|
|
| Dükkan ve Çalışanı Alımları | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
Hestia Cathy Perséll Muggle* Lütfen bir mesleğe ya da seçmen şapkaya başvuru yapın.
Mesaj Sayısı : 7 Nerden : İzmir Meslek : İşsiz Gerçek İsim : Sıla Tarafı : Tarafsız Kan Durumu : Safkan Rp yaşı : 19 Özel Yetenek : Animagus Evcil Hayvan : Kedi (Despera) Kayıt tarihi : 02/07/09
| Konu: Geri: Dükkan ve Çalışanı Alımları Perş. Tem. 02, 2009 8:01 pm | |
| Ad-Soyad: Hestia Cathy Perséll İstediği Dükkan:Madam Malkin'in Her Duruma ve Her Renge Uygun Cüppeleri Dükkanı Örnek Rp: Başka bir sitede yayınladığım ve başka bir karakter için yaptığım RP. Umarım sorun olmaz.
Sağanağın altında oturuyordu Nestra. Fakat yağmur zayıf bedenini değil, düşüncelerle dolu ruhunu ıslatıyordu. Sulusepkene dönüşmekte olan yağmurun içindeki tüm kötü izleri temizleyeceğini biliyordu Nestra. Yağmura yardımcı olabilmek için gözlerini kapattı ve kendini soyutlamaya çalıştı...
Sağanağın altında öylece otururken, yalnızlıkla çerçevelenmiş hüzünlü bir resme bakar gibi hissediyordu kendini... Öyle değil miydi zaten? Yalnızlıkla mühürlenmemiş miydi? Onun kaderi buydu.
Anıları gelip onu bulurken, hayallerinin arasında bir yolculuğa hazır olmadığını hissediyordu. Ama baskın çıkan taraf düşünceleri oldu ve anıları gelip onu sarmaladılar. Artık ruhuyla birlikte bedeni de ıslanıyordu ve yağmur damlaları yüzünde kayarcasına ilerleyip onu ürpertiyorlardı.
İlk olarak ismini düşündü. Delphine Nestra Perséll. Delphine ismi, ünlü kehanet merkezi Delphi'den geliyordu. Ona göre bu isim ona çok uyuyordu çünkü genelde bir Delphi kehaneti kadar anlaşılmaz oluyordu...
İkinci ismiyse, Helena'nın ikizi Clytemnestra'dan geliyordu. Büyük ihtimalle annesi, Clytemnestra ismini uzun bulup kızına kısaca Nestra demeyi yeğlemişti. Hoş, ona yeterince Nessa demeden kaçıp gitmişti ya...
Soyadı olan Perséll ise, mitolojiye fazla dokunmuyordu. Nestra'ya göre böylesi daha iyiydi. Zira eğer soyadı da mitolojiden seçilseydi, kendini başka bir yerdeymiş gibi hissedecekti.
"Nestra, nerelerdesin?"
Nestra, sesi duyunca gözlerini hızla açtı ve irkildi. Bu ses, en fazla duyduklarından biriydi ve zaman içinde tınısı ona monoton gelmeye başlamıştı. Tıpkı çevresindeki herşey gibi klişeydi bu ses, eskiydi, aşina olduklarından biriydi. Oysa Nestra yenilik istiyordu.
"Burdayım baba." diye yanıtladı. Gereğinden fazla konuşmak âdeti değildi ve en az konuşmak istediği zamanlardan birinde yakalanmıştı.
"Yine düşüncelere mi daldın? Bazen başka bir çağdan gelmiş gibi görünüyorsun..."
"Zaten başka bir çağa ait değil miyim?" diye yanıtladı Nestra, gülümseyerek. Babası da gülümsedi. Çevreye yayılan sıcak sevgi hissedilebiliyordu. Nestra'nın içine yağmurla dolan tüm hisler bir anda çekilip yokoldu.
Babası, yavaş ve kararlı adımlarla ilerledi ve kızının yanına oturdu. Başını kaldırıp gökyüzüne baktı ve bir süre sonra yağmurdan gözün gözü görmeyeceğini tahmin etti.
"Sen değişik bir kızsın Nestra. Oturup gözlerini kapattığında, sanki tüm büyü dünyasından uzaklaşıyor gibi oluyorsun." dedi babası tuhaf bir sesle.
"Değişiklik iyidir." diye yanıtladı Nestra kısaca.
Yağmurun altında bir süre daha oturdular ve hiç konuşmadılar. Sağanak giderek hızlanıyordu. Nestra giderek rahatsızlandığını ve üşüdüğünü hissediyordu. Sanki babası da onunla aynı şeyleri hissediyormuş gibi doğrulmaya yeltendi.
"Hadi eve gidelim Nestra. Daha fazla ıslanmamak için şemsiyemi çağırıyorum." dedi yağmurdan soluğu kesilmiş bir vaziyette.
Nestra onaylarcasına başını salladı. Babası asasını kaldırıp, "Accio şemsiye!" derken, yağmura veda etmek için başını kaldırıyordu ve gülümsüyordu...
| |
| | | Carolyn Anna Miler Muggle* Lütfen bir mesleğe ya da seçmen şapkaya başvuru yapın.
Mesaj Sayısı : 114 Nerden : Esk Meslek : Sihir Bakanı Kan Durumu : Safkan Rp yaşı : 35 Asası : Beyaz Cesaret Özel Yetenek : Meta Evcil Hayvan : Ruby[Husky] Kayıt tarihi : 02/07/09
| Konu: Geri: Dükkan ve Çalışanı Alımları Perş. Tem. 02, 2009 8:21 pm | |
| | |
| | | Édith S. Fouquét Muggle* Lütfen bir mesleğe ya da seçmen şapkaya başvuru yapın.
Mesaj Sayısı : 41 Patronus : Benekli bir dişi sırtlan. Tarafı : Karanlık Taraf. Kan Durumu : Melez {Kimsenin bilmemesi için elinden geleni yapar.} Rp yaşı : 27. Asası : Meşe ağacından yapılma. Özünde Kunduz Tüyü vardır. 21 cm. Savunma büyülerinde çok güçlüdür. Özel Yetenek : Metamorfmagus Evcil Hayvan : Path isimli bir yılan. Her zaman yanında taşımasa da evinde besliyor. Kayıt tarihi : 04/07/09
| Konu: Geri: Dükkan ve Çalışanı Alımları C.tesi Tem. 04, 2009 9:40 pm | |
| Ad-Soyad: Édith Satine Fouquét İstediği Dükkan: Mümkünse Knuctorn Yolu'nda Minuit isimli bir bar açmak istiyorum. Örnek Rp:
Kız kardeşlerini trenden beri görmüyordu. Annesi onları trene geçirdikten sonra hepsi bir kompartmanın içine doluşmuş ve bütün yolculuğu sessiz sedasız geçirmişlerdi. Şansı vardı ki, cam kenarına oturmuştu. Böylece rahat rahat şiir yazıp besteleyebilmiş, arada da camdan dışarı bakıp eşsiz manzarayı izleyebilmişti. Yıllar geçtikçe Hogwarts'a gelirkenki heyecanı azalıyordu. Her sene aynı şeyleri dinlemek, aynı olayları izlemek gittikçe can sıkıcı bir hal alıyordu.. Yine trenden indiler ve sandallarla okula ulaştılar. Ve yine Müdür'ün komutlarıyla Büyük Salon'dan içeri girdiler. Müdür değişmişti. Bu da çok şaşırtıcı bir şey değildi. Zira, önceki müdür tam anlamıyla bencilin tekiydi. Dina önüne gelecek olan yiyecekleri açlıkla beklerken Seçmen Şapka şarkısını söylemeye ve ardından da binaları seçmeye başladı. Tüm birinci sınıflar binalarına seçildikten sonra Müdür konuşmasını yaptı. Herkes neşeli neşeli yiyeceklere saldırmak için umutla beklerken umulmadık bir gürültüyle Büyük Salon sarsıldı. Dina neler olduğunu hemen anlamıştı. Ölüm yiyenler içeri girmeye [başladıklarında Dina'nın gözlerinde bir pırıltı ve dudaklarında hafif bir tebessüm belirdi. 'Eğlence başlıyor...' Zaten Müdür'ün gözlerinden de endişesi belli oluyordu. Tüm öğrenciler çığlık atmaya ve koşuşturmaya başladılar. O sırada ilk büyü Müdür'den geldi. Daha sonra Müdür patronus'unu bakanlığa yolladı. Karşı masadan Luke'un sesi duyuldu. '-JOHN! ALAİN! JOHN....!!' Dina başını ona çevirdi. İşte şimdi işler karışıyordu. Eğer zorunda kalırsa.. bunu.. nasıl yapabilirdi ki? Onun tüm arkadaşlarına acımadan zarar verebilirdi. Ama başka bir savaşta bunu ona nasıl yapabilirdi? Düşünmek istediği en son şeydi. Zaten büyü yapması da yasaklanmıştı çünkü Karanlık Taraf'takilerin okul içinde büyü yapması yasaktı. O sırada dikkatsiz bir 4. sınıf öğrencisinin yaptığı büyü, Dina'nın yanındaki ölüm yiyen'e çarpmamıştı. Onun yerine ölüm yiyen, Dina'nın Karanlık Taraftan olduğunu bilmediği için Dina'yı kendine siper olarak almıştı ve büyü Dina'ya çarpmıştı. Dina sendeleyerek geri geri gitti ve dengesini kaybederek düştü. Bu kadar güçsüz değild, ayağa kalkacaktı elbet ama bu savaşın içine girerse bir aptal kadar cesur Gryffindor'lulardan, onun gözünde "hiçbir şey" olan Hufflepuff'lardan ve kendine yakın gördüğü ama çok fazla inek olan Ravenclaw'lardan birinin canını yakacaktı ve bu da okuldan atılmasına bir sebepti. Kuralları çiğnemekten hoşlanmazdı. Güçlükle ayağa kalkıp bir masanın kenarına tutundu ve asasını her ihtimale karşı cebinden çıkardı. Bu saldırının uyarı amaçlı olduğunun farkındaydı. Ama yine de bu Zümrüdüanka Yoldaşlığı zımbırtısından bir kaç kişinin ölmesi fena olmazdı. Luke'un olduğu tarafa baktı ve onların yanına gitti. Diğerlerine sinir bir bakış attı ve tekrar Luke'a döndü.
'İyi misin? Bak, buradaki insanlardan ölmesini istemediğim tek bir kişi varsa o da sensin tamam mı? Bu yüzden..'
Nasıl tamamlasaydı ki? Başının üstünden sıyırıp geçen sersemletme büyüsüne aldırmadan devam etti.
'.. Bu yüzden.. ne yaparsan yap, ölme!'
Kimsenin onun Yoldaşlıktan olduğunu sanmaması için Luke'un yanağına güven verecek bir öpücük kondurduktan sonra ayağa kalkıp oradan hızla ayrıldı. Ama ona çarpan büyünün etkisiyle pek hızlı gidemiyordu. Yere, adımlarına baka baka ilerlerken gözünün önünden hızla bir Ölüm Yiyen geçti. İlk önce buna pek aldırmamış olan Dina daha sonra başını ona çevirdi ve hızlı hareket eden bu adamı gözden kaçırmamaya çalışarak baştan aşağı süzdü. Ardından ayaklarına takılı kaldı. Bu ayakkabıları tanıyordu. Evet, elbette tanıyordu. Nasıl unutabilirdi ki? Bu ayakkabıları o adama Dina almıştı. Evet, ta kendisiydi. Bu adam amcası Thor'du. O da babası gibi bir ölüm yiyen'di. Ama Dina onu tanıdığını belli ederse ikisinin de başı belaya girebilirdi. Çarçabuk trende şiir yazmak için kullandığı küçük defteri ve kalemi çantasından çıkardı ve yazdı.
''Sakın beni tanıdığını belli etme. Ben iyiyim. Letty ve Lenny de güvendeler. Onları Müdür bazı profesörlerle götürdü. Kendine dikkat et. Büyük savaş günü geldiğinde ben de yanınızda olacağım. Ravenclaw ve Slytherin cüppeliler size büyü yollamadıkça onlara bir şey yapmazsanız sevinirim. Çünkü az önce bir ölüm yiyen tarafından siper alındım. Karanlık Lord'a sayılar.. Dahlia.''
Hızla yazdığı kağıdı yarı topallayıp yarı koşarak Thor Amca'nın yanından geçerken onun cebine sıkıştırıverdi ve oradan uzaklaştı. Şimdi kızkardeşlerine bakmalıydı. Güvende olduklarından emin olmalıydı. Profesörlerin öğrencileri ittirerek götürdüğü yere doğru onları takip etti ve içeri girdi. Bir sürü öğrenci arasından Letty ve Lenny'yi bulması zor olsa da birbirlerine benzeyen iki ikinci sınıf öğrencisi kızı rahatlıkla seçebildi. Yanlarına gitti. Letitia'nın kaşının üzerinde kan vardı. Hızla onların oturdukları koltuğun yanına eğildi.
'Letty, ne oldu böyle?'
Madeleine Letitia'nın yerine cevap verdi.
'Bir ölüm yiyen onu hızlıca Hufflepuff masasına doğru itti ve o da masanın kenarına kafasını çarptı. Önemli bir şey değil. Madam ilgilendi. Az sonra geçer.'
Dina kaşlarını çattı. Eliyle Letitia'nın kaşını hafifçe yokladıktan sonra ikisine baktı.
'Birbirinize sahip çıkın. Lenny, teknik olarak sen daha büyüksün. Bu yüzden Letty'ye büyüklük taslamadan (??) ona yardım et. Unutmayın, her zaman size yardımcı olmak için yanınızda bir profesör bulunmayabilir. Onlara ihtiyacınız olmasın. Birbirinizden başka kimseye ihtiyacınız olmasın. Kendinizi koruyun, beni anladınız mı? Ben şimdi gitmeliyim. Savaş devam ediyor.'
Kafasını ikisinin arasına sokup kulaklarına fısıldadı;
'Yandaşlarımız ortalığı kasıp kavuruyor. Bu da Zümrüdülaplup Yoldaşlığı'na bir ders olacak.'
Göz kırparak ayağa kalkıp ilerledi. Diğer öğrencilerin ne halde olduğuna bakmadı bile. Tekrar Büyük Salon'a döndü. Salon'un salonluğu gitmiş, adeta bir çöplüğe dönmüştü. Yerde yatan ölülerin üstlerine basa basa, koşarak Slytherin masasına doğru ilerledi..
Slytherin masasına doğru koşarken bile aklı bir Luke'a, bir Letty ve Lenny'ye gidip duruyordu. Ama sonunda kendini kardeşlerinin güvende olduğuna ikna etmeyi başarmıştı. Sonunda masaya ulaştı. Daha yirmi dakika önce Ravenclaw masasına neşeyle giderken gördüğü Dia yere yığılmıştı. Onunla aynı binada, aynı sınıftalardı. Üstelik -her ne kadar onu vuran ölüm yiyen bunu bilmese de- o da Karanlık Taraf'taydı. Dia'nın yanına gelen Profesörlerle birlikte o da onun yanına gitti. Sahte bir acıyla Profesör Gaunt'a baktı.
'Profesör, buradan çıkmalı. O.. o ölmemeli..'
Profesör Gaunt, Dia'yı yanına alarak salondan kaçmaya çalışırken salon art arda iki gürültüyle sarsıldı. İlk gürültüyle başını hemen Luke'ların olduğu tarafa çevirdi. Yukarıdaki avize yere yıkılmıştı. Üstelik yere düşen binlerce parçasından biri de Dina altından kaçmaya çalışırken omzuna saplanmıştı. Bunu hissetmedi bile. Zira, bundan önemli şeyler vardı. Bir arkadaşını kaybetmişti ve daha fazla kötünün canının yanmasına izin veremezdi. Ama Luke, Aysa ve John'a da saldırmak istemiyordu. Eğer zorda kalırsa yapmayacağı şey değildi aslında. Yine de zar zor yanlarına gitti. Cüppesinin üstünden omzundan aşağı kanlar akıyordu. Ama Dina'nın bunu fark etmesi güç olmuştu çünkü salonda şimdi de bir ejderha belirmişti. Dina gözlerini faltaşı gibi açarak etrafına baktı. Lanetler havada uçuşuyor, bazı profesörler savaşırken bazıları da hala öğrencileri alandan dışarı çıkarmak için uğraşıyordu. Ama Dina'nın çıkmaya niyeti yoktu. Amcasının güvende olduğundan emin olmalıydı. Onu korumak için elinden bir şey gelmeyecek olsa bile yine de onun ne halde olduğunu bilmeliydi. Ancak bu sayede içi rahat edebilirdi. Hızlıca Luke'ların yanına gitti. O koşarken Aysa bir plandan söz ediyordu. "Bu kız yine neler geçiriyor.." diye düşünmeden edemedi. O sırada Luke masalardan birini havaya kaldırmıştı. Anlam verilemeyecek hareketler yapıp duruyordu. Inés ise ne yapacağını şaşırmıştı. Ölüm yiyen'lere saldırmazdı. Profesörlere de saldıramazdı. Tam ağzını açmışken Aysa masayı havada patlattı. Inés bu büyüyü biliyordu. Hatta kullanmayı da seviyordu. Asasını çıkarıp Aysa'nın yanına gitti. İkisine doğru baktı.
'Ne yapmaya çalışıyorsunuz?!!!'
Masanın çarptığı ölüm yiyen yere yığılmıştı. Ama Luke cevap vermeye kalmadan ona art arda iki tane sersemletme büyüsü isabet etmişti.
'Masalarla oynarsan böyle olur! Ah Luke!!!'
İçindeki acıyı tarif edemezdi. Zaten yapmayı beceremediği şeylerden biriydi. Bu yüzden üzüntüsünü belli etmeden o da Aysa gibi Luke'un yanına koştu.
'Hey, hey iyi misin?!!'
Luke'un sendeleyerek ayağa kalkmaya çalışıp masadan bir bıçak alarak ölüm yiyene fırlatmasını izledi. Bu Inés'i kızdırmıştı. Üstüne üstlük Aysa da ölüm yiyeni bağlamıştı. Bıçağın saplandığı yere, ölüm yiyenin bacağına baktı. Fark etmesi uzun sürmedi. Evet, yine o ayakkabılar. Luke, Inés'in amcasını bacağından vurmuştu. Sinirle ayağa kalktı ve Aysa'yı duvara doğru ittirdi.
'Siz.. siz..!!! Hâlâ yaşıyor olduğunuza şimdiden dua etseniz iyi olacak!!!'
Koşarak amcasının yanına gitti. Onu tanıdığını belli edip etmemek artık umrunda bile değildi. Bacağına saplanıp yere düşmüş olan bıçağı aldı. Kanlar içinde ipler arasında yerde yatan adamın üstündeki ipleri o bıçakla kesmeye başladı. İpleri kestikten sonra adamın yüzüne küçük bir tokat attı.
'İyi misin? Th-'
Bir dakika, ismini söyleyemezdi. Hemen duraksadı. Yanlarına başka bir ölüm yiyen geliyordu. Onun arkasından da bir Profesör. Inés hemen yanlarından ayrıldı ama bıçak elinde kalmıştı. Tekrar Luke'un yanına döndü. Sinirinin hala geçmediğini fark ettirecek şekilde Aysa'ya baktı.
'O iyi mi?'
Aysa hala tedirgince Inés'e bakmaya devam ediyordu.
'Sanırım iyi.İki tane sersemletme yiyince böyle oluyor insan'
dedi hafifçe gülerek.Sonra tekrar ciddileşti.
'Nasıl kendine getireceğimi çözemedim ama..'
Inés'in aklına bir şey geliyordu. Ve yapmazsa Luke uyanamazmış gibi hissediyordu. Asasını aldı ve Luke'a doğrulttu.
'Aquamenti!'
Luke'un yüzüne sular dökülmeye başlamıştı. Nihayet uyandığında Dina'nın yüzünde sinirle karışık mutluluğun verdiği bir gülümseme oluştu. Bunu kimsenin görmemesini sağlamalıydı. Bu yüzden kafasını geriye çevirip arkasındaki savaşa bakar gibi yaptı. O sırada başını çevirirken omzuna batmış olan kocaman cam parçasının açtığı yarayla karşı karşıya geldi. Yutkundu. İğrençliğin daniskası bir hali vardı. Sağ elini yavaşça sol omzunun üstüne dokundurdu. Eline gelen yoğun kanı iki parmağıyla ovaladı ve elini silkeledi. Ardından tekrar Luke'a döndü. Aysa'ya başıyla "Onu ben alırım" der gibi bir işaret yaptıktan sonra Luke'un kolunu kendi omzuna attı. O sırada yanlış bir şey yaptığının farkına varmıştı. Luke'un eli yaralı omzunun üstüne şlap diye oturmuştu. Küçük bir inilti çıkardı ama belli etmeden yürümeye devam etti. Aysa da arkalarından geliyordu.
Başkası olsa oracıkta bırakıverir, belki de baygın ya da ölü olmasına aldırmadan çekip gidebilirdi. Ama Luke ona farklı bir melodi fısıldıyordu sanki. Yıllarca uğraşsa besteleyemeyeceği bir melodi.. Düşe kalka üçü birden hastane kanadına varmışlardı. Neredeyse dolup taşmıştı burası. Alnından dökülen terlerle Luke'u üçüncü yatağa saldı ve yanındaki sandalyeye çöküverdi. Luke'un, Dina'nın omzuna attığı eli kan içinde kalmıştı. Onun bunu fark edip etmediğinden pek emin değildi. Üstelik üstü başı da su içindeydi, Dina'nın az önceki büyüsü yüzünden. Aysa'ya baktı.
'Sanırım burada biraz bekleyeceğiz. Diğerlerinden bize sıra gelebileceğini sanmıyorum.'
Sonra içinden geçirdi. "Merlin'in kokmuş çorabı!! Nasıl bir gündü.. İşin acayibi, hala da devam ediyor..Acaba Thor iyi mi? Onu öldürdülerse bunu o profesörlerin ve seherbazların yanına bırakmayacağıma ant içebilirim" Bunları içinden geçirirken bile gözleri kıpkırmızı olmuştu. Ama bunun nedeni sadece sinirli olması değildi. Cüppesinin üstündeki yeşil Slytherin arması bile kıpkırmızı kana bürünmüştü. Kan dökerken bile, safkan olmaktan gurur duyuyordu. Muggle ya da kofti falan olsaydı..!! Aman Tanrım!! Böyle bir şeyin olmasını düşünemiyordu bile..! Etrafında şifacılar dolanıp duruyorlardı. Aldırış etmek istemiyordu ama bu mümkün değildi!
| |
| | | Édith S. Fouquét Muggle* Lütfen bir mesleğe ya da seçmen şapkaya başvuru yapın.
Mesaj Sayısı : 41 Patronus : Benekli bir dişi sırtlan. Tarafı : Karanlık Taraf. Kan Durumu : Melez {Kimsenin bilmemesi için elinden geleni yapar.} Rp yaşı : 27. Asası : Meşe ağacından yapılma. Özünde Kunduz Tüyü vardır. 21 cm. Savunma büyülerinde çok güçlüdür. Özel Yetenek : Metamorfmagus Evcil Hayvan : Path isimli bir yılan. Her zaman yanında taşımasa da evinde besliyor. Kayıt tarihi : 04/07/09
| Konu: Geri: Dükkan ve Çalışanı Alımları C.tesi Tem. 04, 2009 9:40 pm | |
| Çok gürültülü yerlerde durmaktan hoşlanmazdı Dina. Ve hoşlanmadığı yerlerden de bir an önce uzaklaşmak isterdi aslında. Ama olduğu durumda bu imkansızdı. Çünkü buradan başka bir yere gidemezdi. Üstelik Letty ve Lenny'den de hala haber yoktu. İnsan ablasına bir şekilde haber yollamaz mıydı? Onları kafasından çıkarmaya, içinde olduğu yere ve duruma odaklanmaya karar verdi. John içeri girmiş, girdiği anda da Dina'ya soğuk bir bakış fırlatmıştı. Onunla anlaşamıyorlardı. Zaten Dina kiminle anlaşabiliyordu ki? İnsanların onu sevmemesi umrunda da değildi zaten ki onu sevmeyeni o da sevmezdi zaten. Hatta bazen onu sevenleri bile. Ölüm yiyenlerden neden bu kadar korkuyor ve tiksiniyorlardı ki? Dina'nın ailesinde onlardan binlerce vardı ve Dina da bundan içten içe gurur duymuyor da değildi. John kısa bir süre şifacıyla tartıştıktan sonra bir posta da Luke'tan fırça yemişti. Koridorlardan ve odanın içinden çeşitli çığlıklar gelmeye devam ediyordu. İçtiği iksiri beğenmeyip -sanki daha iyisini yapabilirmiş gibi- kusanlar, kusanları görünce midesi bulanıp kusanlar, kırık kolları, bacakları düzeltmeye çalışan zavallı şifacılar.. İşin acayibi herkesin yüzünde de bir buruşukluk, bir acıma, bir üzüntü vardı. Bunları niçin bu kadar abartıyorlardı ki? Dina'nın dudakları bile bükülmemişti. Tüm bu olanlardan etkilenmemiş, hatta bir bakıma mutlu bile olmuştu. Ölüm yiyenler bu aşağılık seherbazlara güzel bir ders veriyor olmalıydılar. Ve bugün yaşanan kayıplar, gelecekte ne kadar büyük bir savaşın başlayacağına dair bir işaretti. Bu Dina'nın daha çok hoşuna gitmeye başlamıştı. Hatta belki günün birinde aptal Filch'ten bile kurtulurlardı. Koftiler de en az muggle'lar kadar aşağılıklardı zaten...
Şifacı bu kez telaşlı adımlarla Luke'un yanına gelmişti. Luke'la kısa bir tartışmadan sonra ona bir iksir içirmişti. Ama Luke iksirin balkabağı suyu tadında olacağını ummuş olmalıydı ki büyük bir hayal kırıklığıyla iksiri ağzına alır almaz püskürtüverdi. "Ah.." dedi Dina içinden. "Bulundukları ortama ayak uydurmayı öğrenmeliler. Hey!! Üstelik üstüme püskürttü! Lanet olası! Bunları Ravenclaw'a nasıl seçiyorlar bilmiyorum!" Bir anlık sinirle içinden bunları geçirmişti. Ama tekrar Luke'un suratına baktığında aklından geçirdiği tüm kelimeleri geri almıştı. Onu seviyordu. Gerçek buydu. Ama arkadaşlarının yanında bunu ona belli edemezdi. Hayır, bunu asla yapmazdı. Z.A.Y.'den birine aşık olmuş olmak yeterince can sıkıcıydı.Onlar bunu önemsemiyor olsa bile diğerleri bunu duyarsa ikisi de içinde bulundukları topluluktan atılırdı.Luke zorla da olsa iksiri içmeyi başarmıştı.Aysa ayağa kalkmıştı. Aptal bir cesaret gösterisi sunmaya hazırlanıyor gibiydi. "Merlin'in pörtlek gözü aşkına! Bu kız neden yapamayacağı şeylere karşı özel bir ilgi duyuyor? O aptal "ben cesurum" diyen Gryffindor'lulara benziyor bazen. Öğrk! Tanrım! İyi ki Ravenclaw'lar. Bu sayede onlarla yan yana durabiliyorum en azından. Ama zaten onların da bana bayıldıklarını sanmıyorum.." dedi içinden. Arkasına yaslanıp rahat bir hal aldı. Oynanacak tiyatroyu güzel bir yerden izleyecekti bu kez. Bu tip şeyler ona o kadar gülünç geliyordu ki. Aysa gereksiz inadını bir yana bırakıp Luke'un ısrarları sayesinde çanağının üstüne oturuvermişti. OLması gereken ve olacak olan da buydu zaten. Sonunu bildiği bir kitabı okumak gibi bir şeydi bu. Sonra başını kaldırdı. Çünkü omzunun üstünden bir el ona dokunmuştu. Birinci sınıflardan bir çocuğun gelip onunla oyun oynamak istediğini sandığı için hışımla arkasını döndü.
'Seni bücü-'
O anda derin bir nefes almıştı. Letitia arkasında duruyordu. Ayağa kalktı. Ona sarılırdı ama insanların yanında bu tür şeylerden ikisi de kaçınırdı.
'Burada ne arıyorsun. Madeleine nerede?'
Letitia onu sakinleştirmek istercesine yerine oturttu.
'Merak etme o iyi. Ortak salonda. Ben de gelip sana haber vermek istedim.. Hey, koluna ne oldu?'
Dina başını salladı.
'Bırak şimdi kolumu. Sana bir haberim var..'
Onu kendine doğru çekti ve kulağına eğildi.
'Noir burada, aşağıda. Onu gördüm. Ama...'
Gözleri bir an Luke ve Aysa'ya döndü. Ardından tekrar Letty'ye baktı.
'Ama durumu en son gördüğümde pek iyi değildi. Onu karargaha götürmüş olmalılar. Endişelenmeyin. Şimdi sen de git. Güvenli bir yerde olduğunuzdan emin olun ve gürültüler bitene kadar da oradan ayrılmayın. Unutmayın, kendinizden başka kimse sizi korumayacaktır!'
Letitia başıyla onayladı ve elini sallayarak uzaklaştı. Dina tekrar diğerlerine döndü. Aklına yine Thor amca takılmıştı. Letty'ye onu karargaha götürdüklerini söylemişti ama acaba gerçekten de öyle miydi yoksa oracıkta kan kaybından geberip gitmiş miydi? Aslında ha bir eksik, ha bir fazlaydı. "Çoğunluğun iyiliği için.." diye geçirdi içinden.. | |
| | | Loretta Emily Paradine Muggle* Lütfen bir mesleğe ya da seçmen şapkaya başvuru yapın.
Mesaj Sayısı : 17 Patronus : - Tarafı : - Kan Durumu : - Rp yaşı : - Asası : - Evcil Hayvan : Siyah kedi (schrödinger), Kuzgun (Edgar) Kayıt tarihi : 05/07/09
| Konu: Geri: Dükkan ve Çalışanı Alımları Paz Tem. 05, 2009 8:56 pm | |
| +Adı soyadı: Loretta Emily Paradine
+İstediği Dükkan: Mümkünse Nox Shop ^^
+Örnek RP:
Tik...Tak...Tik...Tak.. Başının azıcık yukarısında kalan antika saatin sesini ancak boğuk bir şekilde işitebilidiği şu sıralarda bir kaç damla göz yaşının bulanıklaştırdığı görüş alanına giren tek şey beyaz ellerinin derisi ve 19.yüzyılın pek maharetli ahşap sanatçılarından birinin ellerinden çıkma ihtişamlı bir o kadarda ürkütücü masanın üzerine yayılmış kızıl saçlarıydı. Bütün gece boyunca gözüne azıcık bile uyku girmemişti kızın. Geçmişinizde çoğunlukla ustaca bastırdığınız ızdıraplar varsa bazı geceler sizi gelip böyle yakalar ve çekebildikleri kadar aşağıya çekerlerdi işte. Saatlerce volta atarak düşünmüş, korkmuş, haklı veya haksız kendini suçlamış en sonunda raflardan beceriksizce çıkardığı bir saman kağıdına en sevdiği kalemiyle birşeyler karalayacak cesareti bulabilmişti kendinde...ve titreyip kayan ellerle çarpık çurpuk harflerin oluşturduğu cümleler yazmıştı hem de saatlerce gel gelelim beceremeyeceğini anlayınca doldurduğu tüm kağıtların hazin sonu paramparça olan gövdeleriyle masanın altında duran çöpü boylamak olmuştu.Yüzleşmek ne kadar da zordu, bariz bir şekilde ömrü boyunca zordan kaçmayı adet edinmenin acılarını çekme vakti gelmişti artık.Belki çöpü kağıt parçalarıyla doldurarak fiziksel bir yüzleşmeden kurtulabiilirdi ama ne kadar çırpınırsa çırpınsın düşüncelerinden kaçamayacağınıda çok iyi biliyordu Sonrasında pes edip günün doğuşunu beklemeye başladı işte ve en acısı doğan güneşin beraberinde gelen yepyeni bir gün bile içindeki korkuyu dindirememişti. Belkide bir süre önce tanıştığı şu küçük, sevimli psikoloğu görmeliydi. Yoo yoo hayır böyle şeyleri sadece ikinizin arasında kalacak olsa bile herkese rahatça anlatamazdınız ...
Tik...Tak...Tik...Tak... Ses biraz daha netleşmişti ve hemen ardından küçük kuş dişlilerle dolu yuvasından başını çıkararak o bilindik notaları şakıdı. Vivian başını kaldırdı,saat 7. O kadar olmuşmuydu? Nihayet! Artık biricik Valentine'i uyandırsa mıydı? Evet, evet uyandırmalıydı onu hala normal bir insan için saat fazla erken sayılırdı fakat Vivian gece boyunca O nu uyandırmakla uyandırmamak arasında gidip gelmiş fakat kendi küçük sorunları yüzünden sevgili dostunu uykusuz bırakmanın hiç te adil olamayacağı sonucuna varmıştı. Ama bu düşüncelerle baş başa kalmaya daha fazla dayanamayacaktı. Kararlı bir tavırla ayağa kalktı ve tam karşısında ki boy aynasına yöneldi,bir süre öylece durup kendini görmeyen gözlerle anlamsızca seyretti daha sonra çekk gözlerinden aşağıya süzülen yaşları silerek makyajını düzeltti. Valentine'in, ağladığını görürse üzüleceğini zannediyordu -esasında sevildiğini hissetmeye dair çocukça bir umuttu bu-. Arkadaşını bir de kendi dertleriyle mi uğraştıracaktı? Hem kendi ayakları üzerinde durabilen güçlü bir genç hanım olduğunu kanıtlamaya can atarken, Valentine'in gözüne mızmız küçük bir kız gibi görünmeyi asla kendine yediremezdi. Bir resmin dokularını incelemek istiyormuşçasına gözlerini hafifçe kısarak yansımasına son birkez baktıktan sonra merdivenlere yöneldi.Daha şimdiden adımlarındaki o kararlılığı kaybetmiş, hatta ürkekleşmişti. Hala Valentine i uyandırıp uyandırmama konusunda ufak bir tereddüt yaşıyordu. ' Ya rahatsız olursa,Ya beni kovalar, başından atmaya kalkarsa... '
Kapının önüne geldiğinde ilk önce eğilerek güzeller güzeli Mara'yı kucağına aldı, daha sonra Valentine'in nasılsa uyanmayacağını bilerek kapıyı belli belirsiz tıklattı, derin bir nefes alarak içeriye girdi. Kendi odası da benzer bir düzene sahipti belki ancak Valentine'in odasına özelliklede sevimli (!) Shinigamilerine karşı hep bir hayranlık beslemişti. Parmak uçlarında nitelikli bir balerin gibi süzülerek yatağın yakınında bitiverdi, ee herşeyin bir usulü vardı değil mi? Dostunu ayak sesleri ya da hışırtılarla değil çok daha sıcak ve kibar bir metodla uyandırmayı umuyordu.Ciğerlerine derin, leylak kokulu bir nefes çekti ''Valentineee''. Ufak tefek bedeni göğsüne bastırdığı kedicikle beraber Valentine in üzerine eğilmiş,başının çevresinden sarkan kızıl saç telleri çocuğun yüzüne sürtünüp duruyordu.Kim bilir ne büyük bir kabustu onun için? Fakat O nu rahatsız edebileceği ihtimali kızın aklının ucundan bile geçmiyordu ''Valentineeee'' diye tatlı tatlı uzatarak devam etti... | |
| | | Gerard Jude Crownie Muggle* Lütfen bir mesleğe ya da seçmen şapkaya başvuru yapın.
Mesaj Sayısı : 26 Nerden : Heryerden Meslek : Honks Kitapevi Sahibi Gerçek İsim : Joe Tarafı : Karanlık Kan Durumu : Safkan Rp yaşı : 25 Evcil Hayvan : - Kayıt tarihi : 08/07/09
| Konu: Geri: Dükkan ve Çalışanı Alımları Çarş. Tem. 08, 2009 10:36 am | |
| Ad-Soyad: Gerard Jude Crownie İstediği Dükkan: Borgin & Burkes Örnek Rp:
Yine sıradan ve sıkıcı bir gündü. Gerard masada oturmuş eski tılsımlı kolyelere ve lanetli yüzüklere bakıyordu.Ama bir tanesi vardı ki. Onu gerçekten seviyordu. Lanetli gerdanlık. Bu gerdanlığa dokunan kişi anında ölüyordu. Bu çeşit bir lanetin çözümü yoktur.Gerard tam böyle düşünürken birden arkasında biri belirdi. Şöminenin içinden bir öğrenci çıkmıştı. Üzerindeki cüppeden Slytherin olduğu belliydi. Çocuğa yaklaşıp :
-" Merhaba evlat. Buraya geldiğine göre çok cesur olmalısın. Çünkü bu dükkana herkes gelmez." dedi
Çocuk şeytani bir gülümseme ile :
-" Kapa çeneni. Buraya senin bu iğrenç dükkanın için gelmedim. Uç uç şebekesini kullanırken yanlış sözcük söylemişim.Ve burada oluştum."
Gerard çocuğa sinirle bakarak :
-"Seni saygısız küçük.Çabuk dükkanımı terket." dedi.
İstese çocuğu orada öldürebilirdi. Fakat bunu yapmadı. Çünkü çocukta kendi gençliğini görüyordu.Oda Slytherindendi. Böyle saygısız bir tipti. Çocuk korkmuştu. Hemen koşarak kapıya doğru gitti. Fakat giderken cama bir yumruk darbesi indirdi. Ve Lanetli gerdanlık yere düştü.
Gerard sinirlenmişti. Bir asa dokunuşuyla gerdanlığı yerine kaldırdı.Ve tekrar asasını kullanarak camı tamir etti.
En son Gerard Jude Crownie tarafından Çarş. Tem. 08, 2009 1:28 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi | |
| | | Gerard Jude Crownie Muggle* Lütfen bir mesleğe ya da seçmen şapkaya başvuru yapın.
Mesaj Sayısı : 26 Nerden : Heryerden Meslek : Honks Kitapevi Sahibi Gerçek İsim : Joe Tarafı : Karanlık Kan Durumu : Safkan Rp yaşı : 25 Evcil Hayvan : - Kayıt tarihi : 08/07/09
| Konu: Geri: Dükkan ve Çalışanı Alımları Çarş. Tem. 08, 2009 5:06 pm | |
| Ad-Soyad: Gerard Jude Crownie İstediği Dükkan: Honk's kitapçısı Örnek Rp:
Gerard dükkanın kapısını açmıştı.Yine her sabahki gibi rutubet kokusu etrafa yayılmıştı.Heryer toz kaplamıştı.Gerard artık bu kokuya alışmıştı.Fakat herkesin alışmasını bekleyemeyeceği için asasını kaldırdı."Aklapakla" dedi. Bir anda kitaplıkların üzeri pırıl pırıl olmuştu.Kolu son düellodan ağrıyordu. Dükkanın içinde dolaşmaya başladı. İleride yerde bir kitap gördü ve içinden " İnsanlar, hiçbir zaman hiçbiryeri bulduğu gibi bırakmıyorlar.Bu kitap onların tüm soyundan eski.Kitaba verdikleri zarara bakın." dedi. Kızmakta haklıydı. Çünkü kitap harap bir haldeydi.Masasına geçip kitabı tamir etmeye çalıştı.Sayfalarını tek tek dizdikten sonra kapağını iyice yapıştırdı üzerini temizledi.Artık yepyeni görünüyordu.Gidip onu rafına yerleştirdi.Ve eline bir kitap aldı.
Kitap büyücü dünyasıyla ilgiliydi. Safkan büyücülerle ilgili kitaplar okumaya bayılırdı. Kendiside safkandı.Ve safkan takıntısı vardı. Abisinde olmayan birşey. Evet George onun aksine melezlerle arkadaşlık kurmaya bayılırdı. Bu yüzden abisini pek sevmezdi. Fakat ev içinde mecburen konuşmak zorunda kalırdı. Kitabı okurken birden dükkanın kapısını açmadığı aklına geldi. Asasını kaldırdı ve yavaş bir hareketle kapıyı açtı. Artık kapı açıktı. Ve yeniden kitabı okumaya daldı. Biraz sonra içeriye bir bayan girdi. Gerard ayağa kalktı. Ve bu güzel bayana "Buyrun size nasıl yardımcı olabilirim bayan?" dedi. Kadın gülümsedi. Knockturn yolunda böylesine güzel bir bayanın ne işi olabilirdi ki?Gerard bunu düşünürken kadın " Sihir Tarihi " dersi için bir kitap arıyorum." dedi. Gerard raflarda ilerleyip en son raftan "Hogwarts: Bir Tarih" kitabını getirdi. Bayana uzattı. Kadın sevinmiş görünüyordu.Gerard nazik bir sesle" Eğer 1. sınıf öğrencileri ise bu kitap size yardımcı olacaktır." dedi.Kadın gülümseyerek "Teşekkür ederim, borcum ne kadar acaba?" dedi. Gerard emin bir sesle " 20 galleon " dedi. Kadın çantasından biraz para çıkarıp Gerard'a verdi. Ve dükkandan koşarcasına ayrıldı.Galiba Knockturn yoluna ilk kez geliyordu. | |
| | | | Dükkan ve Çalışanı Alımları | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|