın aynasına bakarak kendisini süzmeye başlamıştı. Perişan bir haldeydi. Çantasını alarak kapıdan çıktı. Her zaman büyük bi özenle düzelttiği saçlarını dağınık bıraktı. Kapıyı çekerek evden dışarı atmıştı kendisini... Saat çok erkendi, kasabanın en kalabalık sokağına çıktı. Kimseler yoktu. Kollarını açıp gökyüzüne baktı. Hayatındaki bu hüzünlü havadan kurtulması gerekiyordu.
“1.5 yıldır evden çıkmıyorum, çok mu kilo almışım ne?” diye kendi kendine konuşmaya başladı, hafifce gülümseyerek yoluna devam etti.
Önünden geçeceği son eve geldi. Arkasına dönüp uzun ve kimsesiz yola el salladı. Ağzındaki karamel tadıyla gözlüğünü taktı ve ilerledi. Dolaşarak, her şeyi not ederek, durup fikirlerini yazarken zamanın nasıl geçtiğini anlamamıştı. Saat gece yarısına varmak üzereydi. Etraf karanlığa bürünmüştü ama ışığa ihtiyaç yoktu. Max, ay ışığının bu kadar parlak olduğunu o gece anlamıştı. Bu kadar sessizlik ve karanlık her zaman Max’i korkutur. Çünkü küçükken yaramazlık yaptığında dolabına saklandığı günleri hatırlar. Max o gece uyuyamamıştı. Zaten bu genelde rastlanan bir durumdu. Gökyüzü olduğundan gizemliydi. Yıldızlar sık sık sönüp tekrar aydınlanıyordu. Sanki bir kalp gibiydi. Aklına animagus olduğunu öğrendiği ilk gün geldi. Hogwarts’da 3. Sınıf öğrencisiydi. Zaman ne kadar çabuk akıp geçmişti. Eline oturduğu ufak tepede karıncaların dolaştığı toprağı aldı ve rüzgara savurdu. Yarım saat sonra büyük bir fırtına çıktı. Ürperme ile uyandı Max. Elini başına koydu, şapkası uçmuştu. Gülümsemeyle gökyüzüne geri döndü. Muhteşem bir manzaraydı ama yarım saat önce. Şimdi etrafı kara bulutlar kaplamıştı. Yağmur yağacak gibiydi. Yaslandığı ağaca iyice yapışarak, ağacın geniş yapraklarıyla korunmaya çalışıyordu. Sonunda sabah olmuştu. Karnı çok açtı. Gözüyle görmekte zorlandığı önündeki dağın eteğinde bi şehir olduğunu gördü. Yürüyecek hali kalmamıştı zorlanarak da olsa şehre vardı. Biraz dinlendikten sonra “Bakanlığa gitmenin zamanı geldi de geçiyor bile…” diyerek Londra’nın yolunu tuttu.
En son Max Miller tarafından Cuma Tem. 03, 2009 3:34 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 2 kere değiştirildi | |
|
| |
Carolyn Anna Miler Muggle* Lütfen bir mesleğe ya da seçmen şapkaya başvuru yapın.
Mesaj Sayısı : 114 Nerden : Esk Meslek : Sihir Bakanı Kan Durumu : Safkan Rp yaşı : 35 Asası : Beyaz Cesaret Özel Yetenek : Meta Evcil Hayvan : Ruby[Husky] Kayıt tarihi : 02/07/09
| Konu: Geri: Bakanlık Çalışanı Alımları Cuma Tem. 03, 2009 11:16 am | |
| | |
|
| |
Alexander James Zaccor Muggle* Lütfen bir mesleğe ya da seçmen şapkaya başvuru yapın.
Mesaj Sayısı : 3 Gerçek İsim : James - Alexander* Patronus : Vaşak* Kan Durumu : Safkan* Rp yaşı : 34* Evcil Hayvan : İstemiyor* Kayıt tarihi : 03/07/09
| Konu: Geri: Bakanlık Çalışanı Alımları Cuma Tem. 03, 2009 5:30 pm | |
| Adı-Soyadı: Alexander James Zaccor İstediği Bakanlık Bölümü: Sihir Bakanı Asistanı Günlük Online Süresi: 2 saat ile 4 saat arası değişiyor. Örnek Rp:
Skargonak bir kayanın üzerine oturmuş, yıldızlara bakıyordu. Sakin ve sessiz bir geceydi. Kayanın soğukluğu Skargonak'ın bedenine yayılmış, onu hafifçe titretiyordu kalın derisine rağmen. Gözlerinde yıldızların yansıması görülebiliyordu. Kayanın altında yanan ateş ve çevresindeki şekiller hareketsizdi. Skargonak'ın onlara aldırdığı yoktu elbette ama yine de tedirgin olmadan duramıyordu. Efendisi onu görse iyice bir pataklar, sonra da işe koşardı. Ama Skargonak gecenin çekiciliğine dayanamamıştı. Ne kadar güçlü olsa da, zayıftı. Manevi açıdan kendini hiç bu kadar zayıf hissetmemişti Skargonak. Derisi yokmuş gibi hissediyordu. Her söz ona batıyor ve canını acıtıyordu sanki. Farklıydı. Ve bu nedense hiç hoşuna gitmiyordu.
Skargonak bir orktu. Yeşil derisi, üzerine yapışmış pisliğin altından zar zor seçilebiliyordu. Her yönüyle farklı değildi diğer orklardan. Fiziksel olarak aynı görünüyor, ama ruhsal olarak çok farklı hissediliyordu. Eni geniş, kalın kılıçlar kullanan kaslı orklardan biriydi. 98 yaşındaydı ve yüzünde bir yaşlılık belirtisi bile yoktu. Yıllar onu yıpratamamıştı. Çok savaşlar görmüş, çok ırklar tanımıştı. Efsanevi entleri bile görmüştü. Oradan canlı çıkan tek tük kişilerden biriydi. Ve evet, Tek Yüzük'ü bile görmüştü diğer orkların aksine! Ama bulunduğu bölükte bunu bilen yoktu. Onu zavallı savaşçı bir ork zannediyorlardı. Skargonak'ın da işine geliyordu tabii bu. Hiçbir zaman iktidarda olmayı istememişti.
Skargonak ofladı ve kayaya boylu boyunca uzanıp yıldızları izlemeye devam etti. Orkların çoğunun güzellikten anlamadığını düşünüyordu. Orta-Dünya'da yaşanan yıkımdan kurtulan çok az orktan biriydi. Daha sonra diğerleri üremeye devam etmişler ve ırklarının eski gücünün bir kısmını yeniden kazanmışlardı. Yağmacılık yaparak sürdürüyordu bu grupların çoğu hayatlarını. Skargonak da bu gruplardan birinin arasındaydı. Bir insan hanını yağmalamaya gidiyorlardı. Sadece macera aradığı için bu gruba katılmıştı. Belki başka sebepleri de vardı ama bunu kendisi de bilmiyordu.
O sırada aşağıdan yükselen bir ses Skargonak'ın yüzünü buruşturmasına sebep oldu. '' Hey! Skargonak köpeği! Orada ne yaptığını sanıyorsun? Çabuk aşağı in salak ork! '' Skargonak doğruldu ve aşağıya baktı. Grubu yöneten kişinin sert bakışlarıyla karşılaşınca sinirlenmekten kendini alamadı. Bu bücür ork kim oluyordu da kendisine emir veriyordu?! Yıllarca savaşmış, saygın bir orka nasıl böyle bir saygısızlık yapılabilirdi? Skargonak ağzını açtı ve bir küfür savuracakken ne yaptığının farkına vararak bundan vazgeçti ve ağzını kapattı. İtaatkâr bir biçimde kayadan aşağıya atlarken şef ork hiddetle karışık bir merakla ona bakıyordu. Skargonak bir sonraki sözlerin ne olacağını bildiğinden cevabını düşünmeye başladı hemen. Ayaklarını toprağa sıkıca bastı ve şefinin kanlı gözlerine baktı.
'' Ne yapıyordun orada pislik köpek? Lanet olasıca hayatın için konuş!'' Skargonak dudak bükmek, dalga geçmek ya da gülümsememek için kendini zor tuttu. Karşısındaki ork onun yanında bir hiçti. Yine de Skargonak istifini hiç bozmadan sert bir sesle konuştu. Sesine sahte bir korku da yerleştirmiş, iyice inandırıcı bir havaya bürünmüştü. '' Özürdilerim Şef! İçimde uyanan kuşkunun pençesine düştüm ve etrafı gözetlemek için yukarı çıktım.'' Şef ork bir süre şüpheli şüpheli Skargonak'ın gözlerine baktı. Neyse ki ikna olmuş görünüyordu. Boğazından bir hırıltı yükseldi. Ardından tekrar konuştu. '' Pekâlâ, Skargonak. Sana güveniyorum. Ama bir daha benden habersiz bir iş çevirirsen hayalarını kopartıp kafana dikerim. Anladın mı?''Skargonak yine gülümsememek için kendini zor tutarken başını salladı ve anladığını belirtti. Şef yeniden yatarken O da yatağına doğru gitti ve uzanıp tek gözü açık bir şekilde uykuya daldı. ------------------------------------------------------------------------------------ Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte lanetli ork gurubu kalktı. Şef herkese hazırlanmalarına dair emir verdi. Şefin amacı, bulundukları gün içersinde hana varmaktı ve bu amacı doğrultusunda çalışmalarını son hızla devam ettiriyordu. Skargonak ve diğerleri toparlanırken şef düşünceli bir biçimde gidecekleri yolu tarıyordu bakışlarıyla. Güneşin altında yolculuk etmek orklar için çok zordu elbette ama olduğunca gölgelerden gitmeye çalışacaklardı. Gidecekleri yol boyunca ağaçlar vardı ve gölgeden ilerlemeleri çok zor olmayacak gibiydi. En azından şef böyle düşünüyordu. Diğerlerinin bazı şüpheleri vardı ama bunu dile getirmeye korkuyorlardı.
Skargonak çantasının kayışını kolundan geçirirken diğer orkları inceledi. Hepsi hazırdı. Şefin emri gelene kadar yerlerinden kımıldamayacaklardı elbette ama şef düşüncelere dalmış gibi görünüyordu. Skargonak sessizce durmaya devam etti. Güneş yavaş yavaş alana vurmaya başlıyor, orklar rahatsız oluyorlardı. Beklemekten sıkılmışlar, tadacakları kanın hayaliyle yanıp tutuşuyorlardı. Şef hâlâ düşünceli bir biçimde yolun önünde durmuş ve silahının sapını okşuyordu. Skargonak sabırsızca ayağını yere vurmaya başladı. Yaklaşık on dakika kadar sonra şef arkasını döndü ve kafasıyla yolu işaret edip yola girdi. Diğer orklar onun arkasından ilerlemeye başladılar elbette. Skargonak bilerek en arkada kalmıştı. Grubu ne kadar sevmese de arkadan gelecek bir tehdide karşı açık olmalarını istemiyordu. Pekâlâ o bu işi halledebilirdi. Şefin en az sayıdan adam feda etmekten anladığı şey hiç korumasız ilerlemekti herhâlde.
Bir süre sonra ağaçlar uzadı ve gölgeleri her yeri kaplamaya başladı. Orklar biraz daha rahatlamışlardı. Grup hızını yavaş yavaş arttırırken sessizlik her yeri sarmıştı. Kimsenin de bu sessizliği bozmak istediği yoktu. Hızlı bir biçimde hana doğru yaklaşıyorlardı. Hana yaklaştıkça orkların içinde büyüyen heyecan hissedilebilir hâle geldi. Ormanda hiçbir tehditle karşılaşmamışlar, hızlarını kesmelerini gerektirecek bir durumla karşı karşıya kalmamışlardı. Skargonak hâlâ grubun arkasındaydı. Han yavaş yavaş gözleri önünde büyüyordu. Heyecan hat safhada artmıştı. Orklar artık koşmaya başlamışlardı. Hiçbiri saklanmayı düşünmemişti. Açıklığa çıkıp hana yaklaşırlarken Skargonak durdu ve etrafına bakındı.
Güneş hana vuruyor, hanın pencerelerinden gözlere yansıyordu. Saman ve kiremit karışımı bir çatısı vardı. Duvarların rengi sarıydı ve han ıssız görünüyordu. Etrafta ne bir at arabası vardı. Han ıssız görünüyordu. Ağaçların yaprakları arasından geçip giden rüzgârın uğultusu kulakları dolduruyor, ferahlık hissi veriyordu. Skargonak biraz şüphelenmişti ama içeri giren orkların uğultusunun ve bağırışlarının kesilmediğini farkedince omuz silkti ve O da koşarak içeri girdi hızla. İçerisi hemen dağılmıştı. Sandalyeler, masalar ve daha birçok nesne yerlere dağılmıştı. Orklar bağırışıyor ve içecekleri, yiyecekleri yağmalıyorlardı. Bir tanesi para bulmuştu. Şimdilik kimse görünmüyordu. Şef memnun bir ifadeyle olan biteni izliyor, çarpık ağzıyla gülümsüyordu.
Tezgâhın arkasından çıkan bir ork gördü Skargonak. Omuzlarında genç bir insan kız taşıyordu. Gözlerine garip bir parlaklık yerleşmişti orkun. Kız çırpınıyor, çığlık atıyor ve kurtulmaya çalışıyordu ama ork hiç etkilenmiyor, onu yukarı götürmek için merdivenlere yöneliyordu. Skargonak içinden yükselen hiddetin büyüklüğü karşısında şaşkına döndü ama bu onu durdurmamıştı. Son hızla orka yöneldi ve onu yakasından tutup duvara yapıştırdı. Diğer orkların ve şefin bakışlarını ensesinde hissetti. Karşısındaki ork yalvaran ve şaşkın bir biçimde ona bakıyordu. Skargonak aklına gelen ilk şeyi söyledi. '' O BENİM! '' Ork korkuyla başını salladı. Kızı ona verdi ve oradan heen uzaklaştı. Diğerleri işlerine dönmüşlerdi yine. Skargonak şefe döndü omuzunda kızla. Kız hâlâ çırpınıyordu. Şef onaylayan bir biçimde bakınca Skargonak son hızla yukarı katlara yöneldi. Bir odaya girdi ve arkasından kapıyı sertçe kapattı. Kız bağırmaya devam ediyordu şiddetle. Skargonak üzgün bir biçimde kızı kibarca yere bıraktı ve kızın odanın diğer köşesine koşmasını ve yere büzülmesini seyretti. Ortak Dil'i biliyordu. Kızı rahatlatmak için biraz uzağa gitti.
'' Buradan ayrılma. Buraya girmeye cesaret edemezler." Kız şaşkın görünüyordu. Neler olduğunu anlamamış gibiydi.
'' Merak etme. Sana bir şey yapmayacağım." | |
|
| |
Carolyn Anna Miler Muggle* Lütfen bir mesleğe ya da seçmen şapkaya başvuru yapın.
Mesaj Sayısı : 114 Nerden : Esk Meslek : Sihir Bakanı Kan Durumu : Safkan Rp yaşı : 35 Asası : Beyaz Cesaret Özel Yetenek : Meta Evcil Hayvan : Ruby[Husky] Kayıt tarihi : 02/07/09
| Konu: Geri: Bakanlık Çalışanı Alımları Cuma Tem. 03, 2009 9:15 pm | |
| | |
|
| |
Rafael Regulus Widmore Muggle* Lütfen bir mesleğe ya da seçmen şapkaya başvuru yapın.
Mesaj Sayısı : 9 Nerden : Puslu Dağlardan Meslek : Adalet İçin Öldürmek Gerçek İsim : Kızıl Diş Patronus : Hydra Tarafı : Pure Brightly Kan Durumu : Safkan Rp yaşı : 26 Asası : Arsız Azrail Söğütten yapılma. Özünde Griffin teleği vardır. Esnemez. En iyi büyü Orgastre Özel Yetenek : - Evcil Hayvan : - Kayıt tarihi : 07/07/09
| Konu: Geri: Bakanlık Çalışanı Alımları Salı Tem. 07, 2009 7:49 am | |
| Adı-Soyadı:Rafael Regulus Ronnie İstediği Bakanlık Bölümü:Büyüceşura Baş Hakimliği Günlük Online Süresi:2 veya 4 saat Örnek Rp: Sabahın o muhteşem sıcak güneşi,aydınlattığı gökyüzü şimdi kasvet dolu olan mor tonlardaki karanlığa bürünüyordu. Karanlık üstüne gece soğuğunu ve müttefik olarak rüzgarın o engin esişini giymişti. Sıcak günü ortadan yok etmek istercesine saldırıyordu. Sıcak turuncu ışınlar onun kasvet dolu soğuğunun zırhına çarpıp tekrar dönüyordu. Gün batıyordu. Tıpkı dün gibi,ondan önceki gün gibi.. Bu inanılmaz kırılmaz döngüde yaşayan ve mavi yeşil gezegeninin oksijeni tüketen canlılar ise hayatlarına devam ediyordu. Kafalarının üstünde oluşan ve asla anlayamadıkları o karanlık ve aydınlığın savaşını umursamıyorlardı. Onlar kendi karanlık ve aydınlığın savaşını yapıyordu. Gece gündüz birbirleri ile savaş içerisinde oldukları gibi içlerini dolduran o karanlığın muhteşem komutanları korku ve umutsuzluğu hissediyorlardı. Zavallılar. Ne gerek böyle bir savaşa.. Ne gerek var hüküm sürmek için asla bitmeyen bu döngüye katılmaya.. Barış. Bu sözcüğü çok duydum onların ağzından. Ama asla bu sözcüğü tam yerine getiremediler. Çünkü beceriksizce davranıp bencilce sömürüyorlardı bu tabiri. Savaş istiyorlardı durmadan. Kan,korku,gözyaşı,nefret ve acımasızlık istiyorlardı bu zalim yerde.. Yorgundum. Sabahın ilk ışıklarında ayağa kalkmıştım. 2 saat gözlerim kapalı kalmış nve bilinç altımda kabus denilen o şeyi görmüştüm. Ama umursamadım bugünde. Çünkü asla bilinç altımda rüya denen o güzel görüntüleri görmedim. Ben Rafael. İyilik ve kötülük arasında bir dairenin ortasın daymışcasına oturuyorum. İyilik için kötüleri öldürüyorum. Kötülük için iyileri.. Katil lakabı bana uygundu. O sözcükler şu anki benliğime tam uygun bedendi. Üstüne giyip dolaşabilirdim. İyiliğe ve kötülüğe o kasvetli korku duygusunu yaşatabilirdim. Ama bunu yapmamayı tercih ettim. Ben bu benliğimin bedenini ve şeklini seviyordum. İsimsiz ve lakapsız olmayı seviyordum. Ne var ki bundan her iki tarafta hoşlanmıyordu. Buda benim içimdeki yaratığın kahkahalar atmasına ve orada yankı yapmasına neden oluyordu. Bacaklarım solup giden güneşin son ışıklarındaki sıcaklığı hissediyordu. Kasılıp gevşerken kaslarım o ışıkları bir vakum gibi içine çekiyor gibiydi. Saçlarım gecenin üstüne giydiği o gece soğuğunu emmiş olan tuzlu meltemle dalganıyordu. Caddede yürüyordum. Bir büyücü caddesinde.. Muggle taraftarı olmak zorundalığım yoktu. Bende bunu kullanıyordum. Benim felsefemin parçasıydı her şey.. ' Saygı gösterirsen saygı görürsün. ' Bununla yola çıkardı beynimdeki fikir hücreleri. Bu sözü hep kulaklarımda duyardım. Neden mi bu felsefe? Çok basit bu felsefe tarafsız olduğumun hem belgelenmiş maddi kaynağı hemde manevi. Büyücü caddesindeki o klasik lambalar dikkat çekici bir şekilde yanmaya başlamıştı. Gece artık gökyüzüne hakim olmuş ve burada hüküm siriyordu. Etrafa o kasvetini çoktan yaymaya başlamıştı. Geceye tapan canlılar ise çoktan yerlerinden kalkmıştı. Tıpkı karanlığın ordusu gibi.. Ölüm Yiyen birazdan burada fır dönmeye başlayacaklarından emindim. Morumsu gökyüzünde Güneşin kahram olarak karanlığın arasına gönderdiği casusu ay çoktan parıldamaya başlamıştı. Karanlıkla savaşırcasına parıldıyor ve etrafı aydınlatıyordu. Zayıf ışığı aydınlığa tapanlara bir koruma gibi geliyordu. Peki benim gibiler neye sığınacaktı. Ama bu doğa denen biyolojik sistemde asla taraftarsızlık yoktu. Benim gibi istisnalar hariç. İnsan ve diğer canlıların bedenleri sadece karanlık ve aydınlıktan oluşmazdı. Arasında olan boşlukta kalan diğer şeylerde vardı. Bunlar tarafsızlığın simgesiydi. Ama bunu asla göremiyorlardı. Ben görmüştüm. Bu savaştan bıktığımı bağırarak etrafa bir çığlık gibi yaymıştım. İşte o sırada burayı fark etmiştim. Bu bilgi sayesinde doğadaki bu döngüye karşı geliyordum. Yönümü sola doğru döndürdüm. Bacaklarım şimdi karanlığın müttefiği olmuş rüzgarın kasveti ve esareti altındaymış gibiydi. Üşüyordu. İnce pantalonumdan geçip o derime vuruyordu. Adeta parçalamak istiyordu. Karşımda duran ışıklar gözüme güzel bir şekide ifade ediyordu. Bir bara yaklaşıyordum. Tabelası acı çığlıtı atar gibi sallanıyor ve gıcırdıyordu. Kapıyı elimle ittirdiğimde içerdeki kasvetli gri ve beyaz tonların hakim olduğu bir duman çıktı. Sonra hızla o dumanı ciğerlerime çektim. Burun deliklerimden giren o muhteşem yakıcı hissini veren duman sayesinde biraz kendime gelmiştim. Hızla bara doğru yaklaştım. Etraftaki gözlerin hiç biri bana dönüp bakmadı. Buna sevindim. Ardından arkası dönük şişman ve kirlenmiş beyaz gömleğinin arkasında oluşan ıslaklığıyla karşımda duran barmene seslendim. -Hey bana duble viski. Barmen arkasını döndüğünde oluşan yüz ifadesi karşısında gülmemek için kendimi zor tuttum. Şaşırmıştı. O fok balığını andıran yüzündeki şaşkınlık güldürürcesineydi. Ardından bardan gelen tıkırtılar ve şıngırdamalar bardaki gürültü atmosferine girmişti. Bundan dolayı duyulması zor oluyordu. Birden şıngırdama ve tıkırtı kesildi. Bir bardak dolusu viski bir anda önümde bitivermişti. Hızla bardağı aldım ve yarısına kadar içtim. Ağzımdan yemek boruma giden yakısı sıvı sayesinde biraz rahatlamıştım. Yanımdaki adamın bana delici bakışlarla baktığını gördüm. Yüzünü hatırlıyor gibiydim. Yaralar içinde ve pis kokusu.. Burnumun direği kırılmıştı adeta. Sonra onu tanıdım. Bu Ölüm Yiyen Jack'ti. Ya da benim hatırladığım kadarıyla.. -Sen? Senin burda ne işin var? -Karanlık Lord sana bir görev vermemi istedi. Fısıltı halinde söylemişti. Ama sanki o gürültü atmosferinde dere yatağından geçer gibi kulağıma doğru gelmişti. Karanlık Lord.. Yine birini öldürmemi isteyecekti. Kimi öldürecektim. Ayrıca öldürdükten sonra kafamdaki o zalimliği yapacak mıydım? Belki.. -Kimi? -Barın sonunda oturan gri cübbeli adamı. Hızla asamı çektim. Bardağı kafama dayadım. Yine o yakıcı hissi boğazımda hissettim. Sonra büyülü sözcükleri mırıldandım. -Avada Kedavra Asamdan çıkan o ışık demeti hızla hiç bir şeye çarpmadan gri cübbeli adamın suratında patlamıştı. Odadaki gürültü atmosferi bir anda çığlık ve korku dolu sözcükler topluluğu olmuştu. Ardından asamı Jack' çevirdim. Şaşkın gözlerle bana bakıyordu. Yüzümde oluşan haince gülümsemem karşısında büyülenmiş gibi yerine mıhlanmıştı. -Ne yapıyorsun sen !? -Kusura bakma Jack. Karanlık Lord benim tarafsız olduğumu unutmuş. Onlardan biri ölürse sizdende biri ölecek. Şanslı top sana çıktı. Avada Kedavra! Asadan çıkan o muhteşem ışık tekrar ortalığı aydınlattı ve etrafta oluşan çığlık ve korku atmosferini yaran bir çığlık kulak zarlarıma kadar gelmişti. Yüzümde o haince gülümseme vardı. Herkes saklanmaya çalışırken ben çoktan kapıya yönelmiştim. Aklımdaki hainliği yapmıştım. Bugün iki taraftanda iki kişi öldürmüştüm. Bunun mutluluğu ile gecenin karanlığındaki o soğuk rüzgarda cisimlendim. | |
|
| |
Carolyn Anna Miler Muggle* Lütfen bir mesleğe ya da seçmen şapkaya başvuru yapın.
Mesaj Sayısı : 114 Nerden : Esk Meslek : Sihir Bakanı Kan Durumu : Safkan Rp yaşı : 35 Asası : Beyaz Cesaret Özel Yetenek : Meta Evcil Hayvan : Ruby[Husky] Kayıt tarihi : 02/07/09
| Konu: Geri: Bakanlık Çalışanı Alımları Salı Tem. 07, 2009 10:46 am | |
| Yaşınızı en az 35 yaparsanız kabul edebilirim Mr.Ronnie | |
|
| |
Rafael Regulus Widmore Muggle* Lütfen bir mesleğe ya da seçmen şapkaya başvuru yapın.
Mesaj Sayısı : 9 Nerden : Puslu Dağlardan Meslek : Adalet İçin Öldürmek Gerçek İsim : Kızıl Diş Patronus : Hydra Tarafı : Pure Brightly Kan Durumu : Safkan Rp yaşı : 26 Asası : Arsız Azrail Söğütten yapılma. Özünde Griffin teleği vardır. Esnemez. En iyi büyü Orgastre Özel Yetenek : - Evcil Hayvan : - Kayıt tarihi : 07/07/09
| Konu: Geri: Bakanlık Çalışanı Alımları Salı Tem. 07, 2009 11:52 am | |
| | |
|
| |
John L. Widmore Muggle* Lütfen bir mesleğe ya da seçmen şapkaya başvuru yapın.
Mesaj Sayısı : 13 Meslek : Yüksek Eğitim Müsteşarı Gerçek İsim : Batuhan Patronus : Penguen Tarafı : Ölüm Yiyen Kan Durumu : Melez Rp yaşı : 35 Asası : Bencil Liderlik Özel Yetenek : Zihnefendarlık & Zihnebendarlık Evcil Hayvan : Kartal Kayıt tarihi : 09/07/09
| Konu: Geri: Bakanlık Çalışanı Alımları Perş. Tem. 09, 2009 8:42 pm | |
| Adı-Soyadı: John L. Sephiroth İstediği Bakanlık Bölümü: Bakanlık Yüksek Eğitim Müsteşarı Günlük Online Süresi: 4-5 saat Örnek Rp: Carolyn Anna Miller'a gönderiorum. | |
|
| |
Carolyn Anna Miler Muggle* Lütfen bir mesleğe ya da seçmen şapkaya başvuru yapın.
Mesaj Sayısı : 114 Nerden : Esk Meslek : Sihir Bakanı Kan Durumu : Safkan Rp yaşı : 35 Asası : Beyaz Cesaret Özel Yetenek : Meta Evcil Hayvan : Ruby[Husky] Kayıt tarihi : 02/07/09
| Konu: Geri: Bakanlık Çalışanı Alımları Cuma Tem. 10, 2009 7:37 am | |
| | |
|
| |
Victoria Claire Hale Muggle* Lütfen bir mesleğe ya da seçmen şapkaya başvuru yapın.
Mesaj Sayısı : 37 Nerden : Londra Gerçek İsim : Victory, C~ Tarafı : Aydınlık '~ Kan Durumu : safkan Rp yaşı : 24 Evcil Hayvan : - Kayıt tarihi : 11/07/09
| Konu: Geri: Bakanlık Çalışanı Alımları C.tesi Tem. 11, 2009 4:53 pm | |
| Adı-Soyadı: Kristen Stewart İstediği Bakanlık Bölümü: Esrar Dairesi Başkanı Günlük Online Süresi:2-3 saat Örnek Rp:
Gün yeni ağarmış güneş yeni bir güne merhaba demişti.Kristen yatağından huzursuzca kalkıp pembe pofuduk terliklerini giydi.Yüzü şiş ve asıktı.Herhalde sabahın bu saatinde kalkmak onu sinirlendirmişti.Terliklerini sürüye sürüye banyoya girerken kapının yanında asılı olan nota gözü takıldı.Beyaz bir kağıda mavi bir kalemle yazılmış küçük bir not parçasıydı anlaşılan bu.Banyoya girip yüzünü yıkamaktan vazgeçip notun bulunduğu kapıya doğru yöneldi.
Yarın saat 8.00'de Üç Süpürge'de buluşalım.Seni çok özledim.
Kağıdı eline alıp uzun bir süre ona baktı.Demek Jacob yaşıyordu demek hala ölmemişti.Ve Kristen'nın bundan haberi yoktu.Acaba ne kadardır saklanıyordu? Ne kadar kaçmıştı?!? Ne zaman yakalanmıştı? Ve yine ne zaman kaçmıştı?!?Kafası aldığı bu notla karman çurman olurken hala elinde tuttuğu kağıdı buruşturup yere attı.Yüzünü buruşturup tekrar kağıda baktı.Pembe terliklerini sürüyerek değiştirdiği yola yani banyoya girdi.Aynaya bakmaksızın elini yüzünü yıkadı.Yanında duran mavi havluya yüzünü silip başını kaldırdı.Aynada ne görüyordu? Kesinlikle sinirli bir yüz.Mavi gözlerin içine birkaç yaş damlası birikmiş.Söylenecek bir sözde hemen aşağı kayabilirler.Dalgalı saçlar sanki ruh halini yansıtıyor.Ama aynada görünmeyen bir şey var ; Acıyan ve birine karşı kesinlikle nefret eden bir kalp...Aynaya düşmanca bir bakış atıp terliklerini sürtmeden banyodan çıktı.
Bugün yapmak istediği tek şey o lanet olası Jacob'ı bulup öldürmekti.Sinirli olduğunu belli eden adımlarla dolabının önüne geçti.Dolabın yer yer çatlamış olan ve gayet eski görünen kapakları çarparak açtı.Kıyafetlerin bulunduğu rafların önüne doğru eğildi.Bir kotu yırtıcakmış gibi aldı ve hemen onun üzerinde duran siyah t-shirt'ü..Kapağın kapaklarını kıracakmış gibi tekrar kapattı.Aceleyle üzerini giydi.Ayakkabılarınıda giyip odadan çıkarken aklında gelen soruyla yer bir oldu.
Kristen Jacob'ın öldüğünü tahmin etmeye başlar başlamaz kaldığı yeri değiştirmişti.İzini kaybettirip şuan ki oturduğu yere taşınmıştı.Kaldığı eve oldukça küçük ve sıradan bir evdi.Kapıdan girilince hemen yanda evin boyutlarına uygun bir banyo.Onun yanında yine küçük bir salon onunda karşısında küçük ama işini gören bir mutfak.Jacob evini nasıl bulmuştu? Eğer o bulduysa izini kaybettiremediği ortaya gün ışığı gibi çıkıyordu.Belkide peşinde adamlar bile vardı ama Kristen koca bir salak gibi bunun farkına varamamıştı.
Nereye gideğini bilmeden çıktığı yolda tedirginlik içinde yürümeye başladı.Mavi gözleri Jacob'ı kaybettiğini düşündüğü ilk günkü gibi olmuştu.Narin ellerini saçlarına doğru götürdü hafif bir çekidüzen vermeye çalıştı. Ne kadar başarılı olduğunu bilmeden yürümeye devam etti. Yarın saat 8.00' de Üç Süpürge'de.Üç Süpürge bir kaçak için fazla basit değil miydi? Belkide artık Jake kaçmıyordu. Tabiki Kristen'ın bunlardan haberi yoktu ki. Sabah yerini öğlene bırakırken Kristen Çatlak Kazan'daydı.Öğlen yerini akşama bırakırken ise çaresizce evde.
Pembe pijamalarını giymiş yatağına uzanmış küçük evini ışıklarını kapatmıştı. Yatağına uzanmış mavi gözlerini kapatmıştı. Düşünceli gözler kapalıydılar şimdi. Yarın sabahı nasıl getireceğini düşünüyor bir cevaba varamıyor, boğuluyor , çareyi iri gözyaşlarını zorla tutmakta buluyordu.
-Kristen sen aptalsın... Dedi kendini uykunun o sıcak kollarına bırakırken.Ertesi sabah saat 7.00'de programlanmış gibi kalktı. Jacob'ın onu en tatlı bulduğunu söylediği bir elbiseyi geçirirken ne kaybedeceğini anlasın diyordu.Bu sefer ondan kesinlikle ayrılacaktı. Bu kadar acı çektirmeye hakkı yoktu.Tam vaktinde Üç Süpürge'ye gitti. | |
|
| |
Carolyn Anna Miler Muggle* Lütfen bir mesleğe ya da seçmen şapkaya başvuru yapın.
Mesaj Sayısı : 114 Nerden : Esk Meslek : Sihir Bakanı Kan Durumu : Safkan Rp yaşı : 35 Asası : Beyaz Cesaret Özel Yetenek : Meta Evcil Hayvan : Ruby[Husky] Kayıt tarihi : 02/07/09
| Konu: Geri: Bakanlık Çalışanı Alımları C.tesi Tem. 11, 2009 8:17 pm | |
| | |
|
| |
Godric Mick Appeals Seherbaz
Mesaj Sayısı : 187 Tarafı : Tarafsız Kan Durumu : Safkan Rp yaşı : 29 Asası : Porsuk Evcil Hayvan : Hipogrif Kayıt tarihi : 16/07/09
| Konu: Geri: Bakanlık Çalışanı Alımları Perş. Tem. 16, 2009 4:42 pm | |
| Adı-Soyadı: Chuck Tonks İstediği Bakanlık Bölümü: Seherbazlık Günlük Online Süresi: 3 ve üstü [Yaz harici 5+] Örnek Rp: Saatler olmuştu. O ala evine gelmemişti. Chuck merak ediyordu. J. neredeydi? Canı sıkıldı. Kendine bir çay koydu ve ihtişamlı ormanı seyretmeye başladı. Onu özlemişti. Ölesiye sevdiği kadın yoktu. Dakikalar, saatler, günler geçti. Gelmedi. Chuck onu beklerken hiç ama hiç uyumamıştı. Hiç... Bir dakika bile. Onun gelmeyeceğini anladı ve kendini bıraktı. Çok yorulmuştu. Oturup beklemek istememesine rağmen biraz uyumalıydı. Elindeki kitabını masaya bıraktı, Gelecek Postası'nda sırıtıp duran adamın üstüne. Lord Voldemort'un destekçisi, Azkaban'dan kaçmıştı. Yakın zamanda bunu Yoldaşlık'a sormalıydı. Evet, uyuduktan sonra. Masadaki mum söndü. Birkaç saniye içinde de devrildi. Chuck uyandı ve ayağa kalkıp gözlerini ovuşturdu. Asasını aldı ve mırıldandı: "Lumos!". Asasının ucunda ışık belirdi ve gitgide büyüdü. Dışarıdan sesler geliyordu. Ayak sesleri ve fısıldamalar. Pencereye yaklaştı ve pervazın altındaki adamı gördü. Uzun saçlı ve minyon bir tip. Ayın zaman şişman. Aşağıdaki adam Chuck'ı farketti ve küfredip kaçmaya başladı. Chuck hızlıca merdivenlerden aşağı indi. Terasta yattığına şükretti ve adamı kovalamaya başladı. Hava neyseki soğuk değildi. Mart geceleri soğuk olurdu. Adam çok yavaştı, Chuck'a göre. Hızla ona yaklaşıyordu. Adam pespaye hırkasını atıp koşmaya başladı. Her yeri yırtık, çok kirli bir hırkaydı. Artık bu koşuşturmadan sıkılmıştı. Haykırdı: "SERSEMLET!". Adam buz kütlesi gibi yere düşerken büyük bir ses çıkardı. Chuck onun yanına gitti ve şimdiye kadar farketmediği bir şeyi gördü. Elinde bir çanta vardı. Mor bir çanta, Jenny'nin çantası. Sinirden parmakları kütledi. Adamın asasını eline aldı. "Çözül." diye mırıldanıp asasını adamın gırtlağına dayadı. "Jenny nerede?" diye böğürdü. Adamın şişman ve yuvarlak elleri birleşip titremeye başladı. Chuck küfretti ve gene sorusunu sordu. Adam çok korkmuştu. Chuck'ın giydiği şortun paçasına bakıyordu. "Çanta benim değil. Buldum." dedi küfreder gibi. Chuck daha da sinirlendi ve adamı lanetlemeyi istedi ama yapmadı. "O nerede?" Adam parmağıyla ormanı gösterdi. Chuck ona ayağa kalkmasını söyledi ve tehdit oluşturan asasıyla ona ormanı gösterdi. Adam yavaş ve küçük adımlarla ormana ilerledi. Ağaçların arasından fısıltılar geliyordu. Chuck üç kişi gördü. Jenny ve asasını kaldırdığı iki adam. İkisi de Jenny'ye tekliflerde bulunuyorlardı. Jenny ise alaycı bir şekilde gülüp geçiyordu. Chuck'ın geldiğini gördü ve ona gülümseyip yanına çağırdı. Chuck getirdiği adamı diğerlerinin yanına gönderdi ve Jenny'nin yanına gitti. "Azkaban'dan kaçanlar..." diye mırıldandı Jenny Chuck'a. "Ölüm Yiyenler mi?" dedi Chuck ve Jenny başını salladı. | |
|
| |
| Bakanlık Çalışanı Alımları | |
|