Jack William Black Muggle* Lütfen bir mesleğe ya da seçmen şapkaya başvuru yapın.
Mesaj Sayısı : 2738 Nerden : Transilvanya Patronus : ^^2 Yıl sonraya inşallah^^ Tarafı : Karanlık Kan Durumu : Safkan Rp yaşı : 13 Asası : Kontrolsüz Çağrı: En iyi büyü Expelliarmus. - 22 cm. Özel Yetenek : Yaşamak :D Evcil Hayvan : Baykuş Wood Kayıt tarihi : 08/07/09
| Konu: Jack William Black Paz Tem. 19, 2009 6:23 pm | |
| Jack günün ilk ışıklarıyla uyandı, gözlerini açtı ve o delicesine gözünü delen güneş ışığının onu rahatsız edeceğini düşününce gözlerini tekrar kapatıverdi. Ama, yine saatinin rahatsız edici alarmı çalınca saatin 8:30 olduğunu anladı ve hemen yatağından fırladı. Black malikanesi tam 8 odalı ve büyüleyici bir güzelliğe sahipti. Jack'in odasında 2 banyo vardı ve bu banyoların neredeyse hiç kullanılmamış olması şaşırtıcı değildi. Çünkü çocukluğundan itibaren Jack'in her zaman misafir banyosunda yıkanmak hoşuna giderdi. Jack Transilvanya'da yaşıyordu. Jack'in konuşmasından ve üslubundan ne kadar terbiyeli ve zeki bir çocuk olduğu anlaşılıyordu. Okulunda kendisini öğretmenlerine ve arkadaşlarına (hem yakışıklılığı ve zehir gibi zekasıyla) hayran bırakmıştı.
Black ailesi herkesçe çok tanınıyordu. Çünkü Jack'in babasının bir şirketi vardı. Annesi ise onun öz annesi değildi. Jack davranışlarıyla ondan çok hoşlanmadığını belli ediyordu. Annesi rahatına düşkündü ve bir mesleği yoktu.(genelde müzayedelere katılmayı adet haline getirmişti) Jack onun da bir iş sahibi olmasına memnun olacaktı; ne var ki eve gelince televizyon izleyip Jack’in ödevlerini kontrol etmekten başka bir şey yapacağa benzemiyordu. Ama aksine annesi onu öz oğlu gibi çok seviyordu ve babası bundan çok hoşlanıyordu. Jack'in aklında hep bir düşünce yatardı: “Okulumu başarıyla bitirip bir iş sahibi olunca babamı krallar gibi yaşatacağım” O zamana kadar babasının yaşlanacağını bildiği için onun işini devralmak istiyordu.
Black Holding nesilden nesile yürütülüyordu. Jack, nihayet annesinin o yumuşacık sesinin (ki bu Jack'in hoşuna hiç gitmiyordu ve bu güzel sesin altında bir yapaylık olduğundan adı gibi emindi) onu kahvaltıya çağırdığını duyunca pijamalarını çıkarttı ve daha kullanılmamış eşofmanını ve buluzünü giydi. Bu takımı annesi almıştı. Aslında bunu giymekten hiç hoşnut değildi, ama babasını üzmek istemiyordu. Evleri 3 katlıydı. Kahvaltı orta katta yapılıyordu. O, kocaman büyük salonu görünce anne ve babasının yalnız olmadığını anladı. Nedense annesinin de babasının da yüzünde bir telaş ifadesi vardı. Bunu onların yanındaki ince uzun şapkalı bir kadını görünce anladı. Kadın insanın gözüne gayet ürkütücü geliyordu. Yanağından kırışıklıklar sarkıyordu ve bakımsızdı. Saçlarını belli ki şapkasının içine topuz yapmıştı çünkü görünmüyordu. Bir filmde bu şapkayı görmüştü ve şimdi hatırladı: bu bir büyücü şapkasıydı. Kadın ortalama 50-55 yaşları arasında gibiydi ve elinde bir kağıt tutuyordu. Bu kağıdı, isteksiz olan Black ailesine uzatmaya çalışıyordu. Jack kağıdı bir kabul belgesine benzetti ve bunun neden bu eve geldiğini algılayamadı. Nasıl olsa babasına yine yurt dışından bir teklif gelmiştir, diye düşündü ve umursamadı.
Peki neden o zaman ikisinin de ifadeleri bir şeylere sinirlenmiş gibiydi? Çok fazla düşünemeden babasının sinirli ve aksi vücudunun kadına doğru hiddetle yürüdüğünü gördü. “Lütfen bu saçmalığı keser misin? Bundan kesinlikle onun haberi olmayacak hem yaşı da oldukça küçük, hadi dedim sana buradan def-” o sırada babası Jack'i gördü ve yüzüne birden kocaman bir gülümseme yayıldı. Jack işlerin yolunda gitmediğini anladı. Çünkü babası ne zaman kötü bir şey olsa bunu Jack'den saklamaya çalışırdı. Ama Jack her şeyi olabildiğinden hızlı kavrayabildiği için bu tuzağa düşmesi imkansızdı. Hemen Freddy’nin yanına geldi ve onu kucakladı. “Ne kadar güzel bir sabah öyle değil mi Jack? Sanırım hemen hazırlanıp kahvaltını etsen iyi olur. Yoksa okula yetişemeyeceksin” dedi büyük gülümsemesiyle ama kadın onun sözünü hızlıca kesti. “Ah hayır bunu hiç sanmıyorum size okuttuğumu sanıyordum Bay Black, Jack'in bugün okula gitmesi son derece imkansız…Hımm evet bakalım hanginiz anlatacak yoksa ben mi anlatayım ne dersiniz?” Annesi ve babası bakışıyorlardı, ikisi de birbirinden isteksiz ve tecrübesiz gözüküyordu. “Karar verecek misiniz? Çok vaktim yok” Babası konuşmaya başladı. “Tamam sen anlat!” Kadının vücudu Jack'e çevrildi. “Pekala adın Jack idi değil mi?” Jack endişe içerisinde başını evet anlamında salladı. Ne olup bittiğini bir an önce öğrenmek istiyordu.
“Şimdi anlattıklarıma annen ve baban gibi tepki vermeni istemiyorum. Önce sana bazı sorularım olacak: Hiç elinde olmadan istediğin şeyler olabildi mi?” Jack ürkekçe konuştu. “Efendim?” Kadın pek de şaşırmışa benzemiyordu. “Pekala şimdi anlayamaman gayet normal. Biraz daha açık konuşayım o zaman, hiç farkında olmadan büyü yaptın mı?” Babası yüksek sesle öksürdü. Annesi ise durumundan gayet memnundu. O sırada Jack babasıyla kitapçıya gittiği günü yavaş yavaş hatırlamaya başladı. O gün çok istediği bir kitap vardı ama kitapçıda bu kitabı bulamıyordu. Ardından tekrar bakmıştı ve o kitabın bütün serisinin orada belirdiğini gördüğünü hatırladı ve böylece kadının kesinlikle bir büyücü olduğunu tahmin etti.
“Acaba siz-bir-büyücü-müsünüz?” Kadın hayretler içerisinde çocuğu izledi. “Aslında ben bir cadıyım. Büyücüler erkek olanlara deniyor. Neyse şimdi konumuza dönelim bunlar daha sonra sana anlatılacak zaten…Soruma lütfen cevap verir misin canım?” Jack biraz daha bekledi ve kendini toparlamaya çalıştı. "Iııhh-evet sanırım yaptım” Babasının ifadesini gördü. Çıldırmış ve oğlundan korkmaya başlamış gibiydi. Bunun üzerine Jack daha fazla üsteledi. “Baba hatırlamıyor musun kitapçıda aradığım seriyi bulamıyordum. Sonra birden bütün seri karşımda belirdi, sence bu mümkün olamaz mı?” Babası cevap vermedi, onun yerine ilk defa annesi konuştu. “Ben yeni okuluna gitmesinde hiçbir sakınca göremiyorum… Zaten sence bu konuda bizim elimizden ne gelebilir ki öyle değil mi George?” Babası sanki biraz önce yaşanan konuşmayı hiç duymamış gibi yüz ifadesi hemen değişti: "Ihh… evet hayatım sanırım haklısın. Gereğinin yapılmasında ben de bir sakınca göremiyorum" Jack korkuyla başını salladı: “Ne okulundan bahsediyorsunuz siz? Bana her şeyi anlatın.” Şapkalı kadın konuştu.
“Tatlım sen bir büyücüsün. Daha deminden beri ne hakkında konuşuyoruz sanıyorsun? Bunun içinde artık okulunun değişmesi gerekiyor. Yeni gideceğin bu okul oldukça özel bir okul: Hogwarts Cadılık ve Büyücülük Okulu.. Ve bu okul yatılı bir okul olduğundan yıl sonuna kadar ailenden ayrı kalman gerekiyor. Eğer Hogwarts’tan mezun olursan büyüyünce mesleğinde uzmanlaşmış bir seherbaz bile olabilirsin.” Jack'i bu sözler çok heyecanlandırmış gibi gözüküyordu. Ancak şu ‘seherbaz’ kelimesini bile doğru dürüst anlayamamıştı. Kelime haznesini aşan bir kelimeydi. “Evet, artık kararınızı vermiş olmalısınız Bay Black” Babası başını isteksizce salladı. “Peki yeni okulunda başarılar Jack. Yazın görüşürüz” dedi vakur bir sesle. Jack'i sanki sonsuza kadar göremeyecekmiş gibi kucakladı.
Jack yarı mutlu yarı mutsuz bir şekilde şapkalı kadının arkasından ilerledi. Bir şey dikkatini çekmişti. Gerçekte öz annesi olmayan ve o hiç sevmediği annesinin gözünden bir damla yaş akmıştı. Jack'in hayatında en çok merak ettiği şey bu olabilirdi. Ne kadar çok Jack’i sevse de Jack o kusursuz masmavi gözlerin arasındaki gizemi fark edebiliyordu. Şapkalı kadınla beraber giderken geriledi. Koşarak annesinin boynuna atladı. Annesi o anda tepkisizdi. Nasıl oluyordu da daha deminki halinden 180 derece ters dönebiliyordu? Jack şimdi yönünü değiştirdi ve son kez elini sallayarak kapıyı arkalarından kapattı. Şimdi asansörün başında şapkalı kadınla yapayalnızdılar. “Ah muggleların bu yöntemlerini anlayamıyorum” dedi kadın asansöre küçümseyici ve aşağılayıcı bir tavır atarak. “Hadi tatlım şimdi kolumu tutmanı istiyorum” Jack ürkekçe cevap verdi. “Tamam.”
Jack kadının dediğini yapıp kolu tuttu. Şimdi midesi bulanıyor, başı ağrıyordu. Sanki kusacakmış gibiydi. Kadını pek göremiyordu. Ne yapıyorlardı? Kadın Jack'e işkence mi uyguluyordu? Jack saçma saçma soruları düşündüğünü anladı. Jack kadını yeni okuluna götürüyordu. Neden ona zarar vermek istesin ki? Jack, bu herhalde büyü yapanların (diğer bir deyişle cadı ve büyücülerin) bir yerden başka bir yere gitmesini sağlayan bir yöntemdir, diye düşündü. Ne zaman geçecekti bu baş belası ve mide bulantısı? Sorusu hemen cavaplandı. Artık kocaman malikanelerinin bahçesindeydiler.
“Söyler misiniz daha demin bize neler oldu? Neden midem bulandı ve şimdi nasıl burada oluyoruz?” dedi Jack yine ürkekçe. Kendinin bu kadın karşısında çok ezildiğini hissetti. “Tatlım biz daha demin cisimlendik.” Jack'in yüzü buruştu. Şimdi de bu kelimeyi anlamamıştı. Anlaşılan şu çok merakla beklenen okuluna gidene kadar bu böyle devam edecekti. “Hayatım şimdi anlamaman çok doğal. Sadece biraz bekle. Okuluna geldiğinde her şeyi kavrayacaksın. Sadece şu an annenle baban konusunda endişe etmemeni öneririm sana. Onlara da her şey detaylı bilgileriyle baykuşla gelecek. Ama sorun şu ki çok geçiktik. Senin çoktan okulunda olman lazımdı.” Jack bir of çekti. Babasını şimdiden özlemişti. Hatta annesini bile.
Karanlık ve kasvetli yollarda yürürlerken Jack son bir kez evine baktı. Okul konusundaki endişeleri giderek azalmaya başlamıştı. Aslında onu götüren kadın da gayet cana yakındı. Biraz da iyi ihtimalleri düşünmeye başladı. Yeni okulunda çok yakın arkadaşlıklar ve dostluklar kurabilirdi. Hatta bundan daha önemlisi cadının söylediği gibi bir “seherbaz” bile olabilirdi. Tabi anlamını öğrendikten sonra "seherbaz" olur muydu bilinmez. Daha ne kadar çok şey öğreneceğim acaba, diye düşündü. 10 yıldır kendini bildi bileli normal bir insan sanıyordu. Şimdi ise en çok korktuğu şey babasının onu istememe ihtimaliydi. Annesi konusunda çok endişeli değildi. Nedense gayet olgun davranmıştı.
Jack kadına baktı. Giderek daha da hızlanmıştı. Ne olup bittiğini anlayamadan onu takip ediyordu. Kadının şapkası onu giderek uzatıyordu. Jack onun yanında cüce gibi kalıyordu. Şimdi sanki karanlık bir ormana gelmişlerdi. Burayı kadının elinde duran ince bir sopa aydınlatıyordu. Jack merakla sordu: “Acaba elinizdeki o şey nedir?” kadın gülümsedi. “Tatlım senin bu kadar meraklı olduğunu söylememişlerdi. Zaten bundan sana da alacağız. Bu bir asa. Bizim büyü yapabilmemizi sağlıyor. Şuan da etraf çok karanlık olduğu için asamla aydınlatıyorum.” dedi gülümsemesini daha fazla ve abartılı biçimde büyüterek.
Jack bu kavramlar arasında en çok bunu çabuk anlayabilmişti. Buna sevindi. Yol giderek büyüyordu sanki. Ormandaki ağaçların boyutu 5 metre kadardı. Sarmaşıklar her tarafını sarmıştı. Jack etrafa boş boş bakarken ileride bir sandık gördü. Sandık altından yapılmıştı ve ormanın içinde çok bakımlı görünüyordu. Üzerinde bir de kocaman bir kilit vardı. Ama tek bir şey eksikti. Anahtar yoktu. Jack kadına seslendi: “Durun.” Kadın anlamamış bir şekilde çocuğa döndü. “Ne oldu tatlım?” Jack hafifçe sandığı işaret etti. “Ah yapma tatlım. Sadece bir sandık başka ne olabilir ki?” Jack de kadına aval aval baktı. “Gerçekten böyle mi düşünüyorsunuz? Hem de siz bir cadısınız. Sizin bunu daha çok merak etmeniz gerekiyor. Ya içinde esrarlı bir şeyler varsa?”
Kadın da şaşırdı ama sonra hemen eski tavrına bürünüp toparlandı: “Çocuğum ben de çok merak edebilirim yalnız zamanımız kısıtlı. Bu yüzden hemen seni okuluna götürmem gerek. Hadi gel benimle.” dedi ellerini Jack'e uzatarak. Ama Jack aksine sandığın etrafına bakıyordu. Sanki bir şeyler arıyormuş gibiydi. Belli ki anahtarı bulmaya çalışıyordu. Sonra sandığın arka bölümünde bir anahtarlık gördü ve eline aldı. Fakat bu anahtarlıkta tam 5 tane anahtar bulunmaktaydı. Jack vakit kaybetmeden hepsini denedi. Sandık sanki içinde çok önemli ve değerli bir eşya var gibi zor açılıyordu. Dördüncü anahtar sandığın anahtarıydı. Jack daha da zorlayarak anahtarı çevirdi. Sandık bu sefer tamamen açılmıştı.
Gözlerini kapattı ve yavaşça tekrar açtı. Şaşırılmış bir durum olsa gerek diye düşündü. Çünkü sandığın içinde değerli hiçbir şey yoktu. Sadece en altında yıpranmış ve çok eski bir parşömen duruyordu. Jack ürkekçe elini götürdü ve parşömeni açtı. Kadın hala onu izliyordu. Onun da merak ettiğini Jack fark etti. Parşömende ki yazının annesine ait olduğunu anladı. İçinden daha da merakla okumaya başladı.
(Not: Rp puanımı düzeltmek amacıyla; uzunca düşünüp yazdığım bir rp'dir.) | |
|
Felicia Ashley Garcia Muggle* Lütfen bir mesleğe ya da seçmen şapkaya başvuru yapın.
Mesaj Sayısı : 146 Gerçek İsim : Merve Patronus : Tavşan^^ Tarafı : Karanlık Kan Durumu : Safkan Rp yaşı : 20 Asası : Güneş Işığı^^ Özel Yetenek : Veela Evcil Hayvan : ... Kayıt tarihi : 09/07/09
| Konu: Geri: Jack William Black Salı Tem. 21, 2009 8:59 am | |
| Betimleme:30 - 25 Diğer rp'lerini de okudum fakat betimleme seviyen pek ilerlememiş aslında... Düzelme var ama eminim ki bundan daha iyi rp'ler çıkarabilirsin (:
Uzunluk:15 - 12 Çok uzun veya çok kısa değildi ancak bazı gereksiz uzatılmıuş bölümler vardı. Bunlar çıkarıp karakterinin duygularına yer versen hem uzunluğu değişmezdi hem de daha akıcı bir rp ollabilirdi.
Renk Düzeni:15 - 15 Renk uyumunu beğendim^^ Yorum gerek yok (:
İmla Düzeni:20 - 15 geçiktik: Geciktik Şaşırılmış bir durum olsa gerek diye düşündü. : Şaşırılacak bir durum olsa gerek diye düşündü. Parşömende ki: Parşömendeki Bunların dışında inceltme işaretlerinde ve virgüllerde çok fazla olmasa da hatalar vardı.
Yazım:20 - 10 Aslında pek akıcı bir rp değildi. Okurken sıkıldığımı söyleyebilirim. Devam etse daha iyi olabilirdi. Senin daha iyi rp'ler yazabileceğini düşünüyorum yine de tebrik ederim gelişme var^^ Puanın 77... | |
|